Haziran ortasında bir sabah Lord Hayes'in konağında hizmetçinin açtığı pencereden odaya dolan kuş cıvıltılarıyla açtı yeni güne gözlerini. Bu evde uyandığı son seferdi, bu gece Anton'un evinde, yatağında, kollarında uyuyacaktı ve sonrasında her sabah ilk gördüğü şey erkeğin yakışıklı, sarışın çehresi olacaktı. Bu ne umulmadık bir saadetti Tanrım? Bir kız daha ne kadar mesut olabilirdi ki?
Aynaya bakarken aklı yine Rusya'daki günlerine gitti. Ne kadar kimsesiz ve çaresizdiler sevgili Nikisinin onu aç ve üşümüş halde bırakmamak için ölümüne mücadele verdiği onca yıl boyunca. Hep hastalıklı ve zayıf olan, Niki'ye yük olan kendisiydi ama biricik kuzeni bir kez olsun şikayet etmemiş, zavallı Elena'ya kendini lüzumsuz bir eziyet gibi hissettirmemişti. Şimdiyse başta Anton olmak üzere etrafındaki herkes kızı el üstünde tutuyorlar, her istediğini anında yerine getirip şımartıyorlardı. Yine de genç kız geldiği yeri asla unutmayacaktı. Ne Niki'ye, ne onları o berbat hayatlarından kurtarıp güzel ülkesine getiren, Niki'ye sevgi dolu bir kardeş, kendisine de mükemmel bir sevgili olan Anton'a, ne de geldiğinden beri kendisini gerçek bir anne gibi bağrına basan Lady Hayes'e duyduğu minnet asla tükenmeyecekti. Kendi annesi ve babası bile Niki ile Elena'yı çaresiz halde kaderlerine terk etmişlerdi o yüzden en ufacık bir iyiliğin bile kıymetini biliyordu Elena. Daha yeni onsekiz yaşına gelmiş olabilirdi ama nice yaşlı insanlar onun olgunluk mertebesine erişemeden göçüp gitmişlerdi bu alemden. Olgundu ama hayat doluydu.. Eğitimsizdi ama akıllıydı.. Sevgisi ve coşkusu kalbinden taşıyordu.. Ve biliyordu ki bugünden itibaren kocasına iyi bir eş, çocuklarına iyi bir anne, kendisine öğretildiği şekilde sorumluluklarını yerine getiren bir Lady olacaktı. Ama en önemlisi asla zorda kalmış insanlara karşı umursamaz olmayacaktı ve ihtiyaç sahipleri için elinden geleni yapacaktı. Hayatının önemli bir dönüm noktası olan bu günde aldığı kararlar bunlardı..
Evli olmak nasıl bir şeydi acaba? Etrafında gördüğü evliliklerin bazıları aşk ve neşe dolu, bazılarıysa soğuk ve gergindi. Elindeki en mükemmel örnek nice onyılları geride bırakmış olmalarına rağmen hala birbirlerine yeni yetme sevdalılar gibi bakan Prudence ve James'di.. En kötüsüyse Lord ve Lady Hayes'di, o ikisi mecbur kalmadıkça konuşmuyorlardı bile.. Geçenlerde Lady Anne evlilik hakkında merak ettiği bir şey olup olmadığını sormuştu. Elena da bir süredir aklına takılan ama sormaya çekindiği şeyi bir cesaretle dile getirmişti...
....
- Lady Anne, siz Lord Hayes'den baştan beri mi nefret ediyorsunuz yoksa sonradan mı oldu?
Kadıncağız kıpkırmızı olduğunda yanlış bir şey söylediğini anlamıştı Elena ama ne yapsın, çok merak ediyordu...
- Emmanuel'den hiçbir zaman nefret etmedim, hala da etmiyorum ama son zamanlarda birbirimize karşı çok mesafeli durduğumuz doğrudur...
- Ama doğru düzgün selamlaşmıyorsunuz bile.. Bir gün biz de sizin gibi olur muyuz? Ne yaparsak öyle olunur?
- Elenacığım, bizim hikayemiz uzun ve acılarla dolu.. Dahası evliliğimiz biraz iç karartıcı görünüyorsa kabahatin çoğu benimdir. Başta her şey çok güzeldi aslında lakin ben kocama bir varis veremediğim için kendimi yetersiz, gereksiz ve zavallı hissettikçe adeta yaşayan bir ölüye dönüştüm ve inan bana Emmanuel benim için çok çaba gösterdi. Beni bütün üzücü şeylerden korumak için etrafıma bir kale inşa etti ve o kale benim de hapishanem oldu, ne demek istediğimi anlayabiliyor musun?
- Evet, sizi her şeyden uzak tuttu, siz de yalnız kaldınız. Yalnız olmayı iyi biliyorum.
Elena bir şeyler daha söyleyecek gibiydi ama Anne onu durdurdu.
- Canım, o kötü günleri düşünmemelisin artık. Sadece geleceğe bak ve seni ne kadar mutlu bir hayatın beklediğini düşün. Anthony ve sen birlikte çok iyi olacaksınız. Sen yaşama sevinciyle dolu güçlü bir kızsın ve yeğenim de sevmeyi, sevgisini göstermeyi bilen bir genç adam. Etrafında gördüğün tüm evlilikler içinde en mutlu çift olmamanız için hiçbir sebep yok. Kuruntulara kapılmamalı, ihtimalleri düşünerek üzülmemelisin. Sen benim gibi değilsin, o yüzden de evliliğin benimki gibi olmayacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN VE HERCAİ
Fiction HistoriqueTARİHİ KURGU 3 Moskova'nın soğuk ve tehlikeli sokaklarında babasının bıraktığı ayak izlerini bulup takip etmek kardeşlerini arayan Lord Anthony Miller için zor olacaktı ama kızkardeşi Alexandra'ya verdiği söz onu Londra'ya geri dönmekten alıkoyuyor...