3.bölüm/Chapter 3

14 2 1
                                    

K!ll ●f ţhė Nīghţ

Aaliyah'nın ağzından:

Antoine, apar topar merkeze gidince bende bir şeyler düşünmeliyim. Burada yapacağım şeyler yüzünden bayağı bi' düşünmeliyim. Acaba Antoine ile arkadaş mı olmalıyım yoksa uzak mı durmalıyım? Tabiki de kendi bildiğimi yapıcam. Çünkü benim için asla kural yok. Asla........... Önce annesiyle başlamalıyım.
Merdivenlerden aşağı indim. Mutfaktan sesler geliyordu. Mutfağa girdim. Antoine'ın annesi yemek yapıyordu. Arkası bana dönüktü. Beni görmüyordu. Yavaş adımlarla ona doğru ilerlemeye başladım. Sanırım bir şey arıyordu dolaptan. Kadın birden kendi kendine konuşmağa başladı.
"Nereye koymuşum ben acaba?" dedi.
Yanımdakı masanın üzerindeki bıçağı elime aldım. Git gide ona daha da yaklaştım. Bence biraz oynayalım. Sinsice gülmeye başladım. Birden kadın geriye döndü. Ben hemen bıçağı yere indirdim. Beni görünce korktuğu suratındakı ifadeden belliydi. Kendimi hiç bir şey olmamış gibi gösterip ona sıcak bi' gülümseme ile bakmağa başladım. Elini yüreğinin üzerine koydu.

"Kızım, sen burdamıydın? Neden sesini çıkarmadın? Bir anlık korkuttun beni.." elini aşağı indirerek söyledi. "Öyle sinsice arkamda durulur mu?" dedi. Sanırım gerçekten korkutmuştum. Kurbanımın annesi de çok konuşuyormuş. Sonra elimdeki bıçağa baktı. Sanırım yeni görmüştü.
Celine bir anlık baka kalır.

"Kızım, elindeki...." cümlesini tamamlamasına izin vermedim.

"Yemek yaptığınızı gördüm. Ve sebzeleri doğramak için bıçağı elime aldım. Benim aslında sizi korkutmak gibi bi' niyyetim yoktu. Sadece yardımcı olmağa gelmiştim. Tabi, eğer isterseniz." dedim. Tüm bunları tek nefeste söylemiştim. Tabi ses tonumu koruyarak. Çünkü dikkat çekici olmamalıyım. İnsanlarla iyi davranmalıyım.
Yüzündeki ifade değişmişti.

"Tabi kızım neden olmasın. Yardım edebilirsin." dedi.

"Bu arada adınız ne?" diye sordum.
"Céline. Peki ya senin?" dedi.
Ben de kendi adımı söyledim. Adımı duyduğunda garip olmuştu. Çünkü adım fransız adına benzemiyordu. Ama ben fransızdım.
"Aaliyah mı? Nerelisin?" dedi.
Céline'in çok soru sormasından sıkılmıştım. Ama bunu yüzümde asla belli etmiyordum.

"Hadi bunları yemek yaparken konuşalım." dedim.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Antoine'ın ağzından:

Polis merkezine gelmiştim. Hemen Lee Chang'ın yanına gittim. Dosyalarla ilgileniyordu.
"Lee Chang, dün gece ne olmuş bana detaylı şekilde anlat."dedim.
Elindeki dosyaları yanındakı masanın üzerine koydu. Oturduğu yerden kalktı.
"Dün gece cinayet işlenmiş."dedi ve olay yerinden çekilmiş fotoğrafları bana vererek konuşmasına devam etti. "Bunlar olay yerinden çekilmiş fotolar. Ve bu da olay yerinde çantadan bulunan şeyler." bana 2 poşet vererek cümlesini tamamladı.
Poşetleri elime aldım. Birinde küçük kadın çantası diğerinde ise kimlik ve pasaport vardı. Poşetten pasaportu ve kimliği çıkardıp kim olduğuna baktım. Dona kaldım.... Fotoğraftakı kız Aaliyah'dı.
"Bu pasaportta ne?"diye sordum.
"Olay yerinden bulmuşlar. Ölen kadının tamda yanındaydı. Çantadan cep telefonu da çıktı" dedi.

Lee Chang biraz duraksadı.
"Yoksa bu fotoğraftaki kız düşündüğüm şey mi?" sordu.
"Lee Chang, bu o kız. Dün bardakı kız. Aaliyah...."dedim.

"Şimdi nerde acaba?"dedi.

Bir anda herşeye kafama dank etti. Çünkü Aaliyah...
"Benim evimde. Ve annemle birlikte. Tanrım, benim hemen eve gitmem lazım." diyerek hemen koştum. Araba binip eve sürmeye başladım.

Lee Chang'ın ağzından:

Vay canına, her şey plana uygun ilerliyor. Acaba Antoine Aaliyah'a ne yapacak? Ben böyle düşünürken telefonum çalmağa başladı. Hemen gizli bir yere çekilip patronumla konuşmağa başladım.
"Evet, efendim."
"........."
"İstediğiniz üzere Antoine her şeyi öğrendi. Şimdi eve doğru gidiyor. Ben o kız için gerçekteb endişeleniyorum. Ya Antoine ona bir şey yaparsa?"
"......."
"Bence ne yapar mı? Bence onun taklitçi olduğunu sanıcak. Her şey geçmişteki olaya çok benziyor. Bunu az önce geçmiş dosyalara bakarken gördüm. Siz gerçekten bir dahisiniz."

Patronumla konuştuktan sonra telefonu kapadım. Benden Antoine'ın evine gitmemi emretmişti. Ben de bir kaç polis arkadaşımla birlikte Antoine'ın evine gittik.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Antoine'ın ağzından:

Artık evimin önündeydim. Arabadan inmedim çünkü gördüğüm manzarayla tam anlamda şok olmuştum. Evin önünde polis arabası vardı. Kalabalıktı. Arabamı sağa çekip hemen indim. Korkmağa başlamıştım. Polislerin yanına geldim. Ne için burda olduklarını sordum. Onlara detektif olduğumu da söyledim. Bana burda bit cinayet işlendiğini söylediler. Çok garipti. Onları daha önce hiç görmemiştim. Sanırım yeni polislerdi. Daha çok vakit kaybetmeden hemen kapıyı açıp evime girdim. Ve gördüğüm manzara..... Annemle Aaliyah oturmuş yemek yiyorlardı.
Annem beni görünce telaşlandı.
"Oğlum, neden nefes nefesesin?"diye sordu.
Benim gözümse Aaliyah'nın üzerine kaydı. Anneme bir şey olmadığı için çok sevinmiştim. Çünkü Aaliyah'nın işlediği suç bana geçmişi hatırlatıyordu. Acaba bu onun geri dönmesine işaret idi mi? Hemen anneme sarıldım. Kokusunu içime çektim. Benim bu dünyada annemden başka hiçkimsem yoktu. Babamı yıllar önce kaybetmiştik. Annemse babam öldükten sonra asla başka birisiyle evlenmemişti. Babamın adı Fransua'ydı. O da fransızdı, annem de öyle. Babam yıllar önce Seul'da polismiş. Annem Seul'a gelmiştir. Ve Park Kim Chang adlı birisiyle tanışmıştır. O isimden nefret ediyorum. Hayatımızı alt üst eden o oldu. Tıpkı yıllar önce annem de Aaliyah gibi suç işlemişti. Ama annemin o olayda hiç bir suçu yoktu. Park Kim Chang ona bir tuzak kurmuştu. Acaba Aaliyah gerçekten de o suçu işlemişmiydi? İçimdeki bir ses hayır diyordu. Bence ona da tuzak kurulmuştu. Çok garip, bu olay yıllar önce yaşanmış olayla tıpatıp aynı. Olayda çantanın bulunması ve çantanın içinde pasaport ve kimlik bulunması. Her şey aynı. Hatta kimliğe baktığım zaman Aaliyah'nın fransız vatandaşlığı oluğunu gördüm. Aaliyah'nın yaşı tıpkı annemin yıllar önce hapse düştüğü yaşıyla bile aynıydı. Sarılmamız bittikten sonra ondan ayrıldım. Annem merakla bana bakıyordu.
"Dışardakı şeyden mi korktun?"dedi annem.
"Anne, sana bir şey oldu diye çok korktum."dedim.

Aaliyah'nın ağzından:

Bizim detektif de bayağı korkakmış. Kim bilir annesine bir şey olsa na'pardı........ Korku
... İnsanı aptal yapan şey...

"Merak etme Antoine, kötü bir şey yok. Yani bizim için. Komşuda hırsızlık olayı olmuş."dedim.

Antoine hiç bir şey söylemiyordu. Öylece bana bakıyordu. Birden kapı açıldı ve içeri polisler girdi.

Antoine'ın ağzından:

Lee Chang ve bir kaç polis gelmişti. Sanırım Aaliyah'nı tutuklamak için gelmişlerdi.
"Aaliyah Bahat, dün gece işlenmiş cinayette size aid olan şeyler bulunmuş. Çantanız, pasaportunuz, kimliğiniz ve cep telefonunuz. Sizi gözaltına alıcaklar. Lütfen ses çıkarmadan, sakince karakola gidelim."dedim.

"Merak etme, ellerine kelepçe vurulmayacak. Hadi gidelim."dedim.

"Oğlum, sen ne konuşuyorsun?"annem dedi.

Bense anneme onun bu işe karışmamasını ve bunun  polisle alakalı bi' mesele olduğunu söyledim

Chang ve onunla gelmiş bir kaç polis Aaliyah'ı arabalarına bindirip polis merkezine götürdüler. Ben de arabama binip arkalarıyla sürdüm.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Evet arkadaşlar, 3.bölümün sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Okuduğunuz için teşekkürler.

Kill of the NightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin