Çocukluğumuzun geçtiği o eski sokaklarda geziyorduk. İkimiz de her sokakta yaşadığımız anıları hatırlıyorduk. O yokken dayanamamıştım bu sokaklara adım atmaya. Belki bir gün birlikte tekrar geliriz bu sokaklara demiştim hiç inanmadan.Şimdi ise gerçek olmuştu o güzel hayallerim. Gülsüm ile birlikte o altı yıl önce gezdiğimiz sokaklar da şimdi yine birlikte el ele tutuşurak geziyorduk.
Tabi hoplaya zıplaya yapamıyorduk bunu, o zaman ki kadar küçük değildik şimdi. Dile kolay on sekiz yaşındaydık biz, o bir zamanlar on iki yaşında olan ufak ve bir o kadar tatlı kızlar.
Hayat bizi değiştirmişti ama yine de o eski küçük, sevimli, tatlı kızlardık biz.
İlk işimiz bu sokaklara gelmek olmuştu. Çok özlemiştik ikimizde bu sokakları. Bir yandan hatırlıyor, bir yandan gülüyor ve bir yandan da anlatıyorduk eski anlarımızı.
Bir kez daha anlamıştım onunla vakit geçirmeyi ne kadar çok özlediğimi. Tam bir hafta olmuştu geleli ve ben onsuz bir gün bile duramamıştım. Havaalanından sonra da ilk geldiğimiz yer burası olmuştu.
Tabii ilk geldiğimizde ağlamaktan bu sokakları zor dolaşmıştık. Bugünde gelmiştik tekrardan. Bir kere de ekisi gibi ağlamadan gezelim demiştik bu güzel anılarla dolu sokakları.
Gülsüm sayesinde unutamasamda biraz daha iyiydim Berkay konusunda. Dertlerimden birini eksiltmiştim, bu benim için büyük bir şükür sebebiydi.
"Reyhan, hatırlıyor musun? Bu sokakta kumdan kale yaparken sen kum getireceğim derken düşmüştün ve çok ağlamıştın," söylediği şeyi hatırlayınca bende gülümseyerek devam ettim.
"Ve sende benim için bir kaç sokak aşağıda ki bakkala tek başına gidemeyeceğin halde gitmiştin, yara bandı ve su almıştın."
Başını sallayarak "Evet," dedi. O sokağa tekrar bakıp o eski anıyı yakalamıştık.
Henüz alışamadığımdan feracemin üstüne basıp hafif dengemi kaybettiğimde Gülsüm hemen "Dikkatli ol," diyerek benim koluma girdi.
Evet Gülsüm sayesinde dış görünüşümde değişmişti artık. Ben de onun gibi ferace ve eşarp takıyordum ve artık gerçek bir müslüman olmak istiyordum ve çabalıyordum.
Onun anlattıkları ile bu zamana kadar ne kadar boş yaşadığımı anladım. Bu dünyaya gelmemizin Allah'ın bizi yaratmasının mutlaka bir sebebi vardı. Bunlar boş işler yapmak, boş şeylere aldanmak Allah'ın razı olmayacağı şeyler yapmak değildi elbette.
Bunlar Allah'u Tealanın rızasını kazanmak, O'nun yolunda yürümek, ibadetlerini gerektiği gibi yapmak, şirke düşmemek, günahkar bir mü'min olmamak, dünya hayatına aldanmamak ve daha bir çok şey...
Ve bunları hatırlamama vesile olan o güzel insandı Gülsüm...
Kolumdaki saatime baktığımda vaktin baya geçtiğini anladım. Eve gitmeden önce kitapçıya uğrayıp benim için bir kaç kitap almamız gerekiyordu.
"Gitmemiz lazım, daha kitapçıya uğrayacağız," dememle Gülsüm'de "Evet, artık gidelim akşam ezanıda okunmak üzere," diyerek elimi tuttu ve yürümeye devam ettik.
***
Telefonun çalmasıyla elimi mutfak havlusu ile kurulayarak evin her tarafında telefonu aramaya koyuldum.
Odama girdiğimde telefonun yatağımın üstünde olduğunu görünce gülümseyerek telefonu aldım.
Arayan kişiyi görmemle açıp açmama konusunda yine ikilemde kaldım. Belki de yüz kere aramıştı Mert ama ben açmamıştım. Eve bile geldiği olmuştu ama kimse yok sanıp defalarca dönmüştü.
Gülsüm bir erkek ile bir bayanın böyle konuşmasının doğru olmadığını söyledikten sonra açmamıştım.
Telefon ısrarla çalmaya devam edince son bir kez konuşup kapatmayı düşündüm.
"Reyhan... Neden açmıyorsun, neden?"
Nerden nasıl başlamam gerektiğini bilmiyordum fakat tek bildiğim bu Mert ile son konuşmam olmasıydı.
"Bak Mert..."
"Aşağıya gel... Bekliyorum... Lütfen," demesiyle bir anda sinirle telefonu kapattım. Aşağı inecek miydim? Bunu bende bilmiyordum ama Gülsüm'e söylesem kesinlikle izin vermezdi.
Aşağı inip onunla konuşmak ben de hiç istemiyordum, bunun günah olduğunu öğrendikten sonra ama inmezsem de Mert bu aramalarına ısrarla devam edecekti.
Bu yüzden bir anda verdiğim kararla portmantoya doğru ilerleyip feracemi aldım ve eşarbımı da alarak büyük bir hız ve sessiz hareketlerle hazırlanmaya çalıştım. Gülsüm uyanırsa kesinlikle inmeme izin vermeyecekti buna çok emindim.
Hızlı bir şekilde giyindikten sonra anahtarı da alıp kapıyı çektim ve aynı hızla merdivenleri inmeye başladım.
Binanın dışına çıktığımda biraz ileride arabaya yaslanmış bir şekilde bekleyen Mert'i gördüm.
Yüz hatlarındaki yorgunluk gecenin karanlığında bile belliydi... Bir an bunun sorumlusu ben olduğum için kendimden nefret ettim. Ama sonra ciddi olmam gerektiğini hatırladım ve yavaş yavaş yürümeye devam ettim.
Arabanın ucuna geldiğimde beni hâla fark etmemesi tuhafıma gitmişti. O kadar dalmıştı ki geldiğimi bile fark edememişti. Burda olduğumu belli etmek için sessiz bir şekilde "Mert..." dedim.
Sesimi duyduğu an başını hızla daldığı kaldırım taşından kaldırdı ve sesin geldiği yöne, bana baktı.
Onun bakması ile yüzümü hemen eğdim ve beni şok olmuş bir şekilde izlemesinden rahatsız olduğumu belli ettim. O da anlamış olacak ki gözlerini benden ayırıp gökyüzüne sabitledi.
"Çok değişmişsin, seni tanıyamadım."
Burada uzun kalamazdım fazla konuşmadan konuya girmem gerekiyordu.
"Evet, dış görünüşüm ile birlikte kalbimde çok değişti. Gerçek bir müslüman olarak yaşamak için atıyor artık."
Söylediklerimle başını hafifçe sallayıp anladığını belirtti. Ben ise anladığını hiç sanmıyordum.
"Evet Mert ben artık değiştim ve günahları sevapları ayırt edebiliyorum. Elhamdulillah... Bundan sonra ki hayatımda günah işlemek istemiyorum. Bir erkek ile bayanın böyle görüşmesi de gerçekten doğru değil. Bu yüzden, lütfen beni arama ve kapıma kadar gelme. Yaptığın bu davranış doğru değil. Bende ki bu farklılığı bir anda kabulleneceğini sanmıyorum ama kabullenmek zorundasın."
Söylediklerimle hiçbir şey dememişti ve gözlerini hâla bakmakta olduğu gökyüzünden ayırmamıştı. Onun bu halleri beni de şaşırtmıştı. Benim tanıdığım Mert konuşurdu bir şeyler derdi. Tek anladığım şey karşımdaki, eski tanıdığım Mert değildi.
Bunu avantaj bilerek artık son sözümüde söyleyip ayrılmam gerektiğini fark ettim. Gülsüm uyandığında beni bulamazsa bu saatte hoş olmazdı.
"Bir gün senin de mutlaka anlayacağına inanıyorum. Beni şuan anlamanı beklemiyorum ama bir gün inşaallah sende anlarsın ve gerçek bir müslüman olursun."
Son kez ona döndüğümde ağladığını fark ettim ve burda daha fazla durursam bende ağlayacağım için son sözümü de söyledim.
"Kendine iyi bak Mert, Allaha emanet ol," diyerek onun bir şey demesini beklemeden hızlı bir şekilde yürüdüm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimki Çok FARKLI (tamamlandı)
ДуховныеBenim hayatım mı? Anlatılamayacak kadar farklıydı...