24.Bölüm

61 4 0
                                    

Herkese Merhabalar.
Medya da Müge var.
Bu bölümün müziği Gülşen-DELİKANLIM.

İyi Okumalar.

.24.

... O Kadar Ki Vicdan...

01 EYLÜL 2004

Gönül çelenlerimle sana merhaba diyorum. Bir sen daha yok diyorum. Zamana bıraktım artık. Ya aşkım olursun ya da aşk olur gidersin mimoza çiçeklerin ardına. Ama şunu bil ki bir sen daha yok bu dünyada.

ALİ...

4 Gün Sonra
İstanbul lacivert geceye teslim olurken karşısındaki eşsiz manzarasına dalıp giden Müge, tüm bu sessizliğin bitmemesi konuşmama yemini edecek kadar deliliğe vurabilecek kabiliyette bir insandı. Çileden çıkartan olayların peşi sıra Loya'nın yaptığı kabul edilecek bir şey değildi. Bir ailenin yok olmasını, aileden kalanların sanki suç onlarınmış gibi siniye çekilmesi işte bu vurdum duymazlık genç kadının için yaptıklarının risk teşhir ettiği aklına bir bir geliyordu. Genç kadının bu kadar acı çeken bir kadın olmasına rağmen bir ailenin yok oluşunu sessizce bir şey yapmadan izlemiş olması damarlarının öfkeyle ısınmasına ve ona o kadar şey söylemek istemesini körüklüyordu. Kalbi yoktu o genç kadının. Tek mantıklı yani buydu. Kalbi taşlaşmış, kötü düşüncelerle kapkara olmuştu.
Loya, neden yaptı diye düşündüğünde bile tek bir avuca sığacak mantıklı cümle bulamıyordu.
Loya'nın her zaman sevdiği kalbinin yok oluşu tek bir kelimeyle özelleşiyordu.
...Vicdan...
Oysa ki vicdan bu kadının gözlerindeki pırıltı kadar aydınlıktı. Ne oldu da böyle oldu anlayamıyordu.
Telefonuna gelen mesajla kısa bir süreliğine düşüncelerinden sıyrıldı telefonun ekran kilidini açtığında gelen mesaj Deniz'dendi.
'Loya az önce 22.15 Dubai uçağıyla İstanbul'dan ayrıldı.'
Mesajı kapatıp düşüncelerine geri döndü. Bütün gece modaevinde olacaktı. Ne eve gidip Ali Egemen ile zaman geçirmek içinde bulunduğu sinir harbinden, Çınar ile yaşadığıyla onun suratına bakabilecek miydi bunun daha eminliğini yaşamadan yüz yüzde gelmek onun için aptallık olurdu Vicdanın sesleri yükseldikçe yükselmiş şu dakikalarda.
Çalışma masasındaki projelerine bakıp oturduğu yerden kalktı ve bir proje için daha kollarını sıvayacaktı. İçindeki bu olur olmaz kuruntular, yaşadığı sinir harbinden kurtulmasını sadece bu sağlayacaktı. Masa da duran kurşun kalemi aldı ve dağınık saçlarını topuz yaparak içini beyaz kağıtlara dökmeye başladı.
*****
Loya Akman
Sorgulamalar, siniye çekmeler, geçmişin silsilesinin bir bir önünde çığ gibi olması canını yaksa da o dönem o şekilde gelişmesi gerekiyordu, saçmalığını uymak istiyordu.
Ama bir yere kadar...
Bu yüzden duruşunu dikleştirdi. Gözleri dolmuştu kısacık bir zaman da. Avuç içlerinde umutları serpiştirdi zamanın da ama şimdi kuzenine söyleyemedikleriyle doluydu. Elbisesini düzelttiği sırada arabanın otelin giriş kapısının önünde durmasıyla derin bir nefes alarak açılan araç kapısıyla hızla otelin lobisine doğru ayak bastı. Resepsiyona doğru ilerledi ve onunla ilgilenen resepsiyonistin giriş yapmasını oda kartını almayı bekledi. Oda kartını aldığı gibi hızla odasının olduğu kata gitmek için asansöre bindi. Odasına girdiğinde elindeki küçük çantayı yere bıraktı. Artık saatlerdir dolu olan gözleri artık boşalmaya yüz tutunuştu. Ellerini saçlarına götürdü ve iki yanağından düşen gözyaşlarıyla kendini en yakın koltuğa attı. Kısa zaman sonra kapının tıklatma sesi geldi. Gözyaşlarını elinin tersiyle itip saçını düzeltti. Kapıyı açtığında karşısındaki adamı görünce sildiği gözyaşları tekrar akmaya başladı.
Teoman Çağlayan
Saniyeler dakikaları kovaladı ve genç kadın anca sakinleşti. Teoman, ne olduğunu anlamaya çabalasa da faili meçhul huylar edinen arkadaşı bu sefer nasıl bir belaya bulaşmıştı açıkçası korkudan soramıyordu. Bu sefer ne oldu ne halt yedin demek artık bir önceki yaptıklarının sadece fragman niteliğinde olmasını istemiyordu. Bazen güçlü olan bazense tamamen zayıf, kırılgan bir yapıya bürünen onunda elinde olmadığını bilse de artık geleceğe dönük bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. Söylemeye, tam alıştırmaya çalışacaktı ki Müge'nin intikam için bir yol bulmuş olması Loya'nın umutlarını yeşertmişti. Onlar için intikam almak her şeyin biteceğini düşünmeleri ama her şeyin sadece başı olacağını bilemeyecek kadar gözlerini karartmışlardı.
Dağılmadan halledebilecekler miydi?
Onlara bazı konulardan yardım ederse dağılmaktan kurtarabilecek miydi?
Aklını kurcaladı ama bazı konularda bilgi sahibi olması dışında Müge'nin ne düşündüğünü ne yapmak istediği ve şu an hangi planının içinde bilmiyordu ki şimdi bir yol izleyebilsin. Deliydi aslında bu Akman ailesi. Her şeylerinde bir problem olmadan yapamıyorlardı. Tamam yaşadıkları çok normal bir şey değil. Bir adamın ve yeni doğmuş bir bebeğin ölmesi hiç normal değil. Onlardan intikam sadece psikolojik olabilrdi ama birkaç hafta önce Naif'in ölümüyle ki bu ölüm Burcu Karaca'nın psikolojisini altüst ettiğini biliyordu. Müge nasıl oldu da Naif'in ölümünü ayarlayabildi. Bu kadar mı intikam kuyusuna düşmüştü. Bu kadar mı intikam sisi onu alıp gitmiş. Tek umudu başka bir kişinin daha ölümünde parmaklarının olmamasıydı. Müge'nin kendi düğününde Ali Egemen'e bakışını ve dans edişini, gülüşünü gördükten sonra aileye zarar verdiğinde sevdiği adama da edeceğini bilmek işte bu tam bir enkazla sonuçlanabilirdi. Sevdiği adamın ablasını başta olmak üzere ailesini yok edecek ve tam yanı başında âşık olduğu, yıllarca beklediği, aşkıyla eriyip biten kadın olduğu öğrenince ne yapacaktı çok büyük merak konusuydu. Aklındaki düşünceleri bir tarafa iteleyerek genç kadının suratına baktı.
'Ne oldu Loya? diyebildi birazdan duyacakları az önce otele giriş yapan kişi işlerine yarayacağının sinyalini alacaktı.
'Müge benim Oluş ailesini yok edilirken orada olduğu çanak tuttuğu öğrenmiş. Açıklama yapmama bile izin vermedi bile, ne yapacağım bilmiyorum.' Ellerini yüzünü koyarak artık bitik bir zamanda olduğunu belli etti.
'Hey Loya Hanım artık bir çözüm yolu bulmanın zamanı geldi Loya. Müge ile aranı düzeltmek her şeyi anlatmak istiyorsan ona Burcu hakkından sağlam bir şey bulman oluşturman ve sonunda ona vermen gerekiyor.'
Şaşkın bir yüz ifadeyle 'Ne demek istiyorsun Teoman?' dedi genç adamın gözlerine bakarak. Genç adam aklına ne geldiğini merak etmişti.
'Burcu'nun eski aşkı varya Naif'ten önceki Nazife Hanım'ın istemediği adama yurtdışına sepetlediği o burada ve bize çok yakın bir odada kalıyor.'
'Tamer Demir'den mi bahsediyorsun?'
'Aynen öyle sen nişanlıyken patlak vermişti hatırlarsan. Şu an bu otelde ve bir kat aşağıda 407'de.Sen bugünden itibaren göze batmadan o adamın kiminle görüştüğünü, sevgilisi var mı yok mu her şeyi öğreniyorsun.'
'Benim bir ara duyduğuma göre artık Karaca Holding'in Mühendislik departmanında çalışmaya başladığıydı. Buraya gelme sebebinden yürürüm öğrenirim. Aşk kısmına gelince evlenmedi de Burcu'dan sonra işine abandı.'
'O zaman Loya Hanım, Burcu'yu buraya çekelim ve eski aşkını görsün. Hala Naif'in yasını tutabilecek mi?'
Loya ve Teoman bu planın işe yaraması için magazini kullanarak otele Loya'nın ve Tamer'in ayrı ayrı otele girişini yaptığını ve bazı otel görselleriyle süsleyerek internetin en bilindik sitesine koydurtacaklardı. Burcu magazin okumayı seven biri olduğundan bu haberden kısa bir zaman içerisinde haberdar olacak ve gözünün döneceğini biliyorlardı.
Tek akıllarına takılan Burcu Karaca'nın bu tuzağa düşüp yasını bir tarafa bırakıp eski aşkının baş düşmanıyla beraber olduğunun haberini alınca ne yapacağıydı? Otele gelemezdi. Çünkü ne diyecekti adama. Sen benim düşmanımla aşkı yaşıyorsun diyecekti. Tabi ki de hayır, Tamer'i kendi tarafına çekmek için hamlede bulunacaktı.
Loya ve Teoman bu planı iyice geliştirmek için ellerine viskilerini alıp kafa patlatmaya başladı.
Bu plan sayesinde hem Müge'nin işini kolaylaştıracak hamleler yapacaklar hem de Müge'nin hala yanında olduğunun sinyallerini vereceklerdi. Faili meçhul hareketlerden bulunan Loya, bu küçük planla Müge'nin karşısına çıkıp planı anlatacaktı. Müge'ye anlattığından geçmişi de aydınlatıp eskiye dönmeseler de güven duygusunun zedelenmiş kısmını tamir edecekti.
*****
Vuracaktım...
Onu o sıra kimseyi aldırmadan gözünü bile kırpmadan vuracaktı. Aklı sanki her gözlerini kapattığını o sahneyi getiriyor, biran da nefesi kesiliyordu.
Loya'yı vuracaktı.
Canı yandı diye bu içinde bulunduğu insanların canlarını yakmak için yemin etmişti ve kısa zaman önce onun nefesini kesmek için tetiğe basmaya anından karar vermişti.
Şu an neredeydi?
Gece boyu çizdiklerini bir kenara koyup ilk uçakla kimseye haber vermeden Muğla'ya gelmişti. Kimsenin bilmediği annesinden tek kalan eve sığınmıştı. Sabaha karşı eve uğrayıp birkaç parça eşya almak dışında kendi en iyi yaptığı önündeki kahvaltı tabağıydı ha tabi bir bitki çayıydı.
Sakinleşmek her geçen zaman daha zor oluyordu.
Siniri Loya'ya değil kendineydi.
Şu an iki şey düşünüyordu. Loya'yı vuracaktı son anda gelen Çınar olmasıydı. Çınar'la Mardin'de yaşadığı o saçma sapan buluşması ve yaptığı anormal bir hareketin kendini tanımakta zorlanmasıydı.
İçinden yaptığı tek şey kocaman gür çığlıktı. Kolaydı işte bir insan öldürmek bu kadar kolaydı.Naif'i kurşuna dizmemişti veya bıçaklamamıştı. Zehri içip ölmesini sağlamaktı bile ağır geçmişken geçmişte ailesi en başta olmak üzere olan çoğu kişi insanı nasıl gözünü kırpmadan öldürebiliyordu. Aklı bir türlü almıyordu. O nasıl Loya'yı öldürecekti demek ki bir anlık beyninle verdiğin karar birinin ölmesinde bu kadar kolay hale getirmekteydi.
Tek sıkıntı bu da değildi Ali Egemen'in sorgulayıcı bakışlarına maruz kalmak da cabası...
Bitki çayının son yudumlarını aldığında balkondan gelen sesle o tarafa döndü. Geleni gördüğünde suratında bir gülümseme belirdi. Siyah, mavi gözlü siyam kedisinin ona doğru hızla gelmesiyle kahkahası tüm evde yankılandı. İşte yılların dostu gelmişti. Orta yaşlı iki yıl önce buraya geldiğinde evinin koltuğunda doğum yapan bir afacan.
Herkes onun hiç Türkiye'ye gelmediğini sansa da o her yıl en az dört defa ortadan kaybolup buraya gelirdi. Göstermelik aldığı her Yunanistan bileti ve hemen buraya kaçtığı Muğla'sı. Onu Yunanistan'dan alan Rıza kaptan ve bir sürü güzel zaman geçirdi öğretmen Leman Hanım ve Haluk Beyle kafayı toparlaması muazzam bir şeydi.
Kucağına atlayıp yüzünü yalamaya başlayan Zeynayla güzel bir zaman geçirmeye başlayacaktı şu dakikadan sonra yapacağı tek şey olacaktı.
Annem...
Yan konsoldu gençken saçları kısacık olan kocaman gülümsemesiyle annesi.
Elleri titredi bu sefer. 'Keşke anne 'dedi.
'Keşke anne yanımda olsaydı bana yol gösterseydin. Kızım bunu yap bunu yapma deseydin. Beni, abimi neden bırakıp gittin ki daha çok küçüktük. Şu yaşımdan kaybetseydim de beni küçüğüm derdim annem. Bu ev belki de hep gizli kalacak. Sen ben abimin olarak. Gözlerini sildiği sırada balkon kapısından gelen miyavlama sesiyle daha doğrusu miyavlamalar sesiyle o tarafa dönerek büyümüş, annesine göre hala küçük olan altı afacanı gördüğünde gözleri sevinçten nemlendi. Aklından ne geçerse geçsin bu an yaşamaya değerdi. İyi ki dedi iyi ki tekrar buraya gelmişim. Kapının çalmasıyla korkan ve miyavlayan küçüklere bakarak kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtığında Leman Hanımı görünce yüzündeki gülümseme daha da büyüdü.
'Küçük hanımlar gelmiş. Hoş geldin güzel kızım. 'dediğinde kollarını açmış anne sıcaklığıyla Müge'yi kendine çekmişti. Aslında Müge'nin buraya gelmesindeki en büyük etki Leman Hanım'dı. Onda kaybettiği annesinden izler vardı. Geçmişte annemin bu evin sadece bana kalması için yaptığı her anlaşamadan bir gece gelen bu kadından öğrenmişti. Altı yıl önce Müge'yi bir moda dergisinde yaptığı röportajda Muğla'da defile için geldiğini öğrenince kaldığı oteli bulup yanına gelmiş ve annesinin yıllar önce bu evi aldığı ve babasıyla evlenmeden önce bu evi Leman Hanım'ın üstüne geçirip ileri de çocuklarıma geçer dediği bir evdi burası. Abisine bu evin olduğu söylemişti. Abisi yıl da en az ayda iki defa gelse de birbirlerinin kafa dinlemek için buraya geldiğini kimseye söylemezlerdi.
Kardeş sırrıydı.
'Benim kuzum iyi ki gelmiş. Geçen hafta abin şimdi sen. Bakıyorum da durumlar biraz karışık gibi anlatmak ister misin yoksa direk Zeynayla oynamaya devam mı?'
'Leman teyze...'dediği an yaşlı kadına sarılıp ağlamaya başladı.
'Hey hey neler oluyor kuzum?'
'Bir şey sorma Leman teyze sadece yanımda ol. Ben annemi çok özledim. Beni koruyan annem yok. Derdim olduğunda dinleyecek, içimi dökecek kimsem yok. Burnunu çekerek gözyaşları akmaya devam etti.
'Kuzum kocan ne güne duruyor. Abin, Loya ne oldu da bu kadar duygusallaştın?' endişesiyle kollarını genç kadına iyice sardı.
'Çok fazla başımda iş var ben artık çıkmaza girmekten korkuyorum.'o kadar olanı anlatamazdı ama desteğini alabilirdi.
'Anlatmak ister misin?' ses tonu sorudan çok anlat dinliyorum gibiydi.
'Bu konu da olamaz ama Ali Egemen'le aramı düzeltmek için senden yardım alabilir miyim? Leman teyze beni buraya getiren ev veya sessizlik değil.'
'Ne peki kuzum? 'yüzünde acı bir gülümseme peydahladı.
'Sensin Leman teyze. Annem gittiğinden beri bana yol gösteren, kızım şunu yapsan daha iyi olur diyen olmadı. Babamı biliyorsun neler yaptığı ne yapmaya devam ettiğini her şeyi biliyorsun.'
'Biliyorum, seni de biliyorum. Bu kadar kısa zaman da evlenip kocanla nasıl bir sorunun olabilir bunu anlayamıyorum.'
'Sorun aslında benim. Onun bana duyduğu aşkı kaldıramıyorum. Aynı şekilde sevdiğimi düşünmüyorum. Sanki onunla oynuyormuşum gibi geliyor.'
'Kısa bir zaman da o kadar kötü düşünceye sahip olma. Aşk bu onun sana duyduğu aşk ne kadar fazlaysa sende de bir o kadar da vardır elbette. Sen ben gerçekten seviyorsam neden onun gibi davranamıyorum diyeceksin. Bak bize Haluk amcanla çoğu zaman kavga etsek de aşktan. Sen Ali Egemen ile aşkı yaşayacaksın. Ah düzelt suratını hadi bize gidelim kuş kadar kalmışsın. Limonlu kek yapmıştım. Sen seversin. Gidip bir de çay demleriz orada devam ederiz hem Haluk amcan da akıl verir. Tabi kendi baş edemiyor önce sen tavsiye verirsin sonra o artık bilemiyorum sonrasında ne olur. 'Söylediklerine kocaman gülerek karşısındaki genç kadına sevgiyle yaklaştı.
Karşısındaki yaşlı kadının dediklerinden sonra gözyaşlarını sildi ve genzini temizledi.
'Ya şimdi limonlu kek, çay bir de siz bence iyi fikir hadi gidelim.' Dedi de evin anahtarını alarak evden çıktılar. Koluna girdiği Leman teyzesiyle iki sokak ötedeki evlerine doğru ilerlediler. Eve girecekleri sırada onlara doğru koşarak gelen Tarçın ile gülümsemeye başladılar. Tarçın yaşlı bir kediydi ve bu mahallenin maskotuydu. Sokak da yaralı bulunmuş ve sağ arka ayağından bir darbe almış yürüyemiyorken bulmuştu Leman Hanım. Bir yıl süren tedaviyle koşacak dereceye gelen Tarçın artık gerçek mutluluğa kavuşmuş, sokaktaki tüm kedi ve köpeklerle anlaşan cana yakın bir hayvandı. Tarçın'ı kucağına alan Müge'yle evine tekrar girdi kedicik.
'Harun bak bakalım sana kimi getirdim? 'diyerek evin girişinden aşkına seslenen yaşlı kadın, Müge'ye gülümsemeyi de ihmal etmedi.
'Bu sefer nasıl bir canlı bulup getirdin. Geçen ki gibi değil dimi canım. Yavru maymun gibi mesela.'
'Yok canım daha büyük ve biraz da sevimli. 'Kıkırdayan yaşlı kadın, Müge'nin sessiz olması için uyardı.
'Dur tahmin edeyim. Çıtayı yükseltin dimi. Fil kesin fil getirdin. 'Merdivenlerden inen yaşlı adam ile girişti kıkırtılarla gülen karısına yönelmiştir. Merdivenler giriş kapısının solunda kalsa da kör nokta da bekledikleri için merakla hızlı geldi ve karşısında kocaman gülümsemesiyle karısı ve biricik Müge'si vardı. Kucağında Tarçın ile ses çıkarmadan gülmeye çabalıyordu.
'Güzel kızım gelmiş bak sen. 'diyerek kollarını açtı ve genç kadını kollarının arasına aldı. Tabi Tarçın beyin miyavlamasıyla kısa kesildi.
'Bak sen ablayı mı kıskandın sen? 'diyerek Tarçın'ın başını okşayarak yaşlı adamın sol koluna girerek Tarçın beyi yere bıraktı. Tarçından onaylar gibi miyav sesiyle gülümseyerek salona doğru gidişini izlediler. Salona açılan bahçeye doğru ilerlediler ve güzel bir geçmek için başlangıç yapmaya karar verdiler. Tabi başlangıçlar önce acılardan, endişelerden, soru işaretlerden arınarak olacağını söylemeye gerek yoktu.
Müge, belki de geçmişte ne yaşanırsa yaşansın gelecek için çıktığı intikam yolunda bazı gerçeklerle karşılaşmış canı yanmış, sinirlenmiş, öfkesinden gözü dönmüş olabilir. Âmâ asıl sorun şuydu ki Perdeler'in devamını yaşatacaktı. Trajedi ne kadar fazla olursa o kadar acıyı toleranslı olabileceğini biliyordu.
Canı yanan Loya'nın şu neden yaptığı değil, kendisinin Loya adına neler yapabileceğini düşünmek, tartmak ve ince eleyip sık dokuması gerekiyordu. Bu yalnız kaldığında da düşünebilirdi. Şu an düşünmesi gereken bir anlık yaptığı Çınar'ı öpmenin verdiği vicdan azabıyla Ali Egemen'in suratına bakamıyor oluşuydu. Yaşlı insanlara bu şekilde söyleyip kalplerine indirmek istemiyordu. Daha az detayla anlatacaktı. Önceki yaşantısından da yaptığı gibi sürekli işiyle ilgilenip eşini yalnız bırakmış olmanın verdiği vicdan azabı ve gelecekte onu mutlu edememe korkusunu anlatacak asla Çınar kısmına girmeyecekti.
Yanlarına tepsiyle gelen ve içinde üç tabak limonlu kek ve üç fincan çayla Leman teyzesine yardım etmek için kalktı. Kekleri ve çayları önlerin aldılar ve konuşmaya başladılar. Aralarındaki en önemli konu ve yorucu konu Ali Egemen ve Müge ilişkisinde birbirlerini daha tanımadan evlenmiş ve Müge'nin yıllardır arada geldiği Mardin ve gizli Muğla dışında hiç gelmemiş olması adaptasyon soru çektiğini ve psikolojik bir çöküşü girmiş olduğu kanaat getirdiler. Haluk Beyin psikolog olması üçüncünde asıl konunun derinlerinde Müge'nin içine kapanıklığı, geniş düşünmesi ve kocasına bağlanıp gösteremeyişinin çocuklukta alamadığı sevgiden ötürü olduğu biliyorlardı.
Kaybetme korkusu burada da nüksediyordu ve şu an da gözyaşlarıyla kekini yiyen genç kadının ileri de yapacağı tek şeyin Ali Egemen ile daha fazla zaman geçirmek için bazı işlerini bir süreliğine Deniz'in yapması için plan yaptılar. Aralarında anlaştıkları şey ilk olarak işleri hafifletmekti. Sonraki plan ise zaman yaratıldığında Ali Egemen ile aktivite yapmaları ve o aktiviteyi ortak karar alarak yapmalarıydı. Tek bir kişinin yapmak isteyip diğerinin istemediği bir aktivite olmadan yapmaktır.
Leman Hanım insanların kendilerine yaklaşımlarıyla başkalarına yaklaşımlarının bir olduğunu anlatabilmek için geçmişte Haluk beyle yaşadıklarından birkaçını anlattı. Nasıl zorluklardan geçip bu zamana kadar geldiklerini, üç çocuk sahibi olduklarını detaylandırarak anlatmasıyla koca bir günü geçirdiler. Akşam yemeği yapmak için tekneye gittiler. O sırada Leman Hanımın, Ali Egemen'i araması gerektiğini söylemesi üzerine açılan teknenin burnuna giderek kapalı telefonu açtı. Genç adam çok kızacaktı. Telefonunu kapatmıştı ama bulmak ihtimaline karşı da telefonun bataryasını sökmüş. Açılan telefon ile saniyeler geçmeden gelen bildirimlerle onu merak edenlerin çok olduğunu ve bir daha bunu yaparken en azından birine haber vermeyi aklının bir köşesine yazdı. Ali Egemen'i rehberde bularak aradı. Saniyeler geçmeden açılan telefonla endişeli ve korku dolu bir ses yükseldi.
'Müge'm. 'diyen genç adamın sesini duymak iyi gelmişti Müge için.
'Ali özür dilerim. Ben sorumsuzca davrandım. 'dedi, gözleri nemlenmeye başlamıştı bile.
'Boş ver şimdi onu neredesin Müge.'
'Muğla da bir teknedeyim.'
'Seni almaya geliyorum sakın bir yere ayrılma açılma gibi hiçbir şey yapmıyorsun. Sakın Müge sakın.'
'Leman teyze ve Haluk amcaylayım. Akşam yemeği için teknedeyiz. Açılmayacağız. Gelmene gerek yok Ali. Yarın sabah ilk uçakla İstanbul'a geleceğim.'
'Müge ben geliyorum. Sabahı bekleyemem.'
'Ama Ali.'
'Kapatıyorum bir iki saatte yanına geliyorum. Bana birazdan konum atıyorsun ve oradan ayrılmıyorsun.'
'Tamam Ali.' Kapanan telefon ile konumu gönderdi, telefonunu cebine koydu. Arkasını döndüğünde Leman teyzesinin aferin der gibi bakarak sofraya işaret etti. Öğlen kaptanın açılıp tuttuğu balıkları kızartan Harun amcasına gülümsedi ve sofraya oturdular.
'Geliyor değil mi?' dedi o sıra balığı giyen yaşlı adam.
'Evet. Yarın sabahtan geleceğim desem de konum at ben geliyorum dedi.' dudaklarını büzerek.
'Hiç kusura bakma oğlum haklı sen telefonu kapatıp buralara gel. Sonra ben sabah gelirim Ali gelme de. Kusura bakma kızım ama gelir o adam. Yanımıza bir gelsin, gözlerinin önünde senin kulağını çekeceğim.'
'Ama Haluk amca.'
'Hiç kusura bakma kızım yapacağım.'
'Tamam yapın. Bende bir daha böyle bir vurdum duymazlık yapmayacağım. 'şebek bir surat yaparak yaşlı adam ve kadına baktı.
'Aferin benim kızıma bugün konuşmak sana yaradı demek ki. Ama şunu asla aklından çıkarma. Yapılan hata ne olursa olsun onun arkasında dur ve yanlış da olsa doğru da olsa kabullen. Kendine yaptığın yanlışı da başkasına yaptığın yanlışı da. Şu da aklından çıkmasın sana yanlış yapanında ipini çekmeyi asla unutma. Sen analiz yapacaksın ama karşındaki bunu yapamayacak kadar kör olacak. Bunun bilincinde kal.'
'Dediğini yapacağım Haluk amca. Aklımdan da çıkarmayacağım. Her şeyi için teşekkür ederim. İyiki varsınız. İyiki diyorum sizi tanımışım.'
'Ağlatma bizi ve çocuk.' Dedi ve kollarını genç kadına doğru açtı. Üç evladı vardı ama bu kız çocuğuyla dört olmuştu. Gelecek olan Ali Egemen de beş olacak gibiydi. Müge için hemen buraya gelecek ve Müge deli gibi merak eden o adam kızının canına can olacaktı. Tabi onlarında canı.
Saat gece on ikiye geldiğinde ellerinde şarap kadehleriyle teknenin burnundan oturup sohbetlerini sürdürüyorlardı. Teknenin giriş kısmından gelen sesle o tarafa bakan Haluk Bey gelen gencin fotoğraflardan daha yakışıklı olduğuydu.
Genç adam konuşmadan önce dağılan saçlarını eliyle düzeltti. Kaç gündür göremediği genç kadını karşısında görünce suratı yumuşadı. O sert surat gitmiş yerine yumuşacık gülen gamzelerini iki yanağından gösteren eski Ali Egemen olmuştu. Güneş gibi doğmuştu genç kadın o dakika. 'Merhabalar.' Dediği sırada genç kadının yanını gelmişti.
'Merhaba genç adam. Bizde seni bekliyorduk. Şimdi gidelim yalnız kalın.'
'Hayır lütfen beraber vakit geçirebiliriz. Buraya gelmiş olmam Müge'yi paylaşmak istememden değil sadece ona ulaşamamak çok korkuttu'
'Biliyoruz kuzum biliyoruz. Hadi oturun o zaman sen içmek istersin. Şarap, viski, rakı veya kahve.'
'Daha sonra olursa şimdi istemiyorum. Ah mazur görün ben Ali Egemen. Müge'nin eşiyim sizleri tanıyamadım düğüne gelemediğin herhalde.'
'Ah evet düğüne gelemedik. Biraz rahatsızlık geçirdim genç adam. Bilirsin yaşlılık işte. Bu arada ben Haluk bu da benim güzeller güzeli karım Leman.'
'Tanıştığıma memnun oldum sizlerle' dediği andan itibaren kollarına aldığı genç kadın ve karşısında otuz beş yıllık evi olan iki koca yürekli çift ile muhabbet ederek güzel bir zaman geçirdiler. Kollarından olduğu adam ile iyice sakinleşen Müge, karşısındaki yaşlı çifte sevgi ve minnet duygusu besliyordu. Arada mutfağa gittiklerinde Leman teyzesine sarılmadan ve teşekkür etmeden duramıyordu.
Şu an tekneden ayrılmış hep beraber evlere doğru gidiyorlardı. Yaşlı çiftten ayrılan genç adam ve kadın, birazdan aralarında geçecek olan tartışma büyümemesi için ellerinden gelen çabayı sarf edeceklerini akıllarından geçiriyorlardı.
Eve girdiklerinde onları karşılayan kedilerine gülümseyerek karşılık verdi genç kadın. Zeyna'yı kucağına alarak koltuğa oturdu.
'Bir açıklaman var mı Müge?'
'Ali...'
Ne diyebilirdi ki Ah kuzenim böyle böyle yapmış bende bunu kaldıramadım dedim ki Muğla'ya kaçıyım kafa dinleyim diye. Böyle bir şey diyemezdi. Zaten her şeyi kurcalanacaktı. Bunu da etraflıca tartışacak değildi.
'Müge bana bakar mısın? Neler oluyor sana anlamıyorum. Ben o kadar gün sesimi çıkarmadım. Arıyorum üç saniye bile sürmüyor telefonu kapatıyorsun. Sorun ne anlayamıyorum. Ortadan kaybolmak nedir açıkla bana. Hiçbir şey olmamış gibi konuyu kapatmayacağım.'
'İyi değildim. Sana yansıtmak istemedim.'
'Yansıtacaksın. Karımsın sen benim ne derdin varsa paylaşacaksın benimle Müge. Ne olursa olsun.'
'Bu çok farklı bir şeydi. Söylemek istemiyorum. Sadece şunu bil. Gerçekten de kısa zaman da toparlayacağım. Senden bir şey istesem yapar mısın? 'tereddütle.
Genç kadının yüz ifadesine baktığında tuhaf hissetti. 'Yapabileceğim bir şeyse yaparım 'dedi genç adam.
'Bana sarılır mısın, hiç bırakmayacak gibi.'
Ali Egemen, saniyesinde genç kadını kollarına aldı.
İçi titredi Müge'nin. Hayatı öncelerde ne kadar sakin ve renksiz şu an farkına varıyordu. Bu adam Müge olmasını sağlamıştı çok kısa bir zaman da. Kollarında olduğu adam onun sevdasıydı.
Ne kadar kendine geç itiraf etmişti.
İçi yandı ancak tek kelime edecek dermanı yoktu Ali Egemen'in. O bana sarılır mısın demesi kalbini pır pır ettirmişti. İşte bu kadar uzun zamandır beklediği olmuştu. Yasak aşkı artık yasak değildi. Ne kadar evlenmiş olsalar da zaman geçirmiş bile olsalar gerçek bir bağ kuramamışlardı.
Müge hep uzak kalmıştı genç adamdan. En nihayetinde artık ona ben değil biz oldular. Kollarında olan Müge'sini kucaklayıp koltuğa kadar götürdü. Kucağındaki kelebeğini oturtturdu ve yanındaki yerini aldı. Konuşmak şu anki büyüyü bozacak gibiydi.
Sadece sustu.
Ellerini genç kadının ellerine geçirdi ve başını okşadı. Nemli gözlerle ona bakan Müge'sini kendine çekti güneşin doğuşuna hatta bir sonraki batışına kadar burada kollarında olabilirdi. Hiç fena fikir değildi.
Kalbi kor ateşten kaçıp gelmiş ama gene daha kor ve ateşten yanıcı birine geçmişti.
Ali Egemen Karaca'ya!
Gece sessiz sabaha bıraktığı sıralarda iki uykuya dalmış aşık kalmıştı. Koltuğun geniş kısmına geçip sarılarak konuşmadan birbirlerine dokunarak zaman ellerinden kayıp gitti. Şu dakikalarda onları seyreden kediciklerden habersiz huzur ellerindeydi. Kediler birbirlerine bakarak aynı anda genç çiftin uyuduğu koltuğa zıplamışlardı. Tabi üstlerine gelen ağırlıklarla gözlerine açtılar. Müge Zeyna ve çocukların yaptığı bu harekete uykulu gözlerle kahkahasını patladı. Ali Egemen de şaşkınlıkla kahkahasını kulaklara çalındı. Miyavlama sesleri aynı anda olunca gürültülü ve daha keyif alıcı bir kıvama bürünüyordu. Kedilerin üç tanesi kucağına alan genç adama baktı Müge.
Şiir gibiydi. Her satırını yıllarca yazmaya çalışan şair gibiydi o saniyeler. Kelime bulamıyordu.
'Canım ne dersin bu bebeklerle anne babasını götürelim mi? Gece ufak tefek konuştuklarında kedilerin burada doğduğunu ve kısa zaman da bu evi gayet iyi benimsediklerini anlatmıştı genç kadın. Leman teyzesinin sürekli onları kendi evine götürdüğünü, iki sokak arkada evleri de olsa Tarçından dolayı yavrulara yaklaşamıyorlardı yüzden burada onlara özel kedi evleri ve kediler için tüm ihtiyaçları almışlardı. Genç adamın gönlü razı değildi. Bu küçük afacanlarla anne ve babasını yanında olmasını ve onların aileye katılmasını çok kısa bir zaman da istemişti.
'Emin misin?' şaşkınlığı gizleyememişti. Hayvan sever biri olduğu biliyordu. Âmâ ilk gördüğü kedileri hemen sahiplenmek istemesi çok güzel bir davranıştı.
