Tony, Niki'nin kolunu nazikçe tutarak kapıya yönlendirirken hanımların bazılarından itiraz nidaları yükseldi. Öyle ya bekar bir erkek ve bir kızın başbaşa kalması asla doğru olmazdı. Daha bir dedikodunun sonucu belli olmamışken bir yenisi başlıyordu. Ama iki genç kimseyi umursamadan Tony'nin kamarasına doğru yürüdüler ve kapalı kapılar ardında gözden kayboldular.- Peki o şekilsiz çocuk nerede?
Kaptanın sorusuna yanıt olarak, hala kapının yanında duran Estel eliyle Tony'nin kamarasının olduğu yönü işaret etmekle yetindi. Tabii hizmetçi kızın bu hareketinden de kimse bir anlam çıkaramamıştı.
......
- Veronika, senden bana kim olduğuna dair her şeyi anlatmanı istiyorum. Artık bu konuşmayı daha fazla ertelememiz mümkün değil..
- Bence de Lordum, sen anlat ben de anlatayım..
Tony bir an tereddüt etse de hemen çözülmek niyetinde değildi. Ayrıca kafası karışıktı çünkü aklındaki tezin tutarsız görünen yönleri de vardı.
- Niki lütfen, bak bana güvenmek zorundasın, ben ikinizi de sonuna kadar herkese ve her şeye karşı koruyacağım ama bilmem gerek..
- Benim de bilmem gerek, anlamıyor musun? Smirnof'la akraba olmadığını söyledin.. Sadece babanın arkadaşı olduğunu söyledin.. Peki ona bu kadar benzemenin sebebi ne o zaman?
- O kadar da çok benzemiyorum ki..
- Sen Smirnof'u gördün mü? Nereden biliyorsun benzemediğini?
- Iıı.. Off Niki!.. Kafam allak bullak oldu.. Pekala, şöyle yapalım.. Sen benzediğimi nereden bildiğini söyle.. Sadece bunu söyle, sonra ben konuşacağım.
Genç kız bir süre tereddüt etti, sonra boynundaki madalyonu çıkartıp açtı. Tony yaklaşıp baktığında renkli mürekkeplerle çizilmiş, birazcık da yıpranıp sararmış iki küçük portre gördü. Bir tarafta sarışın bir kadın vardı, çok güzel ve asil görünüyordu. Diğer tarafta bir erkek vardı. Smirnof olduğunu düşünerek dikkatli baktığı resim şaşırtıcı şekilde kendi portresi gibiydi..
- Bu Smirnof mu?
Tony olumlu anlamda başını sallayan kıza baktı. Biraz resimdeki adama, biraz da kadına benziyordu.. Belki biraz da kendisine.. Ve birazdan fazlaca kızkardeşine.. Tony yaşadığı aydınlanmayla Smirnof'un gençliğine alıcı gözüyle bir kere daha baktı..
- Ama bu.. Yani ben onun gençliğini bilmiyorum, yıllardır şişman, yüzü kıpkırmızı, gözleri kan çanağı gibi.. Bu kadar benzediğimizi fark etmemiştim..
İki gencin yüzünde tiksintiye benzer bir ifade oluştu. Bir an göz göze geldiler. Yeni buldukları şeyin etkisiyle bakışları değişti. Birbirlerinin gözlerinde çok şey aradılar.. Ve çok şey buldular..
- O zaman senin adın.. Tony Miller değil..
- Anton Volkov.. Yani aslında Smirnof olduğunu geçen yıl öğrendik. Miller annemin babasının soyadı. Aldeby Baronu ünvanı da ona ait..
- Anton.. Anton Smirnof.. Kardeşim.. Hep geleceksin diye bekledim.. Rüyalarımda seni gördüm.. O adam olduğunu sanıyordum ama sendin.. Bizi sen buldun.. Smirnof yüzünden hiçkimsemiz kalmamıştı ve korkunç bir haldeydik ama sen geldin ve.. Anton!.. Anton o adam yaşıyor mu?! İngiltere'de mi?! Ben döneceğim ve o adamı kendi ellerimle..
Birdenbire çıldıran kızı Tony zaptetmekte gerçekten çok zorlandı. Elbise giyince çok zarif bir hanım olmuştu ama kuvveti orta halli bir erkeğinkine denkti. Bir de üstüne yılların kini eklenince başa çıkılması güç bir enerjiyle atılmıştı kapıya doğru, sanki denize atlayıp İngiltere'ye kadar yüzecekmiş gibi. Tony bir zaman Niki'yi kollarında tuttu, saçlarını okşadı, öptü, kokladı.. Kızın öfkesi yerini gözyaşları ve hıçkırıklara bıraktığında yatıştırıcı bir sesle konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN VE HERCAİ
Ficción históricaTARİHİ KURGU 3 Moskova'nın soğuk ve tehlikeli sokaklarında babasının bıraktığı ayak izlerini bulup takip etmek kardeşlerini arayan Lord Anthony Miller için zor olacaktı ama kızkardeşi Alexandra'ya verdiği söz onu Londra'ya geri dönmekten alıkoyuyor...