Kaçmak.
Bugüne kadar verdiğim en doğru karardı.
Nasıl bir salaklığıma gelmişti de annemin düğününe onun geleceğini hesaplamamıştım. Hayır bu düğüne babamın katılması hele hele on dokuzluk çıtır manitasıyla katılması nasıl bir genişlikti aklım onu da almıyordu! Böyle bir ailede yetişirken aklım yerinde kalmış mıydı emin değildim ama kaçarken bunu düşünmekte çok mantıklı gelmiyordu.
Düşünmemeye çalıştıkça aklımda floresanlar patlıyordu. Sıradaki floresan karşıma çıkan esmer çocuğun yaklaşık onlu yaşlardaki yüzünü aydınlatırken büyük bir çatırtıyla patladı. Gözümü koştuğumu unutarak yumarken unuttuğum şey ormanda ve eğimli bir arazide olduğumdu.
Ağaçların arasından aşağıya doğru yuvarlanırken kolumu diken ardıca çarptım, sızıyla dudaklarımı birbirine bastırırken araba farları göz kapaklarımı birbirine yaklaştırmama sebep oldu. Ormanın içindeydim, düşüyordum ve tesadüfe bakın ki araba farı görmüş tavşandan farkım yoktu. Düşündüm gece vakti ormandan evime kadar yürüyebilir miydim? İçinde bulunduğum ormanın Muğla' da ve evimin Ankara' da olduğu göz önüne alındığında yürüyerek gidemeyeceğim açıktı.
Yuvarlanmam sona erdiğinde gücümün son kalan damlalarına yapıştım ve ışığa doğru koşmaya başladım. Şükür balo ortamlarında çantamda pantolon, kısakol barındırma huyum vardı da şimdi rahat koşabiliyordum.
Kabul maharetli ellerden çıktığı belli olan saçlarım kıyafetlerle uyumlu değildi ve illa ki dikkat çekerdi ama tek umudum arabayı süren kişinin aptal olup bunu anlamamasıydı. Gecenin bu saatinde orman yolunda olan kişi zaten ya aptal ya katil olurdu ama ikinci şık tüylerimi ürperttiği için onu geri plana attım ve ilk şıkka tutunarak bacaklarıma hız kazandırdım.
Yola fırladığımda ciddi anlamda beyaz ışığı gördüm, arabanın farları gözümü ele geçirdiğinde kulaklarımı ani fren sebebiyle tekerleklerin attığı çığlık süsledi.
Bedenimde bir acı hissetmediğimde tek gözümü açtım ve hafif korksamda ''çünkü hala içerdekinin katil olma potansiyeli vardı'' sırıtarak ön kapıyı açtım, eğildim ve siyah gözlere odaklandım ah o siyah gözler taş bebekleri zihnimde canlandırırken göz kapaklarımı birkaç kez hızlıca birleştirip ayırdım.
Siyah gözlerin gözbebeğini ayırt edemezken artık konuşmam gerektiğini farkederek
-Acaba beni şehir merkezine bırakır mısınız?
Gözünü kısarak beni inceledi ve sonunda onayını almış olacağım ki başını onaylar biçimde salladı. Koltuğa kurulup çantamı kucağıma aldığımda garipser bakışlarını çantamda gezdirdi sonra bir şey demeden tekrar yola odaklandı.
-Gecenin bu saatinde neden ormanda olduğunu, saçının halini ve kıyafetlerinin pisliğini sormayacağım ve sen karşılığında beni görmemiş olacaksın tamam mı?
Sorusu hafiften tehdit kokarken zihnimdeki aptal şıkkı yok olmaya yakınken katil şıkkı hızla güç kazandı ve sordum
-Katil misin?
Gülmeye başladığında tezim daha da güçlendi soruma gülmesi bile psikopat olduğunu kanıtlıyordu.
-Cesedi ormana gömdün ve beni de seninle ilgili birine bir şey söylersem öldüreceksin
gülmesi kahkahaya dönüşürken sıkıca çantama tutundum
-Değil mi?
-İstedigini düşünebilirsin sadece beni görmedin tamam mı?Benim cümlemi inkar etmeyen sözcükler dudaklarından çıkarken beni korkuya sürüklemişti.
