Taehyung'un Hoseok'la olduğu falan yoktu. Jungkook'ta Jieun'un evine gitmiyordu. İkisi de belki kıskandıklarından belki de kızdıklarından yalanlar söylemişlerdi. Şimdi ise birbirlerini düşünmekle meşgullerdi.
Taehyung geçen geldikleri parkta salıncağa oturmuş sallanıyordu. Jungkook'a karşı fazla hassastı. En küçük sözünde bile huysuzlaşıyor, üzülüyordu. Jimin yanında olsa dahi sakinleşemiyordu. Bugün biraz fazla abarttığını düşünüyordu kıskandırma işini.
Jimin'e uymuştu uymasına ama Jungkook'u kırdığının da farkındaydı. Evine kadar gelmişti değil mi?
Yanağından bir damla göz yaşı süzülürken 'Hak etti.' diye düşündü. 'Bana iki haftadır çektirdiklerinden sonra hak etti.'
O günü unutamıyordu hala. Jieun'u öpmüştü.
Dudaklarını o kızın pis dudaklarıyla kirletmişti. Oysa çoğu gece onların tadına baktığı hayaller kuruyordu hala.
Aynı şeyleri Jungkook'ta çeksin istiyordu. Hissettiği o duyguyu Jungkook'ta tadarsa belki anlardı Taehyung'u. Aklına gelen o günle ağlaması şiddetlenmeye başladı.
"Jungkook, bekle!" Taehyung sınıftan aceleyle çıkan Jungkook'un peşinden koşuyordu.
"Bekle dedim, uyuz herif!"
Jungkook o kadar acele ediyordu ki Taehyung'a dönüp bakmıyordu bile. Taehyung ise neler olduğuna anlam veremese de Kook'unun peşinden koşmaya devam ediyordu.
Sonunda Jungkook durdu. Garip bir şekilde sinirliydi. Oysa Taehyung sadece çıkarken düşürdüğü defteri vermek istemişti.
"Taehyung! Gelme artık. İşim var."
Taehyung ise Jungkook'u anlayamıyordu. Her zaman ki gibi defterine Tae ♡ Kook yazmıştı o kadar. Küçüklüklerinden beri yaptıkları bu şeyin onu bu kadar sinirlendirmesine bir türlü anlam veremiyordu.
"Kook, sorun ne?"
Jungkook ateş saçan gözleriyle Taehyung'a döndü. "Sorun sürekli peşimde olman! Rahat bırak beni artık."
Taehyung olduğu yere çakılmış gibi olmuştu. Onu rahatsız mı ediyordu yani?
"Seni rahatsız mı ediyorum?"
Jungkook sırıttı. "Emin ol, daha kötüsünü yapıyorsun."
Taehyung bir şey söyleyecek gibi olduysa da Jungkook onu takmayarak çoktan ileride bekleyen kıza doğru ilerlemişti. Onu öptüğü an zaman durmuştu Taehyung için. Şaşkınlık ve sinir içerisinde ayrılmıştı oradan. Yürürken ağladığını bile fark etmemişti.
Bu kabus gibi anıların ardına bir yenisi eklendikçe ağlaması şiddetleniyordu Taehyung'un. Gözleri buğulanıyor, hıçkırıkları haykırışlara dönüşüyordu.
"Tae, Jugkook'un yanına gitsene." Yoongi eğilmiş Taehyung'un kulağına fısıldıyordu. "Jimin'le yalnız kalmak istiyorum."
Taehyung çaresizce kafasını salladı. Jimin her şeyden habersiz yemek yerken Yoongi onun karşında yerini almıştı çoktan. Taehyung'ta gözleriyle Jungkook'u aramaya başladı. Yemek sırasında bekleyen Jieun'u gördü. Ardında da Jungkook.
Gözleri buluştuğunda yalnız başına yemeğiyle ayakta duran Taehyung'a uzun bir süre baktı Jungkook. Yanına gitmek istese de 'bu yanlış' diyen tarafına söz geçiremiyordu. Kaşlarını çatıp önüne döndü. Yemek alma sırası ona gelmişti.
Taehyung ise o gün yalnız yemek zorundaydı. Çünkü Jungkook önündeki masada Jieun'la oturmuş, yemeğini yemeye başlamıştı bile.
Taehyung zaten yavaş olan salıncağı ayağını yere sürterek durdurdu. Gözleri hala buğuluydu. Burnunu çekip ayağa kalktı. Hava kararmıştı, eve gitse iyi olacaktı.
Ayağa kalkıp bir adım atmıştı ki kendisiyle neredeyse aynı boyda bir bedene çarptı.
"Benim yüzümden ağlamıyorsun değil mi Taehyung?"
***
O iki haftayı anladığınızı umuyorum. Yorum ve oylarınızla yanımda olmaya devam edin. Fighting! Bir günde iki bölüm ehe.