6 // Letting her go breaks my heart
New York; 8 Ekim 2018, 20:18
"Ayrılık vakti..." Cisco dramatik bir şekilde kalbini tuttuğunda gözlerimi devirdim.
"Ayrılık vakti falan değil. Bir haftalığına gidiyorum sadece." Sabah, gece içtiklerimden dolayı başım ağrır bir şekilde kalktığımda Jim'in dediklerini -daha doğrusu yazdıklarını- uygulamaya karar vermiştim. Tek başıma Avustralya'ya gidiyordum. Annemlerin mezarını ziyaret edecektim, şehirde biraz dolanacaktım, kafamı dinleyecektim.
Çünkü her şey üst üste olur hale gelmişti. Ve ben sıkışıyor gibi hissediyordum.
Uzaktan Ivy'nin buraya doğru koştuğunu gördüğümde gülümsedim. Onlar da Şikago'ya gidiyorlardı, bir süre daha görüşemeyecektik. Fakat turnesi bittiğinde benden, bizden kaçamazdı.
Ona sarıldım. Gözlerim ilerideki Ashton ve Miranda'ya takıldı. Sarıldılar. Ashton Miranda'nın alnını öptü ve bavuluyla kapıya doğru gitmesini izledi. Sonra etrafında döndü. Bizimkileri görünce kaşları çatıldı, buraya doğru gelmeye başladı.
"Babacık buraya doğru geliyor."
"Iy." Herkesin ağzından aynı şey çıktı. Ivy'den ayrıldığımda kaşlarımı çatarak Luke'a baktım. Gözlerini devirdi. Michael'a baktığımda düşünceli bir şekilde Luke'a bakıyordu.
"Yanlış kişiye dedin." Michael'ın kelimeleri bir süre havada asılı kaldı. En sonunda ben konuştum.
"Ne?" Ve hepimiz gülmeye başladık. Kızaran Michael ise hala Luke'a bakıyordu. Luke da biraz kızarmıştı. Cisco gülmekten karnını tutarak çömeldi.
"Michael, herkes yaptığımız şeyi öğrendi ama." Daha da çok gülerken elimle yaşaran gözlerimi sildim. Cisco Calum'a tutunarak doğruldu, hala gülüyordu. Gülmemek imkansız gibiydi.
"Olsun, kedicik. Biz sizin arkadaşınız." Cisco Luke'a bakarak dalga geçtiğinde Luke morarma boyutuna gelmişti. Gülmekten artık nefesim kesilmek üzereydi, nefes al Amy.
"Selam çocuklar." Ashton'ın sesi ile gülmem hemen bitmiş, nefes almıştım. Diğerleri de sakinleşti. Bakışlarını üzerimde hissediyordum. "Niye bana da haber vermediniz?"
Çünkü gitmemin sebeplerinden biri sensin.
Bunu sesli söyleyemeyeceğim için başka bir şeyler düşündüm. "Aslında beni sadece Cisco uğurlayacaktı ama bilirsin, Michael'a da söylemiş, o yüzden Luke da geldi, o da Calum'a söylemiş..." Ashton Calum'a döndü. O ise ellerini iki yana açarak ona geri baktı.
"Miranda'yı uğurlamaya gideceğini söylemiştin." Ashton'ın bakışları tekrar beni buldu.
"Ne kadarlığına gidiyorsun?"
"Bir hafta." Başını salladı. Diyecek bir şeyler arıyor gibiydi. Gitme dese gitmeyecek gibiydim.
Gitmelisin.
Bir adım geriye attım. Sırt çantamı Michael'dan aldıktan sonra ona sarıldım. "Bir hafta sonra burdayım, merak etmeyin." Hepsine tek tek sarıldım. Tekrar Ashton'a geldiğimde ise bana yorumlayamadığım bir şekilde bakıyordu. Yine de ona da sarıldım çünkü eğer sarılmazsam garip duracaktı.
"Dikkat et Amy." Kulağıma doğru söylediğinde burukça gülümsedim.
"Sen de." Ve uzaklaşmaya başladım. Son kez el salladım.
Umarım iyi olacaktım.
*
Ertesi gün; Sidney; 9 Ekim 2018, 17:49
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the love i've buried || irwin
Fanfiction"Seninle karşılaştığım zaman tüm o gömdüğüm duygular hayata döndü. Yine de iyi ki seninle karşılaştım." | smokeinyourlungs |