Musatafa Gülrunun zeytin karası gözlerinin içinde kendini kaybetmiş bir şekilde herhangi bir duygu ararken, gülru tepkisiz beklemediği bu itirafla olduğu yere çakılıp kalmıştı.
Sadece küçük bir tebessüm yada dudağının bir kenarının kıvrılması kafi gelecekti mustafaya. Arayışlardaydı gözleri, gönlüne bir lütuf bekliyordu sabırsızlıkla ! yüreğindeki derdi kaldırmak , yükünü hafifletmek istiyordu adeta. Saatler akıp gidiyor ,zaman ışık hızında ilerliyordu sanki mustafaya için . Ama gülru dan istediği tepkiyi bir türlü alamıyordu. İyi yada kötü hiç bir duygu ifadesi yoktu Gülrunun gül yüzünde.
En son dayanamayıp heyecanlı bir o kadarda titrek bir ses tonuyla sordu mustafa :" gülru söylediklerimi duyduğunu ve anladığını biliyorum. Lütfen birşeyler yap ifade et kendini lütfen ! " dedi.
Gülru duyduklarıyla kafesinde çırpınan kuş misali kalbini mustafaya açmak istesede, utancından kafasını yere eğip bir türlü herhangi bir tepki veremiyordu.
Mustafa tekrar Gülrunun gözleriyle buluşturdu gözlerini :" Gülrum! gül bahçem "
Öyle içtendiki yüzündeki ifadesi, ağzından dökülen kelimeleri, Gülrunun kurak bahçesine yağmur olup yağıyordu sanki. Ilk defa hayatında yaşadığı bu hissiyat onun ruhunu iyi geliyor, gönül dünyasını aydınlatıyordu sanki.
Pembenin en güzel tonunu alan yanakları ile Mustafanın yüzüne baktı gülru, gözlerine tutundu, öyle içten baktıki gözlerine, öyle anlamıydı ki her bakışı, sözlere hacet kalmıyor, lisana lüzum bırakmıyordu.
Bir anda arkadan büyük bir kahkaha sesi kopmuştu. Gülrunun yüz ifadesi aniden değişti, Mustafa ise hızla sesin sahibine döndü:
" boşuna uğraşma mustafa ! o kız sağır dilsiz ! sana ekmek çıkmaz ordan ! "
Mustafa birden neye uğradığını şaşırmıştı ! gözleri kocaman açıldı ! Eli ayağı buz kesmişti adeta !
" Aaa ! Yoksa köyde kız mı kalmadı sana ? Bu kadar mı düştünde bu garibana yalvarıyorsun. Kıyamam sana yaa ? "
diye kahkaha attı sarışın uzun boylu genç kız .
Sılayı hemen tanıyan mustafa, önce panikledi ne diyeceğini bilemedi. Sonra gülruya baktı ! genç kız ise konuşmaya devam ediyordu.
Mustafa kıza doğru öfkeyle iki adım attı :" kes sesini ! saçma sapan konuşma ! defol git şuradan " dedi dişlerini sıkarak .
" niye sinirleniyorsun ? yalan mı ? bütün köyün kızlarını peşinden koşturup, mavi boncuk dağıtan , ertesi günde sıkılıp başka birine giden sen değilmisin ? banada aynısını yapmadın mı ? " dedi kızgınlıkla genç kız.
Gülru duyduklarının şokuyla beyninden vurulmuşa dönmüşken, sılayıda hemen tanıyı vermişti. Hem tanımayan da yoktu ki ! güzelliği, kendini beğenmişliğiyle epey namı vardı kasabada. Ailesinin köklü ve varlıklı olması da onda büyük bir öz güven oluşturmuştu. Buda daha çok tanınmasına aynı zamanda şımarmasınada sebep olmuştu.
Sılanın sözleri üzerine Mustafa korkuyla Gülrunun yüzüne baktı , gülru da yüzünü mustafaya çevirdi. Öyle bir bakış vardı ki Gülrunun yüzünde, öyle derindi ki anlatmak istedikleri, lâl dilinin kelime etmesine hiç hacet bırakmıyordu. Kocaman gözlerden birer damla yaş indi pembe yanaklarına . Mustafa gördüğü manzarayla yüreği burkuldu ! kalbi sızladı, hiç bir söz , tek kelime çıkmadı ağzından , öylece kalakaldı olduğu yerde.
Sıla tekrar mustafaya seslenerek:
" mustafa boşver şu zavallıyı ya. Hem dedim ya duymaz seni diye ! Ama şunu bilki ben senin bütün söylediklerini duyarım ayrıca bütün olanları unutur yeni bir sayfa açabilirim senin için " dedi samimiyetsiz bir tebessümle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂL -I DEVRAN
General Fiction"dediklerimi duydun şartım bu ! evleneceğin kadın hem sağır hemde dilsiz olacak.!! " Gerçek hayattan esinlenerek yazılmış bir hikaye.. Bildiğiniz diğer hikayelerden farklı konusuyla okumaya değdiğini, zaman kaybı olmadığını göreceksiniz...