Yüzünden asla düşürmediği yamuk gülümsemesiyle "Mavi." Dedi. Onun bu yakışıklılığı karşısında gerçekten dilim tutulmuştu. Beyaz açık yakalı tişörtü ve siyah kot pantolonuyla gerçekten nefes kesici görünüyordu. Aklım, şaha kalkmış kalbime bu şaçma düşünceden dolayı kızıyordu. Ağzım ise bambaşka diyarlada "ha?" sorusunu çıkardı benden izinsiz. Sanki organlarımın düştüğü iç kavgadan haberdarmış gibi keyifle sırıttı ve bana yaklaştı. Mavi badimi alarak. "mavi, sana en çok yakışan renk oydu." Dedi. Benim ağzım yerle sevişirken o raflarımdan birine gidip mavi, üstünde "Blue is my life" yazan tişörtü kafama attı. Attı. Resmen attı. Ben yineküplere binmiş ona saldırmaya hazırlanırken " Çabuk ol, geçekten çok acıktım." Diyerek odamdan çıktı.Sonrası sanki yok. Vücudum benden izinsiz hareket ediyordu sanki. Yavaş hareketlerle önce şortumu sonra da tişörtü giydim. Ayakkabıları ayağıma geçirdiğim gibi aynanın karşına geçip kendime baktım. Buğday tenliydim. Ve mavi gerçekten yakışmıştı. Nasıl hatırlar ki? Benim ona olan tek hatıram oyuncaklarımı kırdıktan sonra ağladığımdı. Ben ağlayınca o da ağlamaya başlamış ve yanıma gelip bana sarılmıştı. O günden sonra belki tekrar sarılır diye oyuncaklarımı kırmasına izin vermiştim. Ama bana hiç yaklaşmamıştı bile. Düşüncelerimden sıyrılıp aynadaki yansımama tekrar baktım. Solgun görünüyordum. Abi bu hizmetçiler nasıl 7/24 hizmet etme potansiyeline sahip anlamıyorum. Alt tarafı yemek yaptım diye her yerim ağrıyordu. Bünye alışık değil sonuçta.
Solgun görüntümü üstümden atabilmek için kalem çektim ve şeftalili parlatıcımı sürdüm. Merdivenlerden inerken düşündüğüm tek şey O'nun benim bu solgun halime dikkat edip etmediğiydi.
***
Salona girdiğimde herkes koyu bir sohbet halindeydi. Babam Kenan amca ve Deniz iş hakkında konuşurken Annem ve Sibel abla - ona teyze dememe kızıyordu.- de geçmiş günler hakkında konuşuyorlardı. Suratıma büyük ihtimalle zoraki olduğu belli olan bir gülümsemeyle "Herkese merhaba." Diye anırdım. Kenan amca ve Sibel abla bana döndü. Sibel abla koşarak yanıma geldi ve bana sarıldı. "Ayy güzel kızım benim. Maşallah ne kadar da büyümüş, güzelleşmişsin. Gelin alayım mı seni?" alsana be ablacım vallaha. Sonra Kenan amcadan da aynı sıcak kucaklaşmayı alarak sofraya oturduk. Allah'ım deli gibi açım. Annem servisi yaptı, babamın "Afiyet olsun." Sesiyle yemeğe başladık.
"Yemekler harika olmuş Ebru abla." Diyen Deniz'e annem: "Afiyet olsun canım, hepsini Ada yaptı." Diye karşılık verince bütün yüzler yine bana döndü. "Aa öyle mi eline sağlık Ada." "Afiyet olsun Deniz beğenmene sevindim" Cümlelerdeki kasıntıya, zorakiliğe, yapmacıklığa bak abi. Her neyse yemek olayını da kazasız belasız hallettikten sonra büyükler tekrar sohbete başladı. Annem arada bana bakıp kaş göz yapıyordu. Ona "Ne var" anlamında tek kaşımı kaldırınca kaşlarıyla bir Deniz'i bir de yukarıyı işaret ediyordu. Bundan çıkarmam gereken sonuç: Deniz uçabiliyor. Annem kaşlarını çatınca gerçek mesajı aldım. En cici kıs sesimle "Deniz gel sana odamı göstereyim." Görmedin çünkü değil mi izinsiz odama dalmadın gerizekalı. Aynı cici çocuk sesiyle "tabi çok isterim." Dedi.
Odama çıktık kapımı açtım ve yana çekildim. "Gir gir hiç yabancılık çekme. Ah tabi ya alışmışsındır sen değil mi ilk girişin değil nasıl olsa." Dedim imalı bir ses tonuyla. Gözlerini devirerek içeri girdi. Ve kendini yatağıma attı. "Yapma böyle Ada. İşleri zorlaştırıyorsun. Ben sadece eskisi gibi olalım istiyorum. Dost olalım. Dost. Bu kelime daha önce canımı bu kadar yakmamıştı. Neden kalbim göğüs kafesime dar geliyor, gözlerim yaşlarını dökmek için emrimi bekliyordu ki? Benden bir yanıt beklediğini fark edip "Dost ha? Dost. Olur canım. Yanı neden olmasın. Dost. Eskisi gibi." "Eskisi gibi" taklidimi yaparak gülümsedi. Ayağa kalkıp yanıma geldi ve aramızdaki mesafeyi çok aza indirdi. Başımı kaldırıp güzel gözlerine baktım. Kalp atışlarımı duyması imkansızdı değil mi? "Gerginsin." "Ha-hayır." "Güzel." "Deniiz hadi oğlum gidelim artık pazartesi okulda görüşürsünüz nasıl olsa." Sibel ablayı bu kadar sevdiğimi hatırlamıyordum. Beni bu durumdan kurtardığı için nasıl mutluydum. Deniz yüzünü benimkine yaklaştırdı. Hösst! Noluyos lan? Dudaklarını yanağıma bastırarak mesafeyi sıfıra indirmiş oldu. Ne kadar yumuşaktı dudakları! "Pazartesi görüşürüz dostum." Ardından göz kırptı ve odamdan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA "SENİ SEVİYORUM" DE (DÜZENLENİYOR)
ChickLitHerkesin bir hayali vardır. Gerçekleşmesi için canını bile ortaya koyabileceği. Sanırım o “herkes” den olamayacağım asla. Çünkü benim hayal edecek, isteyecek hiçbir şeyim yok. Mükemmel bir ailem, harika derslerim var. Okulumun en popüleri, şehrin en...