12

6.7K 418 74
                                    

Önümdeki test kitabıyla bakışıp ofladım. En sevdiğim ders matematikti ama çözemediğim sorularda öyle bir stres yapıyordum ki sınıfın ortasında kötü kadın kahkahaları atıp kitabı yakabilir veya çözemedim diye oturup hüngür hüngür ağlayabilirdim. Veya hem yakıp hem kahkaha atıp hem de ağlardım emin değilim.

Arkadan sırtıma batırılan kalemi hızla elimle yakalayıp hocayı umursamadan sivri ucunu Ladin'e çevirdim. Dersin başından beri soruya odaklanmaya çalışıyordum ama o ısrarla sırtıma kalemi batırıyordu. Bu da odaklanmamı engelliyor ve beni sinirlendiriyordu. Fazlasıyla.

"Ne bokuma kalemi sırtıma batırıp duruyorsun Ladin? Kalemin ucuna iyi bak her an gözüne girebilir." Gözlerini kıskandığımdan değildi kesinlikle. Sadece sinirimdendi, asla kıskanmamıştım asla.

"Gözlerimi kıskandığını bu kadar belli etme Vera. Biliyorum mükemmel biriyim kıskanıyorsun ama gözlerimi de seviyorum." dedi ellerini gözlerine siper edip parmaklarının arasından bakarken. Kalemi kafasına fırlatıp tekrar önüme döndüm. Beni deli ediyordu, ya da zaten deliydim. Ama bu beni daha da deli ettiği gerçeğini değiştirmiyordu.

"Şu 5. soruyu çözemedim anlat bana."

"Bana ne? Özel hoca mıyım ben?"

"Sınıfta matematiği en iyi olan sensin Vera, kime sorabilirim başka?"

"O soru testteki en kolay soru Ladin. Eminim bir sürü kişi çözmüştür."

"Ben sen anlat istiyorum ama. Hadi." Gözlerimi tavana kaldırıp biraz sabır dilendim. Sonra hocaya bir bakış atıp sınıfla ilgilenmediğini görünce arkamı dönüp Ladin'e baktım. O da yanında oturan kızı sıradan kaldırmakla meşguldü. Hoşuma gitti bir daha yap. Kızın bana sinirli bakışlar atmasını umursamadan yerimden kalkıp Ladin'in yanına geçtim.

"Bak sadece bir kez anlatacağım anlamazsan ciddiyim bu sefer kalemi gözüne sokarım." deyip test kitabını ikimizinde görebileceğimiz bir konuma koydum. Elimle saçımı kulağımın arkasına atıp soruyu çözüp işlemleri de ona anlattım. İşlemleri uzun uzun yazmaktan nefret ederdim. 

"Anladın mı?"

"Hı?"

"Ladin, anladın var sayıyorum. Anlamadıysan başkasına sor."

"Çözmüştüm zaten." Gözlerimi kısarak ona çevirdim bakışlarımı. 

"Ne demek çözmüştüm? Ben o işlemleri boşuna mı yazdım o kadar? Ladin cidden seni öldürürüm." 

"Bence bir sinemaya gidebiliriz." Ellerimi havaya kaldırıp çok daha sabır dilendim. Ben o nefret ettiğim işlemleri tek tek onun için yazmıştım ama o soruyu zaten çözmüştü öyle mi?

"Ladin ben sinemadan nefret ederim. Allah'ım çıldıracağım. Bana sabır bu yanımdaki salağa da biraz akıl ver yarabbim." Yanımda gülünce ayağa kalkıp yerime oturan kızın kalkmasını beklemiştim. İnatla kalkmıyor anasını satayım. 

"Kalksana lan yerimden, geç yerine."

"Burası artık benim yerim İris. Hocayı duymadın mı? Senin Ladin'e ders anlattığını görünce Ladin'in senden bir şeyler öğreneceğini düşünmüş olmalı." Allah'ım neden ben? Burun kemerimi sıkıp çantamı alarak tekrar Ladin'in yanına geçtim. O da sırıtarak bana bakıyordu.

"Sinirlerimi bozuyorsun."

"Evet ben de beni sevdiğini biliyorum güzelim. Bir çaya hayır demem." Dişlerimi sıkarak ellerimi kaldırarak saçlarını kavradım.

"Kızım saçlarımı da mı kıskanıyorsun? Acıtıyorsun lan bıraksana. Yardım edin." Etrafından yardım dilenir gibi bakıp kimsenin onu umursamadığını görünce ben de pis pis sırıtıp saçlarını daha fazla çektim. 

"Beni sinir etmeyi bırak." deyip ellerimi saçlarından çektim. Elimde kalan bir kaç telle bakışıp iğreniyormuş gibi yapıp onları Ladin'in üstüne fırlattım. Çünkü iğrenmiyordum. Saçları yumuşak ve evet güzeldi. Pis Ladin, güzel mutant. 

Sıradan kalkıp sınıftan çıktım ve 4 katı nasıl ineceğimi düşünmeye başlamadan yangın merdivenlerine yöneldim. Okul idaresi izin vermiyordu ama onları pek umursadığım söylenemezdi, oradan daha kısa sürede aşağı iniyor ve kantine varabiliyordum. Kantine varınca kendime bir kahve alıp masalardan birine oturdum. Çakma arkadaşlıklar, sahte sevgiler, gerçek dostluklar, dışarıdan kolayca anlaşılabiliyordu. Herkese iğrenerek bakmamaya çalışıp gözlerimi kahve bardağına diktim. Karşımdaki sandalye çekilip biri oturdu. Büyük ihtimalle Ladin'di.

"Ladin cidden beni biraz rahat bırakamaz-" Karşımda gördüğüm tanımadığım suratla gözlerimi devirip soran gözlerle baktım.

"Rahatsız etmiyorumdur umarım." diye mırıldandı. O kadar rahatsız oluyorum ki birazdan suratına kusabilirim. Kafamı iki yana sallayıp gözlerimi tekrar kahve bardağına diktim. Üstümde hissettiğim bakışlar midemi bulandırmaya yetiyordu zaten bir de bu kadar yakında oturması cidden suratına kusma isteğimi arttırıyordu. Bir sandalye daha çekilince sabır dilenip gelene baktım. Ladin. Şaşırdık mı? Asla.

"Güzelim?" 

"Sevgilin olduğunu bilmiyordum."

"Artık biliyorsun ama değil mi? Hadi ikile koçum." Çocuk gözlerini devirerek ayağa kalkıp gitti. Tamam çocuktan kurtulduğuma göre Ladin'e kızabilirdim.

"Ne saçmalıyorsun?"

"Ne saçmalamışım?"

"Biz sevgili değiliz aptal."

"Çocuktan kurtulmak istiyor gibi duruyordun ama. Yani tabii gerçekten sevgilin olmamı istiyorsan bir çaya çıkabiliriz." Sen git 15 yıl yurt dışlarında kal büyü, Türkiye'ye gel evlilik programlarına maruz kal. İyice Türkleşmişti lan bu çocuk.

"Evet bunun için teşekkür ederim ama beni senden kim kurtaracak?"

"Sesi duydun mu?"

"Ne sesi?"

"Kırılan kalbimin sesini aptal."

***

Ladin favori karakterim, Rüzgar'dan sonra ama.

Gördüğüm En Kırgın Kıza,Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin