Chen sabah beni karargaha bırakıp gitmişti. Görünüşe göre bu gün bana bakıcılık yapacak kişi o değildi. Karargaha ilk vardığımda beni kapıda hiç tanımadığım biri karşıladı. Benden uzun olmasa da kısa bir boyu yoktu. Ona oldukça uyan esmer bir teni ve tamamen zıt sarı saçları vardı. Büyük ihtimalle boyaydı ama ona yakışmıştı. Chen'le ayak üstü yaptıkları sohbetten anladığım kadarıyla Kris'e yakın çalışıyor olmalıydı. Birkaç kere Kris hakkında sorular sordu Chen ona. Belki Kris in bir akrabası da olabilirdi.
Chen gittikten sonra esmer çocuk tamamen sessizleşti. Karargahın içinde onun yönlendirmesiyle büyük bir atış alanına girdik. Sanırım yerin 5 kat altında falandık. Dolayısıyla hiç pencere yoktu burada ve aydınlatma ise atış yapmak için mükemmel değildi.
Esmer çocuk duvarın önünde sandalyelerden birine oturup belinde silahı çıkardı. Önce şarjörü kontrol etti. İçindeki kurşunları saydıktan sonra oldukça güçlü bir sesle şarjörü geri taktı. Daha sonra silahın emniyetini de kontrol etti. Bu sırada gözlerini silahından kaldırdığında göz göze gelmiştik. Bir an için beni öldüreceğini düşünmüştüm. Burada, bir tane penceresi bile olmayan depo çakması atış yerinde... Oysa yüzüne ukala bir gülümseme yerleştirip silahıyla ilgilenmeye devam etti.
1 saniye sonra ne olacak derdiyle tam olarak yarım saat orada dikildim. Ölümü ensemde hissetmenin verdiği adrenalin sayesinde yorulduğumu hissetmemiştim bile. Her saniye elindeki silahla şimdi kafamda bir delik açacak düşüncesiyle altarnetif kendimi koruma yöntemleri geliştirdim. Deponun diğer ucunda demir bir dolap vardı. İçinde silah olma olasılığı yüksek olduğu gibi kilitli de olabilirdi. Hedef tahtaları kalkan olarak kullanabileceğim bir şey kesinlikle değildi. Belki ilerdeki biraz paslanmış metal masa işimi görürdü ama esmer çocuğa çok yakındaydı. Oraya varana kadar vurulmuş olurdum zaten.
Tam kapının yerini sorgularken gıcırdayarak açılan başka bir kapıyla esmer çocuk ayaklandı. Silahını pantalonuna geri takarken gözlerimiz buluştu. Neden bilmiyorum ama bütün bu mafya elemanları içinde en ürkütücü olanı bu esmer çocuktu. Eğer dün akşam Kris Sehun'nun nişancı olduğunu söylemeseydi onun olduğunu düşünürdüm.
Kris içeri bütün asaletiyle girip uzun adımlarla esmere yaklaştı.
"Çıkabilirsin Tao"
"Kris-"Kris kaşlarını kaldırmış emirlerini sorgulayan çocuğa bakıyordu.
"Bir gün kendini öldürteceksin."
"O gün beni kurtarmak için orada olmayacak mısın?"
"Beni bu şekilde devre dışı bırakırken mi?!"
"İkimizde yan odadan kameraları izleyeceğini biliyoruz."
"İzlemiycem. Bu kokuşmuş yerde öl!"Öfkeyle uzaklaşan ayak seslerini yüzündeki hafif gülümsemeyle dinledi Kris. Bir an için gerçekten gideceğini zannederken adım sesleri tekrar yaklaşmaya başladı. Kapının biri güçlü bir çekilde çarpılarak kapanarak koridoru sessizliğe boğdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klişe // Sekai
Fanfiction"Ateşle oynuyorsun Jongin. Çok fena yanacaksın" "Zaten yanıyorum görmüyor musun?" "Sen yandığını sanıyorsun." Luhan yarım saatlik görüşme boyunca ilk defa konuşmuştu. "Sehun gerçeği öğrendiğinde alnında 35 kalibrelik bir delik için yalvaracaksın KİM...