3 // To not remember ever again
New York; 4 Ekim 2018, 18:45
"Bu pazar gecesini nasıl harcıyoruz? Sinema? Bar? Striptiz kulübü? Luke'un evi?" Michael'a burnumu buruşturarak baktım. Onun evinde oturuyorduk. Cisco iki gün daha yoktu ve baş başa kalmıştık. Evim çok dağınık olduğundan Michael'ın evinde buluşma kararı almıştık. Şu an bu karardan pişmanlık duyuyordum.
"Telefon numarasını dün gece almadın mı? Ara ve Brooklyn'de dolaşmayı teklif et." Dudaklarını büzdü. Derin bir nefes alırken kapüşonlusunun kapüşonunu kafasına geçirdi, sonuna kadar iplerini sıktı. Sadece dudakları açıkta kaldığında kahkaha attım.
"İşte tam olarak böyle hissediyorum Amy." Hızlıca telefonumdan fotoğrafını çektikten sonra koltuktan kalktım. Buzdolabını boş boş süzdüğüm sırada telefonumun melodisi kulaklarıma doldu.
"Ashton arıyor! Eğer buluşma teklif edecekse söyle Luke da gelsin!" Michael'a cevap vermeden telefonumu elimden aldım. Aldığım derin nefesin ciğerlerime yetmesini umdum çünkü sesini duymak kalbimi acıtacaktı.
"Amy," İsmimi tatlı ses tonuyla duyunca gülümsedim. "Nasılsın?"
"İyiyim Ashton, sen nasılsın?" Gülümsediğini hissetmiştim. Bu kalbimi biraz daha hızlandırdı.
"İşin yoksa... Sahilde yürümeyi teklif edecektim. Bir şeyler alır ve eski günleri yad ederiz." Michael açılmış gözleriyle bana bakarken ona sinsice gülümsedim.
"Olur, bir saat sonra köprünün ayağının altında buluşalım, şey bu arada, Luke yanında mı?" Kıkırdamasını duyduğumda iç çektim.
Amy, on yedi değilsin. Kendine gel.
"Evet, yanımda."
"Telefona verir misin?" Hışırtılar kulağıma geldiğinde telefonu hızlıca Michael'ın kulağına dayayıp kaçmaya başladım.
"Amy sana bunu- ah merhaba Luke, nasılsın?" Kibarlaşan sesine odamdan kahkaha attım. Giyecek bir şeyler seçmeye çalışırken Michael Luke ile buluşma ayarlıyordu.
Michael'ı böyle göreceğimi düşünmezdim. Kendimi de.
Sonbahardan dolayı üzerime ince bir kazak ve yelek giydim. Altımda ise klasik kotlarımdan biri vardı. İyiydim herhalde.
"Luke'a yemek yemeye gitmeyi teklif ettim ama bana striptiz kulübüne gidebileceğimizi söyledi, daha harika birini tanıyor musun?" Michael kapı pervazına yaslanırken beni süzdü. Söylediklerine kıkırdadım.
"Gecenin nerede sonlanacağını biliyoruz o zaman."
Gözlerini devirerek beni görmezden geldi. "Yani tabi ki tüm yolu gitmeye hazırım ama... Ah neyse, çok tatlı olmuşsun. Keşke Ashton'dan önce seni kapsaydım ama geğirdiğin günden beridir o büyü gitmiş durumda." Güldüm. Telefonumu elinden aldım ve ona sarıldım.
"İyi zaman geçir Michael."
"Sen de Amy, bunu hak ediyorsun."
*
Gökyüzü kendini laciverte bırakırken, ben ve Ashton elimizde sosisli sandviçlerimizle su kenarından yürüyorduk. Arada konuşuyorduk, bazen susuyorduk. Ama ikimiz de birbirimizin varlığını rahatlatıcı buluyorduk. Yüzümüzdeki huzurlu ifadeler solmuyordu.
"Lisedeyken seninle daha fazla vakit geçirmediğim için üzülüyorum. Çok iyi bir insandın." Aldığım ısırık ağzımda büyüdü. Bunu demiş olamazdı, değil mi? Resmen ben kendimi her dizginlemeye çalıştığımda böyle şeyler söylüyordu ve ben kendimi tekrar düşerken buluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the love i've buried || irwin
Fanfiction"Seninle karşılaştığım zaman tüm o gömdüğüm duygular hayata döndü. Yine de iyi ki seninle karşılaştım." | smokeinyourlungs |