Hayatımın baharındaydım ölmek için çok gençtim ki ben. Acaba bu yolda ne arıyordu? Belki sadece gelip geçtiği bir arayoldu.Bu düşünceme kıkırdadığımda bana soğuk bir bakış attı. Ne vardı canım garip biriysem. Ben hep çok konuşan biri olmuştum. Beni ben yapan özelliklerimden biriydi çok konuşmak.
Bir katille yanyana bile olsam özelliğimden vazgeçmeyecektim
-Biliyor musun bu yoldan sadece aptal ve katillerin geçeceğini düşünüyordum. Senin aptal olman işime gelirdi ama katil çıktın. Ee ne demişler misafir umduğunu değil bulduğunu yer.
Bana buz gibi bakmaya devam ettiğinde güldüm
-hani arabanda misafirim ya
-beni mi yiyeceksin
Sorusuyla duraksadım. Dikkatle ona baktığımda güldü
-ciddi değildim, sakin ol ve arkana yaslan ben yemek değilim
Dediğinde sırıttım
-seni yemeyecektim zaten arkadaki bisküviler çok iştah açıcı görünüyor
-tamam ye
Arkaya uzanıp bir negro paketi aldığımda oyuncak görmüş çocuk gibi sevindim. En sevdiğim bisküviydi. En azından mutlu ölecektim. Sırıtarak ağzıma bir tane attığımda göz kapaklarımı birleştirdim. Gözlerim kapalıyken konuştum
-istersen beni öldürebilirsin
Hafifçe gözlerimi açıp ona baktığımda tek kaşının havalandığını gördüm.
-En sevdiğim bisküviyi yemişken mutlu bir şekilde ölebilirim, benim için sorun yok.
-peki değer verdiğin insanlar, onları görmeden ölmek üzücü olmaz mı?
Omuz silktim
-ben sevsem bile onlar beni sevmiyorsa görmesemde olur
Tek kaşı hâlâ alnında duruyordu
-beğenmedim, ne olursa olsun insan son anda bile sevdiğini görmek ister
-öyle olsa bile ölürken son düşündüğüm şey onların neden beni sevmediği olurdu bu yüzden mutlu ölemezdim
Nefes alıp sırıttım ve negromdan bi ısırık daha aldım
-üzülmemi sağlayan düşüncelerle acı çekmek yerine gülümseyerek ölmeyi yeğlerim
Yalnızdım hep öyle olacaktım.
Ben birilerini severdim ve o birileri beni hiç sevmezdi.
Alışmıştım.
Ölüm beni yalnızken yakalayacaktı madem en azından mutlu ölebilmeliydim değil mi?
Arabanın camından akıp giden karanlık ormana bakarken gülümsüyordum, burnum sızlıyor gözlerim doluyordu ama gülümsemeye devam ediyordum.
Onun ise kaşları çatılmıştı bu düşüncemi beğenmediği çok açıktı ama bu kimin umrundaydı ki?
Bütün negroyu tek seferde ağzıma attım ve bütün düşüncemi onu çiğnemeye yönlendirdim.Annemin düğününden kaçmışken, o kabustan kurtulmama ramak varken ağlayamazdım.
Şehrin ışıkları gözüktüğünde sırıttım ve çantamı açıp aradığım şeyi bulana kadar elimi içinde gezdirdim. Bulduğumda sırıtmam genişledi.
Lambalarla aydınlatılmış Muğla Büyükşehir Belediyesi Menteşe Otobüs Terminali yazısını gördüğümde hızla konuştum
-arabayı durdur lütfen
-tam olarak şehir merkezine gelmedik daha yolumuz var
-burada ineceğim arabayı durdur
İlk kez buz gibi çıkan sesimle bana baktı, muhtemelen suratımdaki ciddiyeti gördü ve araba giderek yavaşladı, gülümsedim.
-sen iyi kalpli bir katilsin teşekkür ederim bıraktığın için
Kapıyı açıp çıktığımda avucumda sıkı sıkı tuttuğum şeyi ona uzattım
-iyi kalpli bir katilin buna diğerlerinden daha çok ihtiyacı olacaktır
Elimi hoşçakal dercesine salladım, arabanın kapısını kapattım ve koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI
Teen FictionSiz hiç düğünden kaçarken tanımadığınız birinin arabasına bindiniz mi? Ben bindim hem de o yoldan geçenin ya aptal ya da katil olacağını düşünerek. Ama sanırım aptal olan bendim katil olansa o. Onunla ölüm hakkında konuşurken onun benim gülümseme...