Bölüm 11

560 97 151
                                    

medya: Kim Yuna - Days Without Tears

31 Mart, 1948
Seoul, Güney Kore

Canını, ruhunu kaybetmiş bir delikanlı uzanıyordu Gwanghwamun Meydanında. Nefes alıyor, görüyordu lakin sanki artık bulunduğu dünyada bir yeri yoktu. Öyle kopuktu çevresinde olan bitenlerden. Keskin bir çınlama ilk önce kulağını sonra da tüm zihnini esir almıştı. Gittikçe artan bu rahatsız edici sesle ruhu daha da bu dünyadan ayrılıyor gibiydi.

Patlamanın etkisiyle binayı saran alevlerden yayılan kül bulutu, sis gibi çevreyi sarmıştı. Bilinçsizce aldığı nefeslerinin sonunda daha fazla bu yakıcı havaya dayanamadı ve ciğerleri sökülürcesine öksürmeye başladı Taehyung.

Öksürdükçe içindeki çınlanmanın sesi azaldı... Azaldı... Azaldı...

Bedenine Hoseok için son bir parça ruh üflendiğinde, suyun altında saatlerdir nefesini tutmuş gibi bir anda kendine geldi. Temiz havaya duyduğu ihtiyaçla öksürüğü kesilmezken elini yumruk yapıp yanan gözlerini ovaladı.

Gürültüyü duyduğu andan itibaren her şey bir anda gelişmişti. Bedeni büyük bir kuvvetle geriye uçmuş ve bir süre kaybettiği bilinciyle öylece taş yolun üzerinde uzanmıştı.

"Hoseok..."

Bilinci yerine geldiği anda aklına düşen ilk isim oldu Hoseok'un ismi. Hemen ayaklandı. Birkaç adım uzağında olan tiyatro binasına koşmaya yeltenmişti ki gördüğü manzara olduğu yerde kalakalmasına sebep oldu. O sırada kulağındaki çınlama da iyice etkisini yitirdi.

Daha birkaç dakika evvel neşeyle gülen insanların yerini acı dolu yardım çığlıkları almıştı. Her adımını yerde hareketsiz yatan bedenlerin vücutlarından ayrılan parçaları ezmekten korkarak atıyordu. Gwanghwamun Meydanında birçok anısı vardı Taehyung'un. Artık o anılarının üstü masum insanların kanıyla karalanmıştı.

Dikkatli ve çevik adımlar eşliğinde kapısına kadar alevlerle çevrilen binanın önüne geldiğinde hiçbir şey düşünmeden direk içeriye girmeye niyetliydi. Canı ordayken kendisinin ne kıymeti vardı?

Tam basamakları çıkmışken içerilerden bir patlama sesi daha geldi. Patlamanın etkisiyle alevler iyice şiddetlenip kapıdan ve pencerelerden yüzüne yüzüne vururken can havliyle birkaç adım geriye kaçtı. 'Bitti. Her şey bitti.' diye düşündü.

Boş gözlerle kendisini kolundan çekip binadan uzaklaştıran Jungkook'a baktı öylece. Ne diyordu kendisine? Ellerinde yangın tüpleri ve su kovalarıyla koşuşturan Aewol üyelerine baktı sonra. Yoongi, Jae Wook, kızlar ve diğerleri...

"Burda kal! Hiçbir yere kımıldama!"

Onayını beklemeden yanından ayrılıp diğerlerine katılan Jungkook'u izledi. Yerinden ayrılmadan yaşam savaşı veren insanların ortasında dikildi. Hemen yanında yerde yatan, yüzü tanınmayan küçük bedeni gördüğünde başını çevirip gözlerini sımsıkı yumdu. Lakin çocuğun o görüntüsü gözlerinin önünden gitmedi. Günler boyunca da gitmek bilmeyecekti.

"Hoseok" dedi çaresizce. Kendisini en ufak olumsuzluklardan koruyan adama ihtiyacı vardı.

"Hoseok."

Yalnız Hoseok'un değil hiç kimsenin sağ çıkamayacağı binaya bakarak.

Tekrar ve tekrar.

"HOSEOK!"

Sesi, kendisinin bile ilk defa şahit olduğu bir şekilde diğer insanların sesini bastıracak kadar gür çıkıyordu. Zayıf olan kalbini bu korkunç sahneden koruyacak adama ihtiyacı vardı.

our story 夢 | 40's yoonkook & vhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin