Bölüm 45

2.7K 318 97
                                    


Chadwick Sarayının bahçesindeki şık kameriye, keyifli bir beş çayı davetine ev sahipliği yapıyordu. Ağaçların nispeten serin gölgesi yoğun geçen ve bunaltıcı derecede sıcak bir günün ardından konuklara canlılık katıyordu. Veronika kucağındaki Kitty'yi güldürmeye uğraşırken Eliza'nın seslenmesi üzerine başını kaldırdı.

- Ah Vera, biraz solgun görünüyorsun sanki... Elena gittiği için mutsuz musun yoksa?

- Hayır Eliza, onun çok mesut olacağını bildiğim için içim rahat. Sadece çok fazla özleyeceğimin farkındayım. Yıllardır hiç ayrılmamıştık ve o benim için nefes almak gibi vazgeçilmez.. Neyse ki iki hafta içinde geri dönecekler.

Sandra, Jon'u dadısına uzatıp Vera'ya döndü.

- O zaman da siz gideceksiniz ama.. Tanrı aşkına Sherrilynbury'de kalıp Londra'ya hiç gelmemek de neyin nesi? Şu sizin evlilik işiniz benim gittikçe daha çok canımı sıkıyor. Lord Victor'ı elime geçirsem hiç iyi şeyler olmayacağını söyleyebilirim.

- Yani hiç dönmemek değil de.. Sen bunu nereden biliyorsun? Victor mı söyledi? Kesin bir şey yok ki, sadece bir fikir..

- Hah!.. Öyle bir fikir varmış da mış mış.. Lord Victor damat odasında ilan etmiş bugün, Arthur söyledi.. Sana kalsa bize hiçbir şey anlattığın yok.

- Gördüğün gibi ben de emin değilim Sandra.. Victor Westshire'da konuştuğumuzda bu şekilde düşündüğünü söylemişti ama kesin karar verdiğini ben de bilmiyorum. Hem nasıl bilebilirim ki, oturup iki kelime konuşamıyoruz bile.. Nişanlı çiftlere biraz mahremiyet sağlanmalı ama bizi bir dakika olsun yalnız bırakmıyorsunuz. Birbirimizi tanımamız, böyle konuları aramızda konuşmamız gerekmiyor mu?

- Size mahremiyet sağlamak mı? Ah, hayır Lady Welles, bu söz konusu bile olamaz..

O esnada Elizabeth yüzünde şaşkın bir ifadeyle ellerini sallayarak araya girdi.

- Bir saniye... Bir saniye... Konuyu değiştirmeyin lütfen. Yani siz şimdi evlendikten sonra sürekli Sherrilynbury'de mi kalacaksınız?.. Londra'ya hiç gelmeyecek misiniz? Edward'ın bundan haberi olduğunu hiç sanmıyorum.

- Benim bile haberim olduğu söylenemez. Dedim ya, bir kez kısaca konuştuk, bir daha bahsi geçmedi.

Sandra'nın ses tonu kınama yüklüydü..

- Lord Victor gayet normal bir şeyden bahseder gibi konuşmuş, sonrasında da az kalsın Anthony ile kavga edeceklermiş.. Arthur mani olmasa..

- Kavga mı edeceklermiş?.. Hem de kilisede.. Lord Victor öyle bir şey yapmaz..

Elizabeth arkadaşını savunurken Sandra da boş durmadı elbette..

- Anthony de yapmaz..

Vera bir Düşes'e bir de kızkardeşine baktı. Kendi hangi tarafta olsaydı acaba?.. Seçimini mantığın sesinden yana kullandı.

- Tanrı Lord Arthur'u kutsasın..

Diğer hanımlar başlarıyla onaylayarak 'Amen' dediler.. Beyler de o esnada geldi.. Arthur bir anda üçü birden kendisine en ışıltılı gülümsemelerini gönderen hanımlara başıyla selam verirken Victor gözlerini deviriyor, Edward ise homurdanıyordu.. Veronika ayağa kalkıp bahçenin öte tarafındaki bir ağacı işaret ederek Victor'a sordu.

- Şuradaki ağaçta kırmızı bir kuş mu var?

- Kırmızı kuş mu?

- Gidip yakından bakabilir miyiz?

- Haa.. Tabii ki.. Tabii ki..

Sandra'nın "Veronika!" diyerek uyaran sesine aldırmaksızın kol kola giren çift tempolu adımlarla ağaçlara doğru uzaklaşırlarken, Arthur bağıra çağıra peşlerinden koşmak hevesiyle ayağa fırlayan karısını durdurdu.

KARDELEN VE HERCAİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin