Zaman öyle birşey ki yaşadığın duruma göre şekil alır insanın hayatında . Mutluluğu, acıyı, hüznü sevinci hep ona yüklersin durmadan. Zamansız yada tam zamanı dediğin olur çoğu kez ömründe . öyle ki bazen çabucak geçmesini istersin bazende durup hiç bitmemesini ... En muhakkak gerçek şudur ki ? Zaman dediğimiz eylemin vefasız olup arkasına bile bakmadan akıp gittiğiydi.
Gülru yükü ağır imtihanı çok olanlardandı , zaman onun içinde akıyor, günler seneler ardı ardına gidiyordu.
Lakin gülru için zaman anlamını yitirmisti, değersizdi soğuk hissizdi.Bu dünya için kendini fazlalık olarak görüyordu .bir hayvan kadar değersiz olduğunu düşünüp, iç alemine kimseyi sokmuyor , enkaz altında kalmış çocukluğunun yitirmişliğinin verdiği elemle her geçen gün solup gidiyordu.
Abisi gideli üç yıl olmuştu, gittiğinden beri sadece iki kez gelebilmişti. Hem çalışıyor hem okuyor hemde annesine para yolluyordu. Sık sık arıyor soruyordu, aklı evde ailesindeydi. Okulun biteceği günleri mesleğini eline alıp ailesini yanına alacağı günleri iple çekiyordu yusuf.
Gülru abisi gittiğinden bu yana daha çok içine kapanır olmuştu üç yıldır sokağa adımını atmamış, sadece evin avlusunda dolaşmıştı. Bahçedeki hayvanları seviyor bütün gün onlarla uğraşıyordu.
Gülru o kadar duygusuz ve içine kapanmıştı ki üç yıldır annesi kızının duyabildiğini fark etmemişti bile.Nitekim gülru da kulaklarının duyduğuna mutlu değildi " keşke hiç duymasaydım, hiç açılmasalardı " diye içinden sürekli geçiriyordu.
Konuşulanlara pek aldırış etmemiş, duymamazlıktan gelmiş, kulak kabartmamıştı. Bu ifadesiz ve vurdumduymaz halleriylede dikkat çekmemiş, duya bildiğini kimseye belli etmemişti gülru.
Anneside bu durumu kabullenmiş artık kızının üstüne gitmiyor onu kendi haline bırakmıştı.
Babası bu son senede pek eve uğramaz olmuştu şehirde kendi gibi arkadaşlar edinip onlarla sokaklarda ayyaşlık ediyor kumar içki masalarından kalkmıyordu.
Yusuf "avukat olunca ilk işim seni o adamdan boşamak olacak anne" demişti.
Fatma her ne kadar başta itiraz etsede, şehirden gelen dedikodular iyice artınca, kocasının karı kız pesinde olduğunu da öğrenince artık pes etmişti.Akşam karanlığı iyice çökmüş kasaba halkı evlerine çekilmişti. Yaz ayının son demleri kendini belli etmeye başlamış akşam serinliği çökermişti köye. Eylül ayının başlarıydı, gündüzün sıcak ve bunaltıcı hava hükmünü sürdürsede , akşamları teslim olmaya başlamıştı havalar yeni gelen mevsime...
Fatma anne sofrayı kurmuş gülru ya haber vermek için içeri girmişti. Tam o esnada
"fatma teyze" diye bir ses duyuldu .Bu gelen zehra teyzenin komşusunun oğlu ismail di ."efendim oğlum "
" zehra teyze çok hasta. Annem çabuk gelsinler dedi" heyecanlı bir sesle ismail.
Fatma birden paniklemiş ne yapacağını bilememişti
"tamam" diye bilmişti sadece.Gülru zehra teyze ismini duyunca hemen dışarı fırladı annesinin gözlerinin içine baktı , annesi kızının tepkisine şaşırdı biraz, yüzünü okşadı, gözlerinin içine bakarak ;
"hissettin mi yavrum " deyip yanaklarını avuç içleri ne koydu
"korkma kızım " dedi gülrunun panik halini görünce
"hazırlanıp çıkalım üstüne birşeyler al" deyip ince hırkasını işaret etti .Fatma anne hic bir zaman kızını eksik görüp onu olaylardan mahrum etmemişti. Her zaman kızıyla sanki onu duyuyormuş gibi sohbet eder derdini anlatırdı. Sürekli onunla konuşur duymasa bile ona değer verdiğini önemsediğini hissetmesini isterdi. Köşesine çekilip tamamen içine kapanık olmasını istemezdi.
Köydeki bütün havadisleri ona söyler işaret diliyle de göstermeye çalışırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂL -I DEVRAN
General Fiction"dediklerimi duydun şartım bu ! evleneceğin kadın hem sağır hemde dilsiz olacak.!! " Gerçek hayattan esinlenerek yazılmış bir hikaye.. Bildiğiniz diğer hikayelerden farklı konusuyla okumaya değdiğini, zaman kaybı olmadığını göreceksiniz...