'Evet eminim. Ne var yani bahçede dolanan evin içinde çiçeklerle uğraşan kedilere hayır demem. Sayıları ne kadar fazla olursa olsun fark etmez benim için.' dediğinde kucağındaki afacandan biri gözlerini yummuş mırıldanıyordu. Koltuğa atlayan Zeynayla bakışan genç adam galiba izin almıştı. Aileleri büyüyordu.
Kedilere bakarak 'Biraz fazla kafese ihtiyacım olacak koca adam ne yapalım?'
'Merkeze inelim onlar için her şeyi alalım.' Dedikten hemen sonra kedileri koltuğa bırakarak mutfağa kahvaltı hazırlamak için ilerledi.
'Koca adam acıktı galiba?'
'Evet küçük hanım. Sen kocanı hiç bakmıyorsun.' Yüzünde peydahlanan güzel gülüşle mutfağın kapısına yaslandı.
'Hadi gel bakalım koca adam güzel bir kahvaltı hazırlayım.'
'Tamamdır bahçede kahvaltı yapsak daha iyi olur. Kedilerde bizimle zaman geçirir.'
'Sen baya benimsedin bakıyordum.' Gülümsediği sırada genç adamın yanına gelmişti. Dudaklarına kısa bir öpücük konduran genç kadın mutfağa giderek mükellef bir kahvaltı hazırlamaya başladı.
Kahvaltı hazırlandı. Kahvaltı güzel bir sohbet eşliğinde sonlandı. Şu an ellerinde kedi kafesleriyle eve doğru ilerliyorlardı. Arabalarının olmaları zaman kavramının oldukça geniş tutulabileceğini gösteriyordu. Kafesleri evde açıp içlerine kedi kumu ve sabitlenmiş kedi mama ve suluğuyla ilerleyen saatlerdeki uçaklarına gitmek için hazırlanıyorlardı. Akşam 9 da olacak uçağa iki saat erken çıkarak kediler hayvan kabinlerine yerleştirilmesinde ilgilendiler. Kafe de onlarla vedalaşmak için Leman Hanım ve Haluk Beyle sohbet ediyorlardı. Son on beş dakika kala oturdukları yerden kalkarak uçağa doğru ilerlediler. Yaşlı çift araları düzelen genç çifti gördükçe mutlu oluyordu.
Veda vakti geldiğinde birbirlerine sarılıp iyi dileklerini birbirlerine dileyerek ayrıldılar.
Uçakta koltuklarına oturan adam ve kadın birbirlerine bakarak kalkışı beklediler. Uçağın kalkmasından sonra gelen rahatlama ve kısa zaman sonra evde olacak olmanın mutluluğuyla gözlerini kapattı Müge. Kollarını genç adamın sol koluna dolayarak kısa sürecek olsa da zamanlarına değerlendiriyordu.
İstanbul'a indiklerinde onları alacak olan Yakup'un büyük arabayla gelmesi binmeden önce aramıştı. İç hatlardan çıktılarında ellerinde kedi kafesleriyle arabaya binecekleri sırada haber ordusuyla karşılaştılar. Biri sürü ve tek cevap vardı.
'Arkadaşlar iyi çalışmalar.'
'Ali Egemen Bey ikinci bir balayına mı çıktınız? Bu kediler kimin? Müge Hanım zayıflamış gibisiniz?'
'Arkadaşlar birkaç iş için Müge Hanım aile dostumuzun yanına gitti. Bende işimi bitirip yanın bu afacanları almaya ve dostlarımız ziyarete gitti. Kediler Müge Hanım'a ait.'
'Müge Hanım siz nasılsın solgun ve zayıflamış gördük iyi misiniz?'
'Herhangi bir hastalığım yok arkadaşlar. Sadece uykusuzluktan solgun olabilir. Size kolay gelsin diyelim. Kediler kafeslerinde çok durdular.' Dediği sırada elindeki kafesi kendine yaklaştırarak arabaya ilerledi. Arabaya bindikleri gibi evlerinin yolunu tuttular. İkili yanlarında duran kafeslerdeki kedilerin bunaldığının farkındaydılar. Kısa bir zaman sonra evlerinin demir kapısının önüne geldiler. Kapının açılmasıyla araba park yerine girdi. Kafesleri birere birer bahçeye götürdüler. Kafesleri açtıklarında hızla dışarı çıkan kedileri gülerek izlediler.
Kısa zaman içerisinde aileleri büyümüştü. Bu durum onların da birbirlerine kenetleneceğinin kanıtıydı. Ne yaşarlarsa yaşasınlar demir kapının dışında kalacaklardı.
Müge intikam planlarını Ali Egemen'e en az hasarla atlatması ince eleyip sık dokuyacaktı. Ne de olsa bu adamı seviyordu ve seven sevdiğini gözünden bile sakınırdı. O Kadar Ki Vicdan muhasebesinden kendini aklayıp kurtaracak geleceğini pamuk ipliğine değil demir perdelerle örecekti. Ördüğü her perdeyi de ebediyete kadar süreceğini de yeminler ediyordu.

PERDELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin