Ben bu hikayeyi de böyle yazmaya başlamıştım. Başka bir hikaye yazarken aklıma gelmişti. Ama henüz isim bulamadım. Önerilerinize ve fikirlerinize açığım😙😙Burdayım... Hep olmak istediğim yerde... tıp fakültesinde okurken üzerimden çıkarmadığım hatta bazen otobüse bile birlikte bindim beyaz önlüğümün üzerinde artık bir hastane amblemi var. Aslında uzun zamandır sürekli değişen amlemleri taşıyorum üzerimde ama bu seferki farklı. Bu sefer amblem beni seçmedi ben başarılı bir kalp ve damar uzmanı olarak amblemi seçtim. Bu sefer evde oturup başvurum kabul edilsin diye dua etmedim. Bana gelen başvuralar içinde değerlendirme yapmakla meşguldüm. Bu iyi hissettiriyordu. Tıp fakültesinde döktüğüm terlerin ve saçlarımın geri dönüşü gibiydi.
Sonra ilk günüm geldi çattı. Ve onu gördüm. Bana ne kadar yakıştığını söylediğim önlük onun Esmer tenine herkesden daha çok yakışmıştı. Bir daha da zaten kimseye önlüğün bana ne kadar yakıştığını söylemesine izin vermedim.
O günde anlamıştım burnu havada bir cerrah olduğunu. Daha kim olduğunu bile bilmediğim esmer adam içindeki bordo boyunlu kazağı biraz burnunun ucuna indirdiği gözlüğüyle elindeki kağıtlara olan bakışından anlamıştım. O gün ameliyatı yoktu herhalde. O benim canımı okurdu. Ama kaçamadım ondan. Yaklaşamadım da o ayrı konu.
Sonradan öğrendim hastanenin beyin ve sinir cerrahıydı. Hani şu Amerika da okumuş olan Kim Jongin. Tıp kitaplarındaki adıyla Kim Kai. Benim burnu havada esmerim oymuş. Şaşırdın mı diye sorsanız şaşırmamıştım. Ben de Kai olsaydım benim de burnum havada olurdu. Adamın Tıp fakültesinde okutulan kendi bulduğu bir metodu vardı.
Kai hakkında bildiğim şeyler çok azdı. Hastanede gördüğüm kadarıyla herkes onu ukalalığıyla kabullenmişti. En sevdiği hobisi neydi bilmiyorum ama hobileri içinde beni eleştirmekte vardı. Kim Kai herkesi eleştirirdi ama özellikle beni buluyordu sanki. İlk konuşmamızda böyle başlamıştı.
"Neşteri öyle tutarsan hastayı öldürürsün." Demişti acilde bir hastaya hava yolu açıyordum.
"Ben neşteri hep böyle tuttum."
"Sicilinde çok ölü olsa gerek."
"Daha önce Doktor Strange'i izlemiş miydiniz Bay Kim?"
"Süperkahraman filmleri için büyük değil misin?"
"Yaşı olduğunu zannetmiyorum"
"Sen film izlerken sanırım ben tavukları ve muzları ameliyat ediyordum." Her zaman bana söyleyecek bir şeyi olurdu. Cevap vermedim. Nasıl olsa kaybedecektim sonunda yine. Ben ona hep kaybetmiştim.Onun sedyenin diğer tarafından yaptığım işi izlemesi beni ne kadar heyecanlandırsa da parfümünün kokusu karnımdaki kelebekleri hareketlendirse de işimi başarıyla tamamladım ve gördün mü? demek için kafamı kaldırdığımda onu acilden çıkarken görmüştüm. Hatalarımı eleştirmekte çok iyi başardığımı görmekte o kadar kötüydü.
Bu olayın üstünden bir hafta geçmişti acilde yine dikiş atıyordum. Ve yine başımda dikilmiş beni izliyordu. Bazen başka işi olmadığını düşünüyordum. Dikişi bitirip hastayı gönderdikten sonra elimdeki eldivenleri çıkarıp çöpe attım. Kai'nin hastadan önce çıktığını biliyordum. Hiçbir zaman sonuna kadar durmazdı. Beni eleştirir giderdi. Ama arkamı döner dönmez onunla karşılaşınca afallamıştım.
"Dikişin izi kalacak" dediğinde gözlerimi devirdim. Tabi başka ne demesini bekliyordum ki.
"Kimse daha iyisini yapamazdı."
"Ben daha iyisi yapabilirdim"Gözlerim gözlerini buldu. İçimdeki şaşkınlık yüzüme yansımışmıydı merak ediyordum. Doctor Strange'in ikonik sözlerini tesadüfen mi söyledi yoksa gerçekten izlemiş miydi merak etmiştim. İzlemiş olma fikri bile yüzüme bütün gün geçmeyen bir gülümseme yapıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klişe // Sekai
Fanfiction"Ateşle oynuyorsun Jongin. Çok fena yanacaksın" "Zaten yanıyorum görmüyor musun?" "Sen yandığını sanıyorsun." Luhan yarım saatlik görüşme boyunca ilk defa konuşmuştu. "Sehun gerçeği öğrendiğinde alnında 35 kalibrelik bir delik için yalvaracaksın KİM...