o Deniz uyuzu yüzünden, bütün hafta beklediğim cumartesi sabahının 7sinde; "kızıııım kalk hadiii akşama misafirlerimiz var bak kalk evi toplayacağız daha hadi yavruum" diye bağıran annemin sesiyle, başımın altındaki yastık, üstümdeki pike çekilerek uyandırılmış olup gün boyu temizlik yapmış, daha doğrusu yapmaya çalışmış olan ben şimdi de o çok özel misafirlerimiz(!) deniz bey ve ailesi için yemek yapıyorum. ( arkadaşlarım o popi diye bildikleri benim bu halimi görseler beni arkadaşlıktan reddederler lan)
Anneme her ne kadar "bize ne bırak hizmetçiler yapsın biz niye yapıyoruz, boşuna mi para veriyoruz" gibi cümleleri beşer dakikalık arayla iletmiş olsam da her seferinde " Ada saçmalama kızım onlar bizim tek dostlarımız onlara yemek yapmayacağız da kime yemek yapacağız" deyip terslemiş,ağzımı kapamış ve hizmetçilerimize durduk yere izin vermişti.
Tek becerikli olduğum konu derslerim ve yemek yapmak. İkisini de yapmak zorundaydım. Küçükken böyle ünlü olmak falan yoktu her çocuk gibi sokakta oynar, ellerim toz toprak içinde eve gelirdim - Her ne kadar zengin de olsak sıradan bir Türk çocuğu gibi yetişmem için ellerinden geleni yapışlar(!)- o zamanlarda annesinin sözünü dinleyen uslu mu uslu bir kızdım. Daha sonra ne oldu bilmiyorum (sanırım ergenlikten dolayı) annemin sözünü dinlemez, umursamaz, ailesinden ayrı evde yaşamak isteyen bir kız oldum çıktım. Annemlere, ayrı evde yaşamak istediğimi söyleyince "yemek bile yapamazsın sen. İlk kendini sonra evi yakarsın" gibi şeyler zırvaladılar. bende inadımla yemek yapmayı öğrenmiştim.
Bizim ailede bu bir gelenekti. Her Demirtaş evladı bir yeteneğe sahip olmak zorundaydı. Mesela babam çok güzel resİm çizer. Her neyse sanırım biraz da bu yüzden izin verdiler. Tabii sonrasında yine bir mazeret bulup kaydımı iptal etmişlerdi. Her neyse ne diyordum en son heh en iyi olduğum konu yemek :Dd evet gerçekten de öyle. Ve benim şirinsad tatlı annemi içindeki cadı uyanmış ve bütün yemekleri bana yaptırmıştı. Tek kelime: ÖLÜMÜNE YORGUNUM. Hatta öyle yorgunum ki "ölümüne yorgunum" cümlesinin iki kelime olduğunu bile fark edemiyorum. Yetişkin ve yorgun bir Ada'nın tek ilacı var: SUPERNATURAL! Ceren bu dizinin bağımlısı ve 2 hafta kadar önce beni de başlattı. 3. Sezonu bitirdim ve Dean' cığım cenennemlere gitti. Yatağıma uzandım ve dizüstü bilgisayarımdan 4. Sezonu açtım.
Tam havaya girmiştim ki annemin "Ada çabuk o bilgisayarı bırakıp aşağı iniyorsun hadi denizler geldiler bak hadi yavrum " diyen sesiyle aniden bırakılmış balon gibi söndüm. Ama bir dakika ya duymamazlıktan gelmek bizim içimiz. Hem ayrıca banane ki geldilerse geldiler üff. Annemin ikinci bağırışıyla kalkmak zorunda kaldım. İçindeki çocuk her an bir canavara dönüşebilme potansiyeline sahip çünkü. Birkaç dakikadan sonra kendimi kıyafet odamda buldum. Bir elimde kot şort, diğer elimde ayakkabı dikilmiş kalmıştım.Bu şortumla acaba hangi tişörtümü giysem diye düşünüyordum. Elime mor askılı badimi aldım. Giyinmek için odama dönerken kapıma yaslanmış beni izleyen bir Deniz Arman görmeyi beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA "SENİ SEVİYORUM" DE (DÜZENLENİYOR)
ChickLitHerkesin bir hayali vardır. Gerçekleşmesi için canını bile ortaya koyabileceği. Sanırım o “herkes” den olamayacağım asla. Çünkü benim hayal edecek, isteyecek hiçbir şeyim yok. Mükemmel bir ailem, harika derslerim var. Okulumun en popüleri, şehrin en...