2 ay sonra
"İşte , üç bin doların."
Tom , karşısında kendine zarf uzatan adamın eline uzandı. Zarfı alıp içini açtıktan sonra parayı kontrol etti.
"Bu bebeğe veda ettin mi?" Yaşlı adam ellerini arabanın kaputunda gezdirirken Tom tiksintiyle baktı. "Sikimde değil."
Arabanın anahtarlarını yaşlı adama doğru fırlattı , yakalayıp yakalamamasını önemsemeden elinde tuttuğu zarfla arkasını döndü ve ilerlemeye başladı. Kafadan tırlak olduğu belliydi , uzak durmak en iyisiydi.
Yeterli değildi. Ödemesi gereken faturaları vardı ve onları da paranın içinden çıkarınca yine elinde hiç bir şey kalmayacaktı. Ona ulaşmak için her şeyi yapmaya hazırdı ama olaylar hiç bir şekilde istediği gibi gelişmiyordu. Çaresizliği ilk defa iliklerine kadar hissederken artık neredeyse boğulacak gibiydi. Yürürken durdu ve sırtını sağ tarafındaki duvara yasladı. Zarfı elinde çevirip duruyordu daha sonra onu güvenli bir yere koyması gerektiğini fark ederek ceketinin cebine soktu.
"Hey." Duvara yasladığı başını kendisine seslenen kişiyle kaldırdı ve yan tarafındaki adama baktı.
"Bir şeyler içmek ister misin?" Elinde tuttuğu broşürlerden birini Tom'a uzattı. "High Five fiyatları yarı yarıya düşürdü." Tom'un yaslı durduğu duvarın yanındaki barı işaret etti.
"İyi günümdeyim desene.." diye mırıldandı Tom. Çocuğun uzattığı broşürü aldı ve yaslandığı duvardan doğrularak hemen bitişiğindeki bara ilerledi.
"Jagermeister'dan uzak dur ahbap! Fena çarpıyor." Çocuk konuşurken birleştirdiği parmaklarını boğazına doğru sallayınca Tom gülmeden edemedi. Barın neon ışıklarla süslenmiş kapısını açıp içeri girerken ikindi vakti olmasına rağmen içerisinin oldukça karanlık olduğunu fark etti. Üstelik hatırı sayılır biçimde kalabalıktı. Broşürler bir çok kişiye ulaşmış olmalıydı.
Bar tezgahının önündeki uzun taburelere ilerleyip boş bulduğu yere oturduktan sonra tek kolunu tezgaha yaslayıp arkasındaki kalabalığa baktı. Dans edenlere , deri koltuklarda oturup sohbet edenlere bakarken gözleri biraz köşedeki masalarda oturmuş , kendisine doğru bakan bir kadınla buluştu. Siyah saçlı , açık tenli kadın güzel sayılacak cinstendi. Tom'un ona bakmasından rahatsız olmuş gibi gözükmeyen kadın tek elinde tuttuğu içkisini dudaklarına götürüp içerken Tom başını öne çevirdi. Bu kadar incelenmek hoşuna gitmemişti.
"Ne alırdınız?" Hemen önüne gelen barmen omzuna astığı havluyla bardakları temizlerken bir yandan da Tom'un siparişini almaya çalışıyordu.
"Jagermeister."
Barmen başını sallayıp çabuk hareketlerle Tom'un içkisini hazırlamaya başladı. Biranın daha koyu bir rengine sahip içkiyi tek tek shot bardaklarına koyup beş bardağı da Tom'un önüne ittikten sonra iyi eğlenceler dileyerek diğer bir müşterisine ilerlemişti.
Tom önündeki bardaklardan birini alıp düşünmeden fondipledikten sonra içini yakan sıcaklık ile yüzünü ekşitti. Tadının şurup gibi olduğuna kanaat getirdi. İkinci bardağı da dudaklarına götürüp fondipledikten sonra elinin tersiyle ağzını sildi. Yan tarafında oturan yaşlı adamın kalkıp gittiğini onun yerine başka birisi oturunca fark eden Tom kimin oturduğuna bakmak için kafasını çevirdi. Demin kendisini izleyen kadını görünce bir süre baktı ardından umursamadan önündeki üçüncü bardağa uzandı.
"Ne zaman kalkacak diye bekleyip duruyordum." dedi kadın , küçük el çantasını tezgaha bıraktı ve dirseklerini de oraya dayadı. "İçtiğin epey ağır bir içki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TARZAN | Hiddlesworth
Fiksi Penggemar❛Birbirlerine öğretecek çok şeyi olan iki adamın hikayesi.❜