Bir korsan gibi çaldı gece, benliğimi. Uçsuz bucaksız hiçlikler sardı mavi okyanuslarımı. Ve derinliklerde hapsolan küçük bir damla, boyandı yokluğun izbe karaltısıyla...
-Ayshe-
Hani bazı anlar vardır, yapmamanız gereken bir karar zihninize düşüverir. Siz ise daha bu kararı düşünemeden bir bakmışsınız karmakarışık işler içine girivermişsiniz. Pişmanlık tüm uzuvlarınızı etkisi altına alırken olmamanız gereken yerlerde nefes alıp vermeye başlarsınız.İşte benim hemşirelik okumamda tam olarak bunu anlatıyor. Birden verilmiş bir karar tüm hayatımı çekilmez bir hâle getiriyordu. Anneme ilk defa karşı geldiğim olay, şimdi benimle soğuk bir savaş içindeydi. Oflayarak ilerideki kalabalığa bakındım. Hızlı ama emin adımlarla konuşan grupların arasında yol almaya çalıştım. Bir yandan da çarptığım kişileri "Özür dilerim!" diyerek susturuyordum. Hangi günahımın cezasıydı bu bölüm! Cidden hangi akla hizmet kandan tiksinen birisi hemşirelik okurdu. Kusmaktan bir deri bir kemik kalmıştım.
Sonunda arabamın yanına geldiğim zaman hemen çantamdan anahtarı aramaya başladım. Çantamı her zaman düzenli ve temiz tuttuğum için anahtarı erken bulmuştum. Büyük çantayı yan koltuğa atıp kontağı çevirdim. Araba sürmek konusunda iyi olduğum söylenemezdi hatta şu bir kaç ayda birisini öldürmemem gözümde mucize niteliğindeydi.
Sonunda ana caddeye çıktığım zaman yavaş ve temkinli bir şekilde arabayı kullanmaya başladım. Bir yandan biner binmez açtığım şarkıya eşlik ediyor bir yandan da otelin yolunu hatırlamaya çalışıyordum. Dün annemle tartışmamızdan sonra eve gitmemiş bir otelde kalmıştım. Bu gece de orada kalıp yarın eve gitmeyi düşünüyordum. Biraz daha sakinleşmem ve enine boyuna bu konuyu düşünmem gerekiyordu.
Kırmızı ışıkta durunca yan taraftaki deniz manzarasına bakakaldım. Deniz her zaman beni sakinleştirirdi. Son anda kararımı değiştirmemek için yeşil ışık yanınca otelin yoluna döndüm. Otelin otaparkına arabamı park etmeye çalışırken telefonumun sesi, müziğin sesini bastırdı. Dakikalarca telefon ve müzik sesi eşliğinde arabayı park etmeye çalıştım. En sonunda başarınca telefonu elime aldım. 'Yuhanna' yazısını görünce sessize alıp çantama tıktım. Odaya girince onu arayacaktım. Çantamı da alıp arabadan çıktım.
Odamın içine girince yurduna kavuşmuş göçmen gibi kendimi yatağa attım. Ciddi ciddi şu okulu bırakmayı düşünüyordum. Telefon yine çalınca oflayarak telefonu elime aldım. Bugünlerde hiç kendim gibi davranmıyordum ve bu beni rahatsız etmesi gerekirken daha çok rahatlatıyordu. "Efendim anne."
"Kızım beni ne kadar endişelendirdiğinin farkında mısın? İyi misin? Dün eve neden gelmedin." Yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdüm. Bir yandan da anneme rapor veriyordum. "Amacım seni endişelendirmek değildi annecim. Sadece biraz kafamı dinleyip sakinleşmem gerekiyordu. Şimdi bir oteldeyim ama yarın eve gelirim. Merak etme beni! Öptüm, hadi görüşürüz." Bir şey demesine izin vermeden telefonu kapadım. Derin bir nefes verip dışarıdaki insan kalabalığına baktım.
Burası lüks bir otel değildi ve tam çarşının ortasındaydı. Karşımda ki kalabalığın bazıları koşuşturuyor, bazıları ise sakin sakin geziniyordu. Kimlerin ne derdi olduğu bilinmeyen bir toplulukta yaşamak bence çok korkutucuydu. Belkide yanında sakin adımlarla yürüyen bir adam, bir kaç dakika önce birisinin son nefes seslerini duymuştu ya da o nefeslerin katili olmuştu. Kimin başına ne geleceği, bilinmezlikler uçurumunda saklıydı.
Annem aşık olduğu kişiden unutamayacağı bir darbe yiyeceğini bilemezdi. Babamın ihanetini benim ortaya çıkaracağımı kimse bilemezdi. 'Şampiyonumun' beni elma şekerine küstüreceğini küçük yaşta bilemezdim. Bazen zihnimi dört bir yandan saran eski hayatımı, çok özlemiştim ama geçmişim kızıl ateş olup yakmıştı minik bedenimi. Geçmişe hasret duyan içimdeki küçük kız yanmıştı özlem duyduğu geçmiş ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyun Arkadaşım
AcakÖlüm... Her oyunu başlatabilecek bir eylem midir? Korku... Kabulleniş nedeni midir? Aşk... Tüm bunlara değecek bir his midir? Bu üç faktör hayatımı çepeçevre sarmıştı. Hayatım çıkmaz bir sokağın ucundaki duvar gibi umutsuzluklarla doluydu. Peki bu...