16.Bölüm

140 14 0
                                    

Dışarıdan gelen sesler eşliğinde uyandım.Gözlerimi açtığımda görmüş olduğum manzara karşında şoka girdim,gazeticiler odamın önünü kaplamış içeri girmek için çırpınıyorlardı.Dışarı çıkamazdım.Beklemeye karar verdim.Birkaç dakika sonra içeri Jungkook geldi.Bana dönerek;

"Burdan çıkman imkansız" dedi.

Onaylayarak başımı salladım.Benim içinde çıkmam imkansızdı.Jungkook güvenliği aramaya karar verdi.Daha sonrasında da güvenlik odamın önünde duran kalabalığı dağıttı.Başıma birşey gelmeden hastaneden taburcu olabildim.

~3 ay sonra~

Sabahın ilk ışıklarıyla uyandım.Gözüme ışık geldiğinden dolayı başta gözümü açmakta zorlandım.Yatakta biraz daha oyalandıktan sonra Yüzümü yıkadım.Kahvaltı yapmak için aşağı mutfağa indim.Çok beceremesem de iki üç birşeyler yapabilmiştim.Ekmeğimden bir ısırık daha alırken telefonum çaldı.Arayan kişi Jungkook'tu.Son kendimi yararlamamdan sonra aramız hiç bozulmamıştı,şu son zamanlarda cidden çok huzurluyduk.Bir yandan ekmeğimi yerken diğer yandan da telefonumu açtım;

"Efendim aşkım?"

Cevap vermesini beklerken portakal suyumdan da bir yudum aldım.

"Bitanem bu akşam buluşalım,itiraz istemiyorum"

Eğer Jungkook itiraz istemiyorum diyorsa geri çevirme gibi bir şansım yoktu.Zaten ona karşı bir zaafım vardı.Jungkook'a hayır diyemiyordum.

"Tamam meleğim,saat kaçta?" Diye sordum.

"8 de seni gelip alırım" dedi.

İstemsizce sırıtmaya başladım;

"Tamam bitanem"

Ardından telefonu kapattık.Kahvaltımı etmeye devam ettim.Umarım bir aksilik çıkmadan bugün güzel geçer.Umarım...

———

Buluşmamıza 45 dakika kalmıştı.Islak olan saçlarımı havluyla kuruladım.Giyindim.Makyaj masasının önüne geçtim.Jungkook'un bana aldığı fondötenin bitmiş olduğunu fark ettim.Ufakta olsa üzüldüm.Cidden güzel bir fondötendi üstelik Jungkook almıştı.Fondöteni atmak yerine anı kutuma koydum.Başka fondöten sürmeye başladım.Saçlarımı son kez taradım ve hazırdım.

Kapı zilinin sesi kulağıma geldi.Bu sefer cidden tam zamanında hazırlanmıştım.Normalde hep geç kalan ben,bu gün tam zamanında hazırlanmıştım.Aşağı kata indim.Kapının kolunu kavradım ve açtım.Karşımda Jungkook vardı.Herzaman ki gibi yakışıklılığının bende yarattığı etkiyle dalıp gitmiştim.İçim alev alevdi.Onu çok özlemiştim.Her anlamda.Jungkook gözleriyle beni süzdü;

"Ben yanında yokken böyle giyinmen yasak"

O kadar dalmıştım ki birden bire ilkimdim Jungkook'a şaşırmış bir şekilde bakarak;

"Nnn-neden?"

Jungkook şaşırmış olduğumun farkındaydı.Hafif sırıttı.Ellerimden tutarak beni kendine çekti.Bir eliyle saçlarımı okşarken bir yandan da belimi sıkıca kavramış,tutuyordu;

"Çünkü çok büyüleyici gözüküyorsun,gözlerimi senden alamıyorum."

Sonra yüzlerimizi birleştirdi.Dudaklarımızı buluşturdu.Belimde ki elini çekti,ellerimi tuttu;

"Hadi gidelim"

Daha cevap bile veremeden beni sürükledi.Arabanın kapısını açtı,bindim ve kapattı.Cidden Jungkook'u hakedecek ne yapmıştım.Ardından kendi koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı.
Şanslıydıkki bugün fazla trafik yoktu.Kolay bir şekilde varmıştık.Restorandın içine girdik.Kimse yoktu,Jungkook'a bakarak;

"Diğer insanlar??"

Jungkook omzumu sıvazladı.Yanağımdan öptü,Masayı gösterdi;

"Bugün sadece ikimiz varız.Sen ve ben..."

Ne yani benim için restoran mı kiralamıştı.Etrafa bakınmaya başladım.Cidden kimse yoktu.Jungkook masaya doğru ilerledi.Sandalyeyi çekti.Bende ilerledim ve sandalyeye oturdum.Etrafa biraz daha bakındım.Her yerde gül ve mumlar vardı.Önümüze yemekler geldi.Cidden lezzetli gözüküyorlardı.Yemeklerimizi yemeye başladık.Bir yandan da sohbet ediyorduk.Çok keyifli bir akşamdı.

———

Yemeklerimizi yemiştik.Arabaya bindik.Saat 23.00'a geliyordu.Jungkook bana dönerek;

"Bir yere daha gideceğiz"

Onaylayarak başımı salladım daha sonra arabayı çalıştırdı.Acaba nereye ve niçin gidiyorduk.Yol boyunca bu soru beynimde dönüp dolaştı.Jungkook arabayı durdurdu bana bakarak;

"Geldik"

Dedi.Etrafa bakındım.Han nehrine gelmiştik.Jungkook bana bakarak;

"Hadi yürüyelim biraz" dedi.

"Tamam" dedim.

Arabadan indik.Jungkook arka kapıyı açtı,şemsiyeyi aldı.Şemsiye ne alakaydı.İlk başta anlam veremedim.Ama sonra bir bildiği vardır diyerek sormadım.Sonrasında ise han nehrinde yürümeye başladık.

Jungkook birden bire durdu.Bana bakarak;

"Sen benim kara günümde açan çiçeğim oldun,hayatıma giren en güzel şeysin,bana çok şey kattın..."

Birşey dememe izin vermeden elinde duran şemsiyeyi açtı.Açtığı gibi gül yaprakları vb.Etrafımızda uçmaya başladı.Sonrasında ise şemsiyeye iple takılmış bir yüzük belirdi.Yüzüğü aldı,diz çöktü.Bana bakarak;

"Bu yüzüğü dördüncü parmağına takmama izim verirmisin?
Benimle evlenir misin?"

Ellerimi ağızıma götürdüm.Gözümden damlalar hızlı bir şekilde dökülmeye başladı.Jungkook'a dönerek;

"E V E T!" Diye bağırdım.

Ardından yüzüğü parmağıma taktı.Ardından ayağa kalktı.Aynı yüzükten bir tane daha vardı.Onu da ben Jungkook'un parmağına taktım.Sanki kemiklerini kıracakmışım gibi sarıldım.Ardından kısa ama tutkulu bir şekilde öpüştük.Etrafta bizi izleyenler alkışlamaya ve tebrik etmeye başladı.Biraz daha han nehrinde dolandıktan sonra arabaya bindik.Jungkook arabayı çalıştıracakken;

"Şeyy Jungkook?"

Jungkook bana döndü.Elimi tuttu;

"Efendim aşkım" dedi.

"Bugün eve gitmek istemiyorum" dedim.

Jungkook gülümsedi.Ardından bana doğru yanaştı;

"O zaman bana gel?" Dedi.

Ardından dudaklarıma bir öpücük bıraktı.Kalbim yerinden çıkacakmış gibi oldu;

"Peki" dedim.

Onu fazlasıyla özlemiştim.Arabayı çalıştırdı.Jungkook'un evine doğru yola koyulduk.

———

Jungkook evinin kapısını açar açmaz beni kucağına aldı.öpüşmeye başladık...


UMARIM BEĞENMİŞİNİZDİR,OKUDUĞUNUZ İÇİN ÇOOOOOK TEŞEKKÜR EDERİMM🌹💕♥️♥️♥️♥️

Forever | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin