Önünde , kasede durmakta olan mısır gevreğine kaşığını daldırdı. Kaşığa dolan bir kaç gevrek ve sütü havaya doğru kaldırıp tabağa geri dökerken yumruk yaptığı elini çenesine dayamış bıkkınlıkla yemeğiyle oynuyordu.
Son olan olaylardan beri neredeyse bir ay geçmişti. Hayatı o kadar düzensizleşmişti ki düzeltmek için hiç bir şey yapamıyordu.
Gözlerini yukarıya doğru çevirip televizyonun hemen üzerindeki saate baktı. 07:19 , bir dakika vardı. Ofladı ve kaşığını bir kez daha daldırdı. Bu sefer ağzına götürmeye niyetlenmişti ki çalan kapı ziliyle kaşığı sinirle kaseye fırlattı. Süt kaseden dışarı taşıp etrafı kirletirken Tom başını ellerinin arasına aldı.
Zilden sonra kapısı yumruklanmaya başlamıştı. Rahatsız edecek kadar bir ses çıkmasa da bir ay boyunca her gün bunun yaşanması artık sinirlerini bozuyordu.
"Tom , lütfen kapıyı aç." Bret'in yumuşak sesini duyduğunda gözlerini kapattı. Bir an önce gitmesi için içinden yalvarıyordu çünkü sabrının son demlerindeydi.
"Tom.." Kapı bu defa daha şiddetli çalındı. Tom ellerini saçlarından geçirdi.
"Beni duyduğunu biliyorum , sen bu saatte uyumazsın. Lütfen kapıyı aç artık." Kapının ardında durduğu için boğuk gelen sesi ne kadar dinlemek istemese de artık bıkmıştı. Hızlıca yerinden kalktı. Kapı kulpuna elini koyduğunda üzerinde yalnızca baksır olması bir an için duraksamasına sebep oldu ama sonra kapıyı hızlıca açtı.
Bret kapıyı açmasını beklemiyordu. Her gün olduğu gibi yine kendi kendine konuşacağını düşünürken birden bire kapının açılmasıyla kelimeler boğazına dizilmişti. Üstelik Tom'un neredeyse çıplak olması ona hiç yardımcı olmuyordu.
"Evet , ne istiyorsun?" Tom hiç bir duygu kırıntısı barındırmayan ses tonuyla konuşunca Bret neredeyse lal olmuştu.
"Ben.." Gözlerini bir sapık gibi Tom'un vücudunda gezdirmeyi kesebildiğinde yüzüne odaklanmaya alıştı. Ama yine konuşmayı becerememişti.
"Harika." Tom sahte bir gülümseme eşliğinde kapıyı kapatacakken Bret ayağını eşiğe koydu. Bu fırsatı geri tepemezdi.
"Neden tüm suçlu benmişim gibi davranıyorsun?" Tom kapıyı aralamak zorunda kaldığında Bret'in yüzüne bakmamayı seçti. Gözlerini kapısının hemen yanında duran bitkiye çevirdi.
"Özür dilerim , milyon kez. Her ne yaptıysam özür dilerim."
"Her ne yaptıysam mı?" Tom gözlerini ona çevirdi. "Beni bir sakinleştiriciyle bayılttın Bret. Üstelik hayvanlar için olan bir sakinleştiriciyle."
Bret bir şey demedi ama bunu yaptığı için pişman da değildi. Tom burada ve güvendeydi , bu yüzden kendinden nefret edecekse edebilirdi.
"Bak , özür dilerim. Sadece aramızın bozulmasını istemiyordum ama sanırım biraz daha zamana ihtiyacımız var."
"Kesinlikle." Tom yine ona bakmadan konuştu.
"O halde sadece iş arkadaşın olarak konuşuyorum. Clayton işe geri dönmeni istiyor."
Tom şaşırmıştı. "Onca şeyden sonra mı?"
Bret sessiz kalınca Tom alaycı bir gülümsemeyle omzunu kapıya yasladı. "Karşılığında bir şey istiyor değil mi?"
"Eğer fotoğrafları verirsen-"
"Böyle bir şey asla olmayacak Bret."
"Neden? Şu haline bak acınacak haldesin! Neden fotoğrafı verip hayatını bir ömür kurtarmak varken diretiyorsun? Sakladığın bir şeyler mi var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TARZAN | Hiddlesworth
Fanfiction❛Birbirlerine öğretecek çok şeyi olan iki adamın hikayesi.❜