kocaman zeytin karası gözleri duyduğu seslerle aniden açılı vermişti! etrafını kolaçan etti anlamaya çalıştı bir müddet, içinden 'yine rüya görüyorum ' deyip kafasını geri yastığa koydu, gözlerini yumdu, kalan uykusuna devam etmek istiyor, gece yediği dayaktan ötürü bedeni hala sızım sızım sızlıyordu... ! sesler gelmeye devam edince yattığı divandan rahatsız bir şekilde kımıldadı...
Elleriyle gözlerini yokladı gözleri açıktı !
'bu rüya değil' dedi iç sesi, dışarda havlayan köpeklerin seslerini net bir şekilde duyabiliyordu.Kalbi birden hızlı hızlı atmaya başladı ! ilk defa bu kadar heycanladığını hissetti, elini kalbinin üzerine koyup derin derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştı, ama olmuyor tam tersi dışardan gelen seslerle, kalbi yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu.
Bir anda kulaklarını elleriyle kapattı sesleri duya bildiğine emin olmak istemişti. Bir kaç kez tekrarladı. Açtı kapattı , evet evet kesinlikle emindi duyuyordu ! Rüya değildi gerçekti ! Yıllardır kulaklarının varlığını unutmuş onu sessizliğe mahkum eden duyu organına her zaman ver yansın etmişti, şimdi ise elleriyle talan ediyor yumuşak bir şekilde dokunuyor, okşuyor seviyordu ...
Sabahın çok erken saatiydi güneş yüzünü daha yeni yeni göstermişti. Ani bir hamleyle yatağından hızlıca kalktı ! bir an duraksadı, yattığı eski divandan kulak tırmalayıcı tiz bir ses çıkmıştı, şaşırdı önce, sonra gülümsedi "sevinmelimiyim yoksa üzülmelimiyim bu sese " diye iç geçirdi ama bunu daha sonra düşünmeye karar verdi.
Gülru dan iki yaş büyük olan abisi yusuf, divandan çıkan sesle yattığı yerden homurdanarak kıpırdadı. Gözleri ayakta öylece duran kardeşine takıldı birden .' Ne yapıyor sabahın bu saatinde ayakta? ' diye düşündü, bir anlam verememişti. Uykudan kapanan gözlerine yenik düşüp tekrar uykusuna devam etti...
Gülru odanın içinde öylece durmuş kulaklarında gerçekleşen mucizeyi düşünüyor sakinleşmek, bunun rüya olmadığına inanmak istiyordu.
Sesler gayet net ve anlaşılır şekildeydi . İşitme engeli ortadan kalkmıştı, yıllardır içinde bulunduğu sessizlikten bu sabah horozun ötme sesiyle uyanmıştı. Altı yaşından beri duyu organı olan kulakları görevini yitirmiş, onu dipsiz kuyularda derin sessizliklere sürüklemişti.
Neredeyse dokuz yıl olacaktı. Kocaman dokuz yılda hiç bir ses duymamış, ağzından bir kelime dahi çıkmamıştı. Altı yaşında yüksek ateş sebebiyle havale geçirince, hem duyma, hem konuşma yetisini kaybetmişti Gülru. Mahkum olup, sürgün yemişti sessiz diyarlara .
Dışardan gelen seslerede yabancı değildi, altı yaşına kadar normal sağlıklı bir çocukluk geçirmişti. Bulunduğu kasaba halkı tarafından sevilen, akranlarına göre akıllı, daha da zekiydi küçük kız...
Sürekli konuşur, sorular sorar, şarkılar söyler, bıcır bıcır, sevimli halleriyle insanların dikkatini çekerdi küçük gülru, kasabanın maksotu olmuştu... zavallı annesi bütün gün peşinde koşturur, evden koybolduğu zamanlar kasabanın kahvesinde, yada kasabanın okulun da abisinin yanında çıkardı gülru...
Akıllı ve zeki olması öğretmeninde dikkatini çekmişti, kocaman zeytin gözlerini öğretmene diker, maskotluklar yapar, öğretmenin gözüne girmek için elinden geleni yapardı.
Bu tatlımı tatlı, kırmızı yanaklı kızın sevimli hallerine kıyamazdı hasan öğretmen ;
'derste uslu duracak, ses çıkarmayacaksın ' uyarısına harfiyen uyan masum küçük kızı her defasında dayanamaz sınıfa alırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂL -I DEVRAN
General Fiction"dediklerimi duydun şartım bu ! evleneceğin kadın hem sağır hemde dilsiz olacak.!! " Gerçek hayattan esinlenerek yazılmış bir hikaye.. Bildiğiniz diğer hikayelerden farklı konusuyla okumaya değdiğini, zaman kaybı olmadığını göreceksiniz...