Tony, Scarlett'in tavrından ziyadesiyle rahatsız olmuştu. Kendisi çok doğruymuş da yanlış olan Tony imiş gibi manasız, mesnetsiz ithamlarda bulunması ziyadesiyle saçmaydı. Tony sanki pamuklara sarılı mı büyümüştü? Hiç kötülük görmemiş miydi? Sandracığın yıllarca çektiklerini kim çekmişti? Neden ille de kararmaları gerekiyordu? Bu konuşmanın amacı kendi çamurunu etrafa da bulaştırma arzusundan başka bir şey değildi. Sadece doktorun, hiç tanımadığı bir adamın sözüyle kadını itham etmese bile onu uzun zamandır tanıyordu ve Niki de aynı şeyi söylüyordu. Scarlett zavallı hasta bir kıza zarar vermekten çekinmeyecek kadar karanlık ruhlu bir kadındı.. Belki geçmişi ve yaşamak zorunda kaldığı hayat yüzünden bazı huyları mazur görülebilirdi ama Tony böyle bir kadını etrafında istemiyordu. Tek başına olsa bile artık hiç istemiyordu ki düşünmek zorunda olduğu insanlar da vardı. Alexandra ve Arthur, teyzesi Lady Hayes, artık aileden biri olan Wellingstone Dükü.. Niki ve Elena.. Scarlett hepsine zarar verirdi ve Tony bunu kabul edemezdi.Simpson tahmin ettiği gibi üst katta, kızların odasını görecek şekilde kapısı açık olarak oturuyordu. Tony girerken kapıyı kapattı ve alçak sesle konuşmaya başladılar.
- Londra'ya gitmelisin, Scarlett sorun çıkarıyor..
- O kadını tanıyorum. Sorun onun asıl adı zaten..
- Kesinlikle.. Lord Bourne için bir not yazacağım, iletmen gerek.. Scarlett bilmemeli..
Yüzbaşı, çantasından aceleyle kağıt ve yazı takımı çıkarttı.. Tony hızla yazdığı notu katlayıp mühürledi ve Simpson'a teslim etti.
- Dikkatli ol, görüşürüz..
- Tamam. Siz de dikkatli olun Lordum..
.............
Scarlett, koridorun boş olmasını fırsat bilip kızların odasından önce kendininkine gitti. Tony'nin verdiği kavanozu dikkatle açıp kokladı.. İlaçlardan çok anlamazdı ama zehirleri iyi bilirdi. Nitekim çantasından çıkardığı küçük bir tüpün içindeki siyah sıvı bu zamana kadar çok işine yaramıştı..
Birkaç damlasıyla bir boğayı devirebilecek kadar güçlü bu zehir birçok hedefinin sonunu getirmiş, Scarlett'in defalarca hayatını kurtarmıştı. Küçük farenin ilacına karıştıracağı çok az bir miktar, kızın günler içinde yavaş yavaş zehirlenip ölmesi için yeterli olurdu. Zaten diğer türlü de iyileşeceği yoktu, büyüdüğü yetimhanede böylelerini defalarca görmüştü.. Kendisi sadece kaçınılmaz olana ufak bir katkı yapacaktı. Doktor Smith'e güvenmiyordu, kızı kurtarmayı deneyeceğini biliyordu. Ama ölümünü gereksiz yere geciktirmesine izin veremezdi..
Tüpteki sıvının yarısını kavanoza döktü. Mutfaktan aldığı kaşıkla iyice karıştırdı. Kokusunda ve renginde biraz değişiklik olmuştu ama Niki ilk halini bilmiyordu, şüphelenmesi için bir neden yoktu.. Kavanozu düzgünce kapatıp kızların odasına gitti. İçeriye girdiğinde Niki Ufaklık'a çorba içirmeye çalışıyordu.
- Bu kavanozu Tony getirdi.. İçindekinden yemeklerden sonra birer kaşık vereceksin. Anladın mı?
- Anladım.. Oraya koy.. Veririm yemeğini yedikten sonra..
- Bana inanmıyorsun değil mi? Aptal şey.. Tony'ye sorabilirsin. Zaten sizi gönderecek..
- Nereye?
- Küçük farenin iyileşmesi için hava değişimi gerekiyormuş. Sizin için uygun bir refakatçi arıyor.. Sonra güneşli bir yerlere gideceksiniz. Harika, değil mi?.
- Evet..
Kızın tepkisizliği Scarlett'in sinirine dokunmuştu. Öfkeyle kapıyı çarpıp çıktı. Elena neler olduğunu merak etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN VE HERCAİ
Historical FictionTARİHİ KURGU 3 Moskova'nın soğuk ve tehlikeli sokaklarında babasının bıraktığı ayak izlerini bulup takip etmek kardeşlerini arayan Lord Anthony Miller için zor olacaktı ama kızkardeşi Alexandra'ya verdiği söz onu Londra'ya geri dönmekten alıkoyuyor...