GİRİŞ.

33 4 0
                                    

🎵Pera-Yanmışım
🎵Duman-Haberin yok ölüyorum

BALÇIK DENİZİ: LEZA.

Altemur Aybars.
|10.12.2012|
6 yıl önce.


Acı;

20 yıllık hayatım boyunca Ruhumun içinde can çekiştiği küf kokulu tabuttan sızıp, kalbimde ki körüklenmiş damarlara nüfuz eden zehirli sıvıydı.

Hissettiğim ve hissedebileceğim tek his kan ağlayan acımın kaynağına kazıdığım, alamadığım nefeslerin sığındığı sefil gecelere yakardığım , tüm varlığımı önünde diz çöktüren vahşet intikamın yeminiydi. Attığım her adım lav dolu kraterlerden taşan yakıcı bir patlamaydı. Ayak bastığım yerlerde kopardığım kıyamet, zihnim de planladığım durduralamaz yıkımın habercisiydi.

Kara bulutları dahi içine çeken zifri gözlerimde ki ıssız mağaranın taştan mabedi kurşuna dizilmişti. Mağaranın ağzını koruyan oktan kirpiklerim, kaybedilen insanlığın katillerinin sıçrattığı kanda boğulmuştu. Kalabalık mabedim kimsesizliğe mahkum edilmişti.
Kötülük, aile bağlarımın batmaz sevgi güneşini, gökyüzünün en karanlık sulietlerinin kopardığı yıldırımla sökmüştü.

Katliamın kurucuları ölümü vadetmiş , tüketilen umutlarım kabuğuma ördüğüm çelik zırhlı ateşten kalede ki geçmişimin zindanında esir olmuştu. Kurabildiğim tek hayal aile fotoğrafıma sıçratılan can kırıklarının dirilttiği cellatları acımasızca yoketmekti.

İçimde ki iyilik kötülüğün muhafızı olmaya yemin etmişti.

Tıpkı Ruhumda ki yitik nabzın başkalarının nabzına Azrail olmaya And içtiği gibi.


Kötülükle savaşmaya mecbur bırakılan ruhsuz bir canavar olmuştum. Çocukluğu teninden akıtılan kanla, yaralanan intikam bekçisiydim.

Adım Altemur.

Altemur Aybars.

İçinizdeyim sizden biriyim fakat ben Cehennemin en kavurucu vadisinde büyütülen korkunç intikamın yaktığı ateşin her gece dolunayda uluyan yaralı kurtuyum.

Yalnız olmaya alıştırılmıştım. Kimi zaman ağlamaya kimi zaman acı çekmeye. Ancak hiç bir zaman dilimin de mutlu olmayı öğrenememiştim. Göğüs kafesim de ki çürütülmüş kemikler de saklanan hissizlik varolduğu sürece mutlu olmayı öğrenmek istemiyordum.

Gülümsemek benim için zayıflıktı. Şu sikik hayatta kafanı duvarlara vura, vura güçlü olmayı öğretiyorlardı. Güçlü olduğun müddetçe de, demir gibi sert yüzünü gösterdiğin şerefsizler eli ayağı titreyerek köşe, bucak kaçıyordu senden. İsteklerini onların bedenlerini bir maşa gibi kullanarak gerçekleştirebiliyordun. Benim aşılamaz gücüm aç ruhumu pis bedenlerin ölüleriyle doyuruyordu.

Ben 10 yaşımdan beri yaşamıyordum. Nefes alıyordum fakat nefes almak yaşamaya yetmiyordu. Ben yaşayamıyorsam, ruhumun katilleri yaşamayı zerre haketmiyordu.

Onların cesedi bile bir mezara girmeyi haketmiyordu.

Soğuk zifri gözlerimde ki şimşekler granit tezgahın mermer zeminine çakılırken, iri avuçlarımın kemikli parmakları içinde amber rengi bir viski bulunduran kadehin etrafına zehirli bir sarmaşık gibi sıkıca dolanmıştı. Beynimi meskenesi altına alan karanlık düşünceler, sinir uçlarıma öfkenin közlerinden doğan kılıçları batırırken yüzümde ki sertlik tehlikeli bir kaş çatmasıyla kıvam kazanmıştı.Kan kusan kalbim göğsümde ki  atışını hızlandırırken, dudaklarım da kalan viskinin nahoş tadını hissetmek vucüdumu uyuşturuyor fakat sarhoşluk gibi bir zayıflığı katiyen kabul etmiyordu. Ruhumda ki mayın tarlasında yetişen dalı kırık başakları budaklıyor, zayıf yönlerimi kökünden koparıyordum. Çünkü gücün olduğu yerde zayıflığa yer yoktu.

BALÇIK DENİZİ: LEZA.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin