Uzun ve duygulu bir bölüm oldu bence. Yorumlarızı ve olaylara karşı tepkilerinizi okumaktan çok keyif alıyorum, yorumlarda görüşelim🌻
Bölüm şarkısı: Jin - Epiphany
⌘
•Günü yakala; yarına çok az güven•
Izlediğimiz film ve okuduğumuz romanlardaki karakterlerin hayatlarında hep bir dönüm noktası olmuştur; her şeyin değiştiği ve asla eskisi gibi olmayacağı. Biz olanları dış pencereden izlerken biliriz o anın, karakterin dönüm noktası olduğunu. Ve o an öyle etkileyicidir ki hatırımızdan silinmez. Lakin karakter farkında değildir yaşadığı bu özel anın. Çünkü henüz gelecekte yaşayacaklarından haberi yoktur. O karakter gibi bizim de kendi geleceğimizden haberimiz yok. Belki şu anda önemli bir dönüm noktasındayız, belki de o noktayı çoktan geçtik. Şanslıysak henüz o an gelmemiş bile olabilir.
Işte bu yüzden de yapmamız gereken geleceği BUGÜN'den düşünerek harekete geçmek ve yaşadığımız anı değerli kılmaktır. Çünkü "yarın" bizi nelerin beklediği belli değildir. Tıpkı Jae Wook'un görkemli kulübünün adı gibi. Carpe Diem. Anı yaşa.
Üzerinde ince elbisesiyle bir kız koşuyordu Gwanghwamun Meydanında. Adımları yağmakta olan yağmur kadar hızlı ve güçlü. Arada ıslak zeminde kayıp tüm dengesini kaybediyordu. Evden bir anda çıkmış ve yağmura hazırlıksız yakalanmasına aldırmadan Carpe Diem'e doğru koşmaya başlamıştı.
Hislerinin ciddiyetini en iyi kavradığı an'daydı Su Yeon.
Her şey Ji Eun ile odasında ortalarına koydukları bir kutu dolusu boncuklardan bileklik yaparken olmuştu. Su Yeon konuyu Jae Wook'a getirmiş, onunla geleceğe dair kurduğu hayallerini anlatıyordu Ji Eun'a. Her şeyden habersizdi Su Yeon. Ji Eun bu şekilde arkadaşının sonradan daha çok acı çekeceğini bildiği için elini Su Yeon'un dizine koymuş ve o gün piknikte kulak misafiri olduğu konuşmaları anlatmaya karar vermişti.
'Sınıra yakın bir şehir işgal edilmiş. Gönüllü olarak oraya gidecekler.'
Yağmur damlaları kurşun misali yüzüne yüzüne vururken Jae Wook'u vazgeçirebileceğine dair büyük umutları vardı Su Yeon'un. 'Gönüllülük işiymiş sonuçta!' diye düşünerek kendisini cesaretlendiriyordu. 'O gitmezse başkaları gidecek.'
Konu liseden mezun olduktan sonra evlenme hayali kurduğu adam olunca bencilce düşünceler içerisine girebiliyordu Su Yeon. Lakin eli silah tutsa emindi ki kendisi de o gönüllülerin arasında olurdu!
⌘
•bir gün önce•
O gün Jeon'ların kutu evlerinin mutfağı, bir aydan sonra evlerine gelecek misafir için birbirinden lezzetli yemeklerin kokusuyla dolmuştu. Son Ja oğullarından sakladığı, gittikçe ilerleyen hastalığına rağmen, hasta yatağından erkenden kalkıp yemek hazırlığına girişmişti.
"Gelmeyecek!" diyordu Jungkook mutfakta annesine yardım ederken. Ona göre tüm bu hazırlıklar boşaydı. Umut etmekten uzak, gelmeyince yaşayacağı hayal kırıklığına kendisini şimdiden hazırlıyordu.
"Bir aydır ne hallere düştüm gelmedi. Beni affetmeden gelmez o!"
Jungkook kendisinden emin şekilde konuşurken Son Ja ona aldırmadan ocaktaki çorbasını karıştırmaya devam ediyordu. Bir süre önce Jungkook'un kendisini suçlayıcı konuşmalarına şahit olunca farkına varmıştı Yoongi'nin Jungkook'a bu konuda hiçbir şey anlatmadığının. Ondan sonra ise 'Tüm yükü kendi üstüne almış yavrucak.' Gibi düşüncelerle vicdan azabı çekip durmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
our story 夢 | 40's yoonkook & vhope
FanfictionJaponyada ünlü bir teknoloji şirketinde çalışan Nagano Mei, rüyasında 1948 yılında yaşamış bir grup insanın hayatlarından kesitler görür. Garip olan ise ertesi gün uyuduğunda rüyasında gelişen olaylar kaldığı yerden devam ediyodur. Gelişen bir takım...