Biraz önünde durup kendisine göz kırpan dosyalara bakarken neredeyse ağlayacağını düşünüyordu. Önündeki kağıtları masaya vurup tek bir hizada buluşmalarını sağladıktan sonra masanın diğer ucundaki delgece uzandı.
"Tom!" Arkadaşının heyecan dolu sesi kendine ulaştı ama o hayattan bezmiş bir şekilde kağıtları delmeye devam etti.
"Ne oldu inanmayacaksın." Ellerini Tom'un masasının üzerine koyup üzerine eğildiğinde Tom öğlen yemeğinde balık yediğini anladı.
"Dişlerini fırçala Archie." Yerinden kalkıp deldiği kağıtları koymak için dosya yığınına ilerledi.
Arkadaşı Tom'un onu umursamaması yüzünden yüzünü assa da vereceği haberin onu da mutlu edeceğini biliyordu. Kısa süre sonra eski neşesine ger döndü ve kağıtları dosyaya yerleştiren Tom'un yanına gitti.
"Merak etmiyor musun?" Tom gözlerini devirdi ve dosyayı alarak bu sefer kitaplığa ilerledi. Archie ise sanki kuyruğuymuş gibi nereye giderse onu takip ediyordu.
"Kediyi kovalayan köpeği gösterip 'işte bunu haber yapalım!' dediğinden beri mi? Hayır Archie ne diyeceğini merak etmiyorum."
Tom tekrar masasına oturduğunda Archie alınsa da bir şey söylemeyerek Tom'un karşısında dikilmeye devam etti.
"Patron sana ne kadar zaman verdi? İşe yarar bir haber bulman için." Tom onunla göz teması kurmamaya devam etti. Bu konuları onunla en son konuşacak olan kişi Archie olmalıydı.
Tom bir haber ajansında çalışıyordu. Başarılı bir kaç işe imza atmıştı ama patronu için yeterli gelmiyordu. Son zamanlarda yaşadığı ciddi bunalımlar işine de yansıyınca ajans haliyle zarara uğramıştı ve kovulmamak için kayda değer bir haber yapmalıydı.
"Bir hafta." Tom , başının etini yiyen arkadaşının bir an önce gitmesi için cevabı verdi. Ama Archie hala gitmiyordu.
"Harika , yeter de artar bile." Tom uzun süre dirense de bu sefer ona bakma ihtiyacı hissetti. "Ne saçmalıyorsun?"
Archie elini cebine attı ve bir kağıt çıkardı. Tom katlı duran kağıdı açmasını izlerken bile yorulmuştu. O kağıt kaça katlanmıştı öyle?
"İşte." Archie kağıdı onun önüne koyduğunda Tom bir iç geçirdi. Bir an için umutlanması ve karşılaştığı sonuç onu şaşırtmamıştı.
"Bunlar maymun , Archie." Archie kafasını iki yana salladı. Yüzündeki gülümseme gurur vericiydi.
"Bu resmi eski gazeteci bir arkadaşım çekti. Yaklaşık yirmi sekiz yıl önce Bouvet isimli bir adaya gitti , bu resmi orada yakaladı. Başta ona normal bir resim gibi gelse de detaylarına baktıkça..." Archie işaret parmağını resmin herhangi bir yerinin üzerine koydu. Tom onun işaret ettiği yere yaklaştı. Ardından gördüğü şey ise donup kalmasına sebep olmuştu.
"Hoşuna gitti değil mi? Sana hiç boş bir şeyle geldim mi ben?" Tom , onu duymayarak resmi incelemeye devam etti.
Resme bakıldığında fark etmesi oldukça güç bir detaydı. Kayalık ve yeşilliklerin bol olduğu bir yerde onlarca maymunun bulunduğu bir fotoğraftı. Her şey normal gibi görünse de Archie'nin işaret ettiği yerde duran maymun , kucağında bir insan yavrusu tutuyordu. Elinde bir yiyecek olduğu ve onu beslediği belliydi.
"Shop olabilir." dedi Tom. Archie arkadaşının yalancı durumuna gelmesine hemen itiraz etti. "Hayır , kendi çekti diyorum!"
"O halde neden o haber yapmadı?"
"Çünkü öldü seni gerizekalı." Tom yutkundu. Böyle bir şeyi beklemiyordu. "Bu yerden dönerken , uçağı düştü. Eşyalarını bana verdiklerinde düne kadar hiç açıp bakmamıştım ve bum! Bence oldukça iyi bir haber."
Tom ellerini sakallarına götürdü ve biraz kaşıyarak düşündü. Bir yandan da fotoğraftaki küçük çocuğa bakmaya devam ediyordu. Bir yanı hala Archie'ye güvenmese de bu durum oldukça tuhaftı ve haber yaparsa hayatı bir ömür kurtulabilirdi.
"Tamam." Fotoğrafı Archie'ye doğru itekledi ve başını kaldırarak gözlerinden mutluluk fışkıran adama baktı.
"Gidelim şu Bouvet'e."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TARZAN | Hiddlesworth
Fanfiction❛Birbirlerine öğretecek çok şeyi olan iki adamın hikayesi.❜