25. Bölüm

818 79 30
                                    

"Ne yapmayı düşünüyorsun?""-""Suho seni sıkıştırmaya başlayacaktır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ne yapmayı düşünüyorsun?"
"-"
"Suho seni sıkıştırmaya başlayacaktır."
"-"
"Bak Chanyeol'un söylediğine göre Sehun senin kim olduğunu bilmiyor ama peşinde bir ajan olduğunun farkında."
"-"
"İlk hamleyi ya o yapar ya da-"
"Ya da ne? Ya da ben mi yapmalıyım?"
"Sehun'a ne denli bağlı olduğunu biliyorum ama senin onun peşindeki ajan olduğunu öğrendiğinde sana merhamet edeceğini sanıyor musun?"
"Elimizde bir kanıt yok."
"Ahhh~"

Baekhyun sandalyesini geriye iterek ayaklandı. Elindeki kahve bardağıyla ofisimin camına doğru ilerledi. Gözleri dışarıda bir yerlere takılırken kahvesinden bir yudum aldı. Anında yüzü buruşurken kahveyi kendiden uzaklaştırdı.
"Soğumuş bu" diye kendi kendine söylenirken kupayı masama bıraktı. Gözlerimle her hareketini izlerken kafamda elli milyon tane senaryo kuruyordum.

Baekhyun'nun tekrardan konuşmaya başlayacağını anladığımda masamdan kalkarak ceketimi aldım.
"Nereye gidiyorsun?"
Elim kapının kulpundayken Baekhyun'a döndüm. "Eve dönüyorum. Emin olmak zorundayım."
"Daha neyden emin olacaksın."
"Köprüden önceki son çıkış olup olmadığından emin olacağım."

"Ahh~" Baek isyan ederek kendini koltuğa bırakırken ofisi terk etmiştim. Sehun'a eve döndüğümü haber verdikten sonra hızla eve yola çıktım. Her zaman rasyonel bir ajan olarak bilinirdim. Ne olursa olsun soğuk kanlılığını koruyabilen bir ajan... kim olursa olsun kafa tutabilen bir tanesi... meğerse hiçbiri değilmişim.

Eve vardığımda Sehun'u salonda bir şeyler okurken bulmuştum. Geldiğimi fark ettiğinde kafasını kitabından kaldırdı ve yüzüne her zamanki gülümsemesini yerleştirirken gözlüğünü çıkarıp kitabıyla birlikte sehpanın üzerine bıraktı.
"Sen okumaya devam et. Ben bilgisayarla çalışıyor olucam."
"Önce biraz hasret gidermek istiyorum" elini dizine vurarak bana göz kırptı.

Elimdeki dart hedefini duvara dayayarak Sehun'a doğru ilerledim. "Daha 2 saat önce birlikteydik"
"Bana bir ömür önceymiş gibi geliyor." Sehun koltuğa yaslanarak ona doğru ilerlememi izlerken yüzündeki gülümseme hiç değişmedi. Bacaklarımı Sehun'nun iki tarafına yerleştirecek şekilde kucağına oturduğumda elleri bel kemiğimin üzerinde yerine koymuştu hemen.
"O ne?"
"Dart aldım"
"Hmmm"
"Oynamak istiyorum."
"Oynayabileceğimiz daha güzel şeyler biliyorum." Yaslandığı koltuktan dikleşerek aramızdaki mesafeyi kısalttı.
"Bu gün değil" dedikten sonra dudaklarımı dudaklarına değdirip geri çekildim.

Geri çekildiğimde Sehun'nun kaçları çatılmıştı. "En azından tatmin edici bir öpücüğü hak etmiyor muyum?"
Sadece gülümsedim. Sehun ellerinden birini belime güzelce yerleştirip beni kendini daha da çekti. Nefesini dudaklarımın üzerinde hissederken kalbim yine başka yerlerimde atıyordu. O kim olursa olsun Oh Sehun benim can alıcı noktam olacaktı her zaman.

"Çok değiştin sen Sehun"
Sehun'nun yeni düzelmiş kaşları tekrar çatılırken bütün vücudu gerildi.
"Eskiden istediğini alırdın. Şimdi benim vermemi bekliyorsun." Kaşları anında düzelirken yüzünde çarpık bir gülümseme oluştu. Ve gördüğüm son şey gülümsemesi oldu. Dudakları hızla onu bekleyen aralanmış dudaklarımda buluşurken hiç beklemeden dilini ağzımın içine gönderdi. Dili dilime dolanıp damağımda dokunmadığı yer bırakmayana kadar ağzımda dolanırken elleri kalçalarıma kadar inmişti. Kalçalarımı kavrayarak beni kendisine bastırıyordu. Dili ağzımda son turunu atıp dudaklarımda gezdirdiğinde dudaklarım istemsizce kıvrıldı, hafifçe gülümsedim. Gülümsememden öpüp hafif geri çekildi. Yaladığı için ıslattığı dudaklarım parlıyor olmalıydı. Gözleri dudaklarımda biraz dolandıktan sonra tekrar dudaklarımla buluştu. Alt dudağımı çekiştirerek emmeye başladığında ağzımdan bir inleme kaçtı. Boğuk sesim Sehun'nun ağzına çarpıp kayboldu. Elleri kalçamı yoğuruyor ve beni kendine daha da çok bastırmaya çalışıyordu. Bir an kendimi anın büyüsüne kaptırıp Sehun'a sürttüğümde ikimizde aynı anda inledik. Üzerimizdeki kıyafetlere rağmen Sehun'nun kabarmaya başlayan aletini hissediyordum. Onun da benimkini hissettiğinden emindim. Ellerimi başından beri ne yaptığımdan emin değildim. Ama şuanda boynunda bulmuştum onları. Yavaşça omuzlarına indirip Sehun'u kendimden uzaklaştırdım. Aksi halde durabileceğimizi sanmıyordum.

Hızla kucağından kalkıp hiçbir şey söylemeden darta doğru ilerledim. Sehun arkamdan mızmızlanırken dartı asmak için uygun bir yer aramaya başlamıştım. Sehun söylene söylene kitabına geri dönerken dudaklarını en son bir çocuk gibi büzdü. Onun bu haline kıkırdarken dartı asmıştım. Odamdan bilgisayarı getirip açılmasını beklerken mutfağa gidip iki şişe su almıştım. Salona girdiğimde Sehun kitabına odaklanmış bir şekilde bulmuştum.

Elimdeki şişelerden birini ona atarken "Sehun yakala" diye seslenmiştim. Sehun'nun kafasını kitaptan çıkarıp su şişesini havada kapması bir olmuştu. Suyu bilerek yakalaması zor bir açıyla atmıştım. Refleksleri oldukça hızlıydı. Ķeşke o su şişesini düşürseydi.

"Bu ne için?"
"Susamışsındır diye düşündüm." dedikten sonra ona gülümseyerek göz kırptım.
"Şaka mı yapıyorsun Jongin? Seni o masanın-"
"Benimle bu masanın etrafında yapabileceğim tek etkinlik dart hayatım."

Sehun memnuniyetsiz bir şekilde suyunu içerken açılan bilgisayara odaklanmış gibi yapmaya başlamıştım. Sehun'u benimle dart oynamaya nasıl ikna ederim onu düşünüyordum aslında. Belki de oynamaması en iyisiydi. Cahillik mutluluktur. Gerçekten de öyleydi. Sehun'nun özel ders veren bir öğretmen olduğunu bilirken günler ne kadar da güzeldi. Aynı şeyi o da benim kimliğimi öğrendiğinde hissedecekti. Chen ve Luhan biliyordu. Xiumin de öyle. Elinde sonunda Sehun da bilecekti. Belki de bunu benden duymalıydı. Ona ben söylemeliydim. Evet evet. Bunu kesinlikle ben yapmalıydım. Chen'den duyarsa büyük ihtimalle inanmazdı. Xiumin'den duymak onu yıkardı. Luhan büyük ölçüde gerçeği saptırarak anlatacaktı bu yüzden ondan duyması en kötüsüydü. Bu yüzden benden duymalıydı. Bu kanser giderek yayılmadan ve hayati organa ulaşmadan halletmeliydim. Bir araya gelerek bir çıkış yolu bulabilirdik belki de.

"Sehun?"
"Hmmm" kitabından kafasını kaldırmadan mırıldandı.
"Konuşmamız gereken bir şey var"
Bu sefer kafasını kaldırıp gözlerime baktı. İlk önce kaşlarını kaldırdı daha sonra da yavaşça çattı. Daha yeni açılmış bilgisayarın kapağını indirerek kenara ittim ve derin bir nefes alıp yerimden kalktım. No pain No gain.

Klişe // SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin