❥14

1.7K 234 95
                                    

"B-bir dakika, sen ciddi misin? Ciddi olamazsın, şaka bu. Şaka, değil mi?" Kızıl saçları birbirine karışmış olan oğlan, apar topar eşyalarını toplayıp valize düzensizce sokan oğlanın bileğini kavradı sertçe. 

Fakat kabarık saçların sahibi göz teması kurmamakta ısrarcıydı. Eijirou sertçe alt dudağını dişledi ve elleri arasındaki bileği sıktı. Buna inanmak istemiyordu. Ayrıca yüzüne dahi bakmayan Katsuki, sinirlerini bozmuştu.

"Bırak beni, boktan saçlı. Dediğim gibi, ailemin yanına döneceğim. Eğitimimi tamamladım." Bileğini kendisine asıldığında Eijirou'nun afallamasını fırsat bilip bileğini kurtardı. Sert bakışları kızıl oğlanı ezerken Eijirou zar zor yutkundu.

"B-benim neden yeni haberim oldu peki?" Sanki cümleleri bir misket halini alıp boğazına takılmıştı. Ne yutkunabiliyordu ne de konuşabiliyordu.

"Daha önce öğrensen ne değişecekti ki? Söylesene, benim için önemli birisi olduğunu falan mı sanıyorsun?" Eijirou, Katsuki'nin bu ani değişimine anlam veremiyordu. Yaklaşık 6 aydır beraberler ve çok yakınlardı.Ne olmuştu ki birden bire? (Gariptir ki bu süre zarfında kırmızı iplik, bir kere bile kendisini göstermemişti. )

"Biz... Ben arkadaş olduğumuzu sanıyordum. Ya da daha fazlası bilemiyorum..."

Katsuki derin bir iç çekti. Böyle demek istememişti. Gerçek şu ki, annesi telefon etmişti Eijirou gelmeden birkaç saat önce. Babasının ciddi hastalandığını söyleyince Katsuki, Eijirou'ya yalan söylemeyi tek seçenek olarak düşündü. Kendisine acımasını, yardım etmeye kalkışmasını istemezdi.

"Uh, her şey çok çabuk gelişti. Söylemeye vaktim olmadı..." Yaklaşıp avuçlarını kızıl oğlanın yanaklarına koydu ve gözlerini kapattı. Alnı, Eijirou'nun alnına dayandığında ellerinin üzerinde Eijirou'nın sıcak ellerini hissetti.

Birkaç saniyenin ardından geri çekildi ve eşyalarını valizine doldurmaya devam etti.

"Ama... Ama geri döneceksin, değil mi?"

"Bilmiyorum.. Burada sadece okumak için kalıyordum, biliyorsun." Eşyalarını toparlarken cevapladı. Aslında yalan söylüyordu. Babasının durumu kötü olduğu sürece, annesine destek olmak için yanında kalması gerekiyordu. Katsuki pek böyle bir insan değildi. Ancak belli etmese de ailesine değer verirdi -her ne kadar onlarla çok fazla kavgası ve tartışması olsa da-.

Kızıl oğlan ise dudaklarını içeri kıvırıp yanan gözlerine avuçlarını bastırdı. Katsuki'den hoşlanıyordu. Bu inkar edemeyeceği bir gerçekti ve bunu söylemek istiyordu. Fakat şimdi Katsuki'nin geri dönüşü olmayacak bir gidişi olacaktı ve ona açılıp aklını karıştırmak istemiyordu. Hem Eijirou'nun yaşadığı uzak mesafe ilişkileri de fazla uzun sürmüyordu. Yine de söylemezse rahat edemezdi.

O an gelen cesaretle dayak yeme riskini unutup arkası dönük olan sarışının karnına doladı kollarını. Burnu ise boyun girintisinde yerini almıştı ve tenini bir daha koklayamayacak korkusuyla kokladı. Katsuki'nin kokusunun ciğerlerine işlemesini diledi. 

Katsuki afallamıştı. Fakat sesini çıkarmayıp karnındaki kollara baskı yaptı elleriyle.

"Senden hoşlanıyorum ve gitmeni istemiyorum..." Karnındaki kollar gevşediğinde Katsuki omzunun üzerinden kızıla çevirdi bakışlarını. Eijirou büyük bir sulu gözdü.

"Ben de gitmek istemezdim," cevapladı Katsuki buruk bir gülümseme ile.

"Biraz daha kalamaz mısın?" Katsuki bakışlarını kaçırıp yatağının üzerindeki kıyafetleri valizine tıkmaya devam etti.

"Hayır..." Eijirou ağrıyan ve sanki atışları yavaşlamış gibi hisseden kalbine eliyle baskı yaptı. Ne de can sıkıcı bir histi bu. 

"Huff, pekala, t-tamam o zaman. Hoşça kal, ke-kendine iyi bak!" Bulanıklaşan görüşü ve titreyen sesi yüzünden Katsuki tekrar ona döndü. Eijirou geri geri yürüyerek önce tek odalı daireden, daha sonra da koşar adımlarla Katsuki'nin kaldığı apartmandan çıktı. 




Red Thread║KiriBaku✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin