7 // He's gonna get his heart broken too
MICHAEL
New York; 11 Ekim 2018, 21:59"Selam fizikçi." Cisco kapıyı açtığında gülerek ona sarıldım. Geri çekildiğimde bana gözlerini devirdi.
"Şu önemli şey ne? Senin yüzünden yazdığım makaleyi yarısında bıraktım, sabah beşte yayımda olması gerek." O arkamdan konuşurken ben mutfağındaki, hep oturduğumuz balkona ilerliyordum. Çok güzel bir balkonu vardı. Evi kanalın hemen yanındaydı; şehir harika gözüküyordu.
"Anlatacağım. Biraz gerginim, papatya çayın var mı?" Gözlerini devirdiğinde güldüm.
"Sen ve saçma sanatkar şeylerin."
"Papatya çayı saçma değil, hadi ama." O dolaptan çayı çıkarırken ben de hep kurabiyeleri koyduğu bölümden kurabiye seçmeye çalışıyordum. "Çikolatalı mı yoksa üzümlü mü?"
"Michael, başlayacağım kurabiyene. Ne olduğunu anlatır mısın?" Dudaklarımı birbirine bastırırken ona baktım. Yüzümdeki ciddiyeti okumuş olmalı ki siniri gitti, merakla bana bakmaya başladı.
"Ashton."
"Ne olmuş o salağa?" Sözleri gülmeme neden oldu. Yanındaki su kaynadığında kaşlarımla işaret ettim. Sinirli hali tekrar yüzüne otururken çay koyduğu bardaklara suyu koydu ve bana uzattı. Beraber balkona çıktık, ahşap sandalyelere oturduk.
"Amy'i seviyor." Aldığı yudum kelimelerimle boğazında kaldı. Öksürmeye başladığında sırtına vurdum. Ben bu şaşkınlığı atlatmıştım, şimdi de o atlatacaktı.
"Ne diyorsun sen? O herif onu sevseydi hiçbir şey şimdiki gibi olmazdı." Dediğine hak vermemek olmazdı.
"Dediğin doğru ama kendim gördüm." Bir yudum içtikten sonra devam ettim. "Dün sabah Luke'a mesaj atmıştı. Telefonlarımız aynı olduğu için benimki sandım. Baktığımda mesajları gördüm. Dylan diye bir çocuk Amy ile fotoğraf atmış, sanırım sizin okuldandı." Başını salladı.
"Amy ile aynı kulüptelerdi. Aslında çok iyi bir çocuktu, keşke Amy Ashton yerine onu sevseydi." Gözlerimi ufuktaki okyanusa çevirdim. Tekrar bir yudum aldım.
"İşte Ashton da şey yazmış; zaten gitmesine izin vermek zordu, bir de başkalarıyla olduğunu görmek zorunda mıydım? Bir de şey; altı yıl sonra onu tekrar bulmuşken bir daha kaybedemem." Cisco bana cevap vermedi, kelimelerim havada asılı kaldı.
"O sikikten nefret ediyorum." Nefretle söylediği cümleye güldüm, ama yüzündeki ifade hemen ciddileşmemi sağladı. "Tek yaptığı hayatını yaşamak, onunla bununla takılmak, Amy'nin hayatına girip kızı daha da üzmek, Miranda'yı görünce Amy'i bir kenara atmak, tam bir göt lalesi, Amy doğru söylemiş." İç çektim. Derin bir nefes aldığında tekrar ona döndüm. "Bu nasıl sevgi Michael? Amy'i seviyordu madem, neden lisede öyle yaptı? Tamam, o zamanlar genç ve aptaldık. Ama şimdi? Hepimiz yetişkiniz. Ama o hala beş yaşında gibi davranıyor. Lale. Ben roket fiziğini anlamış insanım ama bunu anlayamıyorum." Bana baktı. Yüzünde pek çok duygu vardı. Öfke, pişmanlık, anlamamazlık. Bende ise sadece umutsuzluk var gibi hissediyordum.
"Belki Amy orada Dylan'a aşık olur ve mutlu mesut yaşarlar, hm?" Güldüm. O da güldü.
"Keşke öyle bir şey olsaydı. Ama Amy'i görmüyor musun? O sikik için ağlıyor resmen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the love i've buried || irwin
Fanfiction"Seninle karşılaştığım zaman tüm o gömdüğüm duygular hayata döndü. Yine de iyi ki seninle karşılaştım." | smokeinyourlungs |