Taehyung (Kampta)
"Taehyung, aranız mı bozuk sizin Jungkook'la?" Yoongi her şeyden habersiz yüzüme bakarken tepkisizdim. Jungkook anında atladı.
"Ne alaka Yoongi hyung?Tae, trip atıyor sadece biraz." Sessiz kaldım, çünkü artık umursamayacaktım. Yeni arkadaşlar edinecek, belki de başkasına aşık olacaktım.
Oysa o bana her böyle gülümsediğinde bunun mümkün olmadığını hatırlatıyor gibiydi.
Jimin ve Hoseok'ta kamp ateşinin çevresinde yerlerini alınca herkes doğruluk mu cesaretlik mi oynamak istedi. Bu oyundan nefret etsem de kabul ettim. Jungkook'u birkaç dakika bile olsa daha fazla görmeye ihtiyacım vardı.
Sınıftan birkaç öğrenci daha katıldı bize. Jimin ve Yoongi yan yana, Jungkook karşımda oturuyordu. Sanırım Hoseok da bilerek yanıma oturmuştu çünkü Jungkook şuan sinirle bize bakıyordu.
"Evet, herkes hazırsa çeviriyorum!" dedi Hoseok biraz yüksek bir sesle. Jungkook çok yakınımda olmasa da sanırım 'Seni çevireceğim' benzeri bir şeyler mırıldanmıştı Hoseok'a bakarak. Onu kıskanıyor muydu bilmiyorum ama bunun hoşuma gittiği ortadaydı.
Çevirdiği ilk an onunla benim aramda durdu. Ben soracaktım.
Önemli bir şey sormak istiyordum, mesela "'Bir an senden hoşlanıyorum sandım.' derken ne demek istedin?" gibi. Cevap açık ve netti, bir an senden hoşlanıyorum sanmıştım. Ama ben daha derin bir şeyler olmasını ummaktan kendimi alamıyordum.
"Doğruluk mu cesaretlik mi?"
"Doğruluk." dedi bana bakmadan. Gün boyu o kadar az konuşmuştuk ki bu bizim ilk diyaloğumuz bile olabilirdi. Ama bu defa böyle isteyen bendim. Onunla tek bir kelime dahi etmek istemiyordum.
"Neden Jieun'u getirmedin? Keşke getirseydin, eğlenirdik."
Jungkook birden kafasını kaldırıp gülmeye başladı. Kıskandığımı belli etmekten çekinmesem de o sürekli konuyu ona getirdiğimi söylüyordu. Sanırım haklıydı.
"Tae, sen ciddi misin? Sora sora bunu mu sordun yani?" Cevap vermedim, ne kadar az kelime o kadar yavaş bir kalpti benim için çünkü.
Gülüşü yüzünde solup gözlerime baktı birkaç saniye. "Getirmedim çünkü kampı seninle geçirmek istedim."
Yine sustum. Hep yapacağım gibi. Heyecanlanmanın bir anlamı yoktu. Tamamen arkadaşça yaklaşıyordu bana çünkü.
Jimin uzaktan bana gülümserken Hoseok'a döndüm. "Hobi, sen çevirir misin benim yerime?"
Jungkook'un bakışları hala üzerimdeydi, hissediyordum. Hoseok kafasını tamam anlamında sallayıp tekrar çevirdi şişeyi. Tanımadığım bir kız ve Hoseok'ta durdu şişe.
O da doğruluğu seçti. "Birinden hoşlanıyor musun?" diye sordu kız.
Hoseok'ta gülümsedi. Tamamen sahte olduğunu bildiğim gülüşüyle gülümsedi bana. Gözlerini benden ayırmadan "Evet," dedi. "Evet hoşlanıyorum."
Sonra birkaç el daha döndü. İki kişi aşk itirafı yapmış birileri de öpüşmüştü. Ama bu süre boyunca Jungkook bir saniye olsun çekmedi gözlerini benden. Sonra tekrar ona geldi şişenin cevap kısmı. Soru kısmı da Jimin'deydi.
Salakça bir şey sormaması için dua ediyordum.
Yine doğruluğu seçti Jungkook. Sanki bir şeyden korkuyormuşçasına cesaretliği seçmiyordu.
"Jieun'a gerçekten aşık mısın?" Eh, sormak istediğim bir şey sormuştu en azından.
Gözleri bana değdi cevap vermeden önce. Kafasını salladı iki yana. "Hayır." dedi. "Aşık değilim."