29. Bölüm

820 86 25
                                    

Dergi için hazırladığım bazı içerik dosyalarını incelerken kapımın birden açılmasıyla irkildim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dergi için hazırladığım bazı içerik dosyalarını incelerken kapımın birden açılmasıyla irkildim. Elimdeki mavi dosya yerle buluşurken Baekhyun'nun telaşla içeri giren bedenine baktım. Kendini masamın önündeki sandalyeye bırakırken gözlerinde korkunç bir telaş vardı. Onun bu hareketliliğine karşı sakin olmaya çalışarak dosyayı düştüğü yerden kaldırdım.

"Sorun ne?"
"Chanyeol..." nefes nefese kaldığı için devam edememişti. "Ondan haber alamıyorum. Telefonu çekmiyor ve Suho'ya rapor vermemiş 2 gündür."
"Chanwoo olarak keskin nişancıyla göreve gittiğini söylemişti en son. Belki görevleri uzun sürdü. Hemen telaşmana gerek yok."
"Jongin iyi misin bilmiyorum ama bahsettiğimiz keskin nişancı senin kocan ve boynunda gördüğüm kızarıklıklara bakılacak olursa da Sehun evde ama Chanyeol'a o günden beri ulaşamıyoruz."
"Karargahın orman içinde olduğunu biliyoruz değil mi? Bu durumda telefonun çekmiyor olması normal"
"Neden bu kada iyimsersin?! Chanyeol kayıp diyorum!"
"Çünkü sen çok telaşlısın. Birimiz sakin olmalı ki düzgün hareket edebilelim. Şimdi sessiz ol duvarların yalıtımı konusunda endişeliyim."
"Uydu çipini kapatmış. Ya yakalandı ya da onu bulmamızı istemiyor."
"Belki biraz molaya ihtiyacı vardır."

Baek birden sandalyeden kalkınca sandalye yere düştü. Ellerini masama sertçe vurdu. "Başlarım şimdi sakinliğine de düzgün hareket etmene de!!! Anlamıyor musun? Eğer onun bir sebze olduğunu anladılarsa onu pişirirler!" Sesi bütün binayı yerinden oynatmıştı. Bu yüzdendir ki şifreli konuşmaya başlamıştı. İstersen öfkeden kudur yine de ajan ajandır işte.
Bu sefer ben de senimi yükseltmiştim "Benim onun için endişelenmediğimi mi sanıyorsun?!"

Baekhyun'nun öfkeyle bakan gözleri birden yumuşadı. Kendini diğer sandalyeye bırakıp kafasını elleri arasına aldı. Onu anlayabiliyordum. Chanyeol onun ortağıydı, can dostuydu. Bazen onu koruyan annesi, bazen en büyük desteği olan babası, bazen de sinir bozucu abisiydi. Chanyeol onun yeni ailesiydi, Chanyeol bizin yeni ailemizdi. Onun kayıp olma düşüncesi beni ne kadar rahatsız etse de birbirimize bağırmamız hiçbir şeyi değiştirmeyecekti.

Ayağa kalkıp Baek'in önünde diz çöktüm. Kollarımı omzuna sarar sarmaz dudaklarından bir hiçkırık kaçmıştı. Bu çoğu zaman yaşadığımız bir şeydi. Açığa çıkan ajanlar genelde intihar ederdi işkenceye maruz kalmamak için. Çünkü her ajan bilirdi zaten yaşatmazlardı bizi. Her görevin böyle bir tehlikesi vardı. Biz bunu bilir ve bilerek bu işi yapardık. Mezarı olmayan meslektaşlarımızın cenazelerini katılmıştık. Ama hiç bizden birinin onların içine katılacağını düşünmemiştim. Bu bir ihtimalde olsa bizim başımıza gelmez diyorsunuz işte. Öyleymiş gibi geliyor. Ama öyle değildi. Gözlerim kendimi kasmama rağmen yavaş yavaş akmaya başladığında Baek kafasını boynuma doğru yaslamıştı.

Ne kadar o şekilde ağladık bilmiyordum ama kapım çalınmadan açıldığında hızla Baek'ten ayrıldım. Benim kapımı sadece Sehun çalmadan girerdi. Beni Baek'le öyle görüp kıskançlık krizlerinden birine girmesi istediğim son şeydi. Baek ondan hızla ayrılmamla bir an afallasa da Sehun'u görünce hemen toparlandı. Son kez bana burukça gülümsedikten sonra sessizce odadan çıktı. Sanki az önce dağılmış olan o değilmiş gibi çıkıp gitti odamdan.

Klişe // SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin