finale: last forever

363 26 26
                                    

14 // I will love you endlessly

New York; 4 Ekim 2021, 18:46

Uzun bir yolculuk oldu, hepimiz için. Tam üç yıl, bugüne kadar üç yılı bıraktık geride. Olduğumuz yeri anlatmadan önce, nasıl vardığımızı anlatmak istiyorum. Yaşanan şeyleri, mutlu anları, üzgün günleri.

Cisco'dan bahsetmek istiyorum önce. Deli dolu, enerjik, zeki ve dünyadaki en iyi arkadaşım Cisco, geçen yıl Nobel kazandı. Bizim çek yazarak destek olduğumuz deneyi fizik dünyasında, sonrasında da dünyada olay oldu. Sabah kalktığımızda haberlerde, gece yatmadan önce büyük kanallarda konuşmacı olarak görüyorduk onu. Ardından Nobel de çok gecikmedi zaten. Hatta haberi hepimiz benim evimdeyken geldi. Hepimiz salonda sızmış bir şekilde uyurken çalan telefonuyla kalkmıştık. Hala geceden sarhoş olduğunu bilmeme rağmen kendini tutmayı başarmış, oldukça profesyonel bir şekilde konuşmasını bitirmişti. Hiçbirimiz anlamamıştık, ama telefonunu bırakıp bize bakarak haberi bağırdığında mutluluktan deliye dönmüştük.

Cisco'yu mutlu eden tek şey bu değildi, bir de Clove vardı. İlk içtikleri kahveden itibaren sürekli takılır olmuşlardı, çok geçmeden çıktıklarını da söylemişlerdi bize. Hala da çıkıyorlardı, hayatımda gördüğüm en sakin ama bir o kadar da çılgın çiftti onlar. Ama mutlulardı. Önemli olan da buydu.

Dayanamıyorum, şaşıracağınızı bildiğim için bunu şimdi söylemek istiyorum size. O yüzden sırada Calum var. Hayatı boyunca bekar olup bizimle eğlenen arkadaşımızı iki yıl önce gittiğimiz barın tuvaletinde Ivy ile yakaladığımdan beridir çıkıyorlardı. Nasıl olduğu hakkında hala en ufak bir fikrim, hatta fikrimiz yok. Bize sadece o gece yaşananlardan sonra takılmaya başladıklarını söylüyorlar ama nedense içimden bir ses çok daha öncesi olduğunu söylüyor, yine de bunu umursamıyorum. Şu an hala beraberler ve iyiler, bunu bozmaya da hiç niyetim yok.

Michael ve Luke'a gelecek olursak, nişanlı bir çiftler artık. O kadar mutlu olmuştum ki onları görünce. Hepimiz oradaydık. Times binasının en üstündeydik. Bir buçuk yıl kadar önceydi. Yeni yıl kutlamasındaydık, gece yarısından sonra çatıya çıkmıştık. Hepimiz Michael'ın planını biliyorduk o yüzden tüm gece deyim yerindeyse kudurmuştuk. O yüzden dışarı çıktığımızda ve Michael Luke'u ışıklar astığı, çiçekler koyduğu ön tarafa götürürken hepimiz ağlıyorduk; ben Ashton'a yaslanmıştım, Calum Ivy'i göğsüne çekmiş ağlamıyor numarası yapıyordu, Rosa Dylan'ın verdiği mendillerle makyajını umursamadan yüzünü siliyordu, Cisco ve Clove da konuşmadan bu güzel manzarayı izliyorlardı. Ben Michael diz çökünce daha da ağlamaya başlamıştım. Fakat asıl şok etkisi Luke'un gülmeye başlayıp diz çökmesi ve onun da cebinden bir yüzük çıkartmasıyla gelmişti. Meğer o da o gece teklif edecekmiş, güzel bir an kollamış tüm gece ama olmamış, o yüzden eve gittiklerinde baş başkayken yapmayı düşünmüş. Yine de bunun önemi olmadığını söylemişti bize. O çatıda, etrafımızda güzel binaların güzel ışıkları varken birbirlerinin parmaklarına o yüzükleri takmayı hiçbir şeye değiştirmeyeceğini eklemişti sonra. Aynısını Michael da demişti.

Başımıza kötü şeyler gelmemiş de değildi tabi ki. Dylan ve Rosa'nın çekimleri aniden ertlenmişti, bir yıl işsiz kalmışlardı. Bu sürede elimizden geldiğince yardım etmiştik onlara. Sık sık bizde kalmışlardı, gezmiştik, o yüzden mutlu olduklarını biliyordum ama üzüntülerinin çekimler devam edene kadar geçmediğini de biliyordum. Bu filme ikisi de her şeylerini veriyorlardı. Mesleklerine aşıklardı ve bunun meyvesini de bir an önce görmek istiyorlardı. Onları çok iyi anlıyordum.

the love i've buried || irwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin