3. Bölüm: Hadi Eğlendir Beni...

28 4 10
                                    

Parlak bir yıldız koptu gecenin bağrından. Hançerlerle yarılmış kalpten sızıp, düştü mavinin gönlüne. O parlak yıldızla küçük kızın kalbine saplandı, gecenin karanlık emelleri...

-Ayshe-

Her zaman korkak bir kız olmuştum. Çünkü bilirdim ki bu dünya benim için çok karanlıktı. Saklardım, ruhumu yiyip bitiren canavarı sevdiklerimden. Çünkü bilirdim ki beni ailemden koparacak yegane varlık, ölümü bir ninni gibi fısıldayan canavarım; benliğimdi. Ama ilk defa içimdeki canavardan farklı bir korkum vardı. Dört bir tarafımı sarmış bilinmezliklerle çevrelenmiş ruhum, tanımadığım kişilerden korkuyordu. Kilitli kapılar arkasından karşımdaki simsiyah cama bakıyordum. Ne onlar bir harekette bulunuyordu ne de ben...

Titreyen ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırdım. Gözlerimi bile kırpamayacak kadar çok korkuyordum. Bir süre sonra gözlerimin buğulanmasından etrafı net görmeyince, fevri bir hareket ile elimin tersiyle nemli gözlerimi sildim. Onların arabalarından çıkmaması beni rahatlatması gerekirken daha çok korkutuyordu. Aslında ben her şekilde, salise geçtikçe korkumun kat kat arttığının farkındaydım ama kendine mazeret üretmek insanın doğasında gizliydi.

Yaklaşık on dakikadır aynı şekilde bir karşıya bir dikiz aynasına bakmaktan yorulmuştum. Biraz olsun korkum azalmıştı ama neden dışarı çıkmıyorlardı. Gözüm iki büklüm olmuş çantama takılınca neredeyse kendime sövecektim.

Telefonumu nasıl unuturum ben?

Hızlı bir şekilde çantamı koltuğa boşalttım. Kapalı telefonum koltuk ile buluşmadan havada hızlıca tuttum. Açma-kapama tuşuna basılı tutup bir yandan açılmasını beklerken bir yandan da iki arabayı kontrol ediyordum. Telefonum açılır açılmaz daha  sevinemeden geri kapanınca, ağzım açık bir şekilde kalakaldım. Daha onun şaşkınlığını üstümden atamadan ekranda bir yazı belirdi. Bir telefona bir karşımda öylece duran arabaya baktım. Bu ne demek oluyordu. Kapkara ekranda aynen şu sözler yazıyordu;

Karanlık orman saklar en seçkin cinayetleri... Bizi eğlendir 'Oyun Arkadaşım'. Ama unutma her kaçış bir kayboluşu beraberinde getirir...

Defalarca okuduğum yazı ile yutkunamadığımı hissettim. 'Oyun Arkadaşım' lakabı bana tanıdık geliyordu. Kaşlarımı çatıp düşünmeye devam ettim. Ah, evet! Buna benzer bir sözü geçen haftalarda bana gelen bir mesajda okumuştum. Ama mesajı tam olarak hatırlamadığım için bir çıkarımda bulunamıyordum. Tek hatırladığım şey kafamı karıştıracak kadar tuhaf bir mesaj olduğuydu. Kafamı kaldırıp simsiyah arabaya baktım. Ben onları göremiyordum ama onlar benim yaptığım her hareketi çok rahat izliyordu. Yeniden telefonu açmaya çalışınca, yazıyla birlikte tamamiyle kapandı. Bir süre simsiyah ekrandan yıkılmış yansımamı seyredaldım. Benimle açık açık kedi-fare oyunu oynayacağını söylüyordu. Cinayet derken...

Yoksa beni mi öldürecek bu caniler?

Sakin hareketlerle anahtarı kontaktan çıkardım. Çantamı yanıma almayacaktım ama bu topuklular ile hiçbir yere kaçamazdım. Off Ayça abla yaa!? Artık umudu kestiğim telefonu yan koltuğa atıp topuklularımı çıkardım. Şu anda durduğum yerden ormana baktığım zaman ayağıma batacak çok fazla taş gözükmüyordu. En azından böyle koşabilirdim. Kapıların kilidini açıp karşımdaki arabaya kaşlarımı çatıp baktım. Benimkisi, bir kedinin pençesine düşmüş küçücük farenin son çırpınışlarıydı.

Dakikalar sonra gözlerimi sıkıca yumup bir damlanın intiharına izin verdim. Gözlerimi açarken bir kaç kez kırpıştırıp görüşümün netlik kazanmasını sağladım. Elim usul usul kapı kulpunu kavrarken derin bir nefes aldım. Fevri bir hareket ile kapıyı açıp hiç beklemeden ormanın içine doğru koşmaya başladım. Ben çıkar çıkmaz, dakikalardır bakıştığım araçlarda boşalamaya başladı. İşte küçücük bir farenin onlarca kedi ile imtihanı şimdi başlamıştı.

Oyun Arkadaşım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin