4. bölüm

1.5K 52 11
                                    

Kapalı ve yağmurlu havanın etkisiyle dikenlere takılı kalmış, çırpındıkça kanayan yüreği daha çok daralmıştı mehmet akifin.

Ne kadar mesafe kat ettiğini, nereye gidip, nerelerden geçtiğini hatırlamıyordu . Ayakları sızlamaya başlamış, dermansız divane gibi dolanıyordu sokaklarda. Yaklaşık iki saattir hiç duraksamadan yürümüş, nefes almak için kendini attığı sokaklar onu daha çok boğmaya başlamış, yüreğinin kasvetine ilave etmekten başka hiç birşeye yaramamıştı.

Yüzünden düşen yağmur damlaları tek tek elbiselerinin içinde yer bulurken , ıslak bedeni soğuğa teslimiyet göstermiş,
elleri soğuktan buz kesmişti. Ama vücudu ne bedenine giren soğuğu, nede elbiselerinin ıslaklığını hissediyordu. içinin alev alev yangınına bedenindeki soğuk kâfi gelmiyordu.
Kafasının içindeki düşüncelerin sesini bir türlü kısamıyor, her yere kendisiyle onlarıda götürüyor kurtulmak için çareler düşünüyordu . Özelliklede karısının söyledikleri kurulmuş saat gibi dakikada bir kendini hatırlatıyordu.

" dediklerimi duydun şartım bu ! evleneceğin kadın hem sağır hemde dilsiz olacak . !! "

sözleriyle şok olmuş, kafasına, yüreğine bomba gibi düşüvermişti.
Anlamaya çalışıyor, bu mantıksız isteğin sebebeni idrak edemiyordu. Tekrar tekrar sorguluyor ama altında yatan derin manaya bir türlü erişemiyordu.

Karşısındaki on yıllık sevecen, hoşgörülü karısı değilde , buzdan bir duvardı sanki.

Bu nasıl bir şarttı böyle ?!
Neden böyle bir şey istiyordu, aklına nereden gelmişti, planı neydi, anlamıyordu. Mantığı almıyordu bu saçma sapan koyduğu şartı.
Oysaki günlerce konuşmuşlardı, zorda olsa eşini ikna etmişti . Kabullenmesi zaman almıştı belki, çokta yıpranmışlardı bu süreçte, ama yapabileceği hiç bir şeyi yoktu. Nasıl bir baskı altında, nasıl bir sorumlulukla mükellef olduğunu en iyi eşi biliyordu.

Şimdi ise şart koşmuştu karısı , oldukça kararlıydı. Vaz geçmeside mümkün görünmüyordu çünkü eşini çok iyi tanıyordu.
Sabaha kadar konuşmuş ikna edememişti . Nedenini de defalarca sorması na rağmen söylememişti.

Belginle üniversite yıllarında tanışmışlardı . Mehmet akifle aynı bölümde bir alt sınıftaydı . Karısını ilk gördüğünde aşık olmuştu çimen yeşili gözlerine.
Güzel olduğu kadar, kendinden emin karakteri, hanım efendiliğiylede dikkat çekiyordu belgin .

Olgun kişiliği, duruşu, hayata olan bakış açısıylada vizyon bir kişiliğe sahipti.
Bu sayedede hep başarılı olmuştu. Kaybetmek nedir bilmez başarısızlık onun yaşamına hiç uğramamıştı.

Her insanın gizli tuttuğu yada açıkça belli ettiği korkuları muhakkak vardır.Belgininde korkusu , hayatındaki en büyük, kimsenin bilmediği gizli bir zaafı vardı. Eşine olan aşkı!
Onu kaybetmekten çok korkuyordu.

İstenmeyen gelin olması, ailenin örf ve adetlerine pek uyum sağlamayıp bildiğini okumasının etkiside büyüktü bu korkuya .
Ama şuan çok daha önemli bir sebebi vardı. Canından çok sevdiği eşine bir evlat veremiyordu. Hayatlarındaki bu eksiklik artık son noktaya kadar gelmiş, arsız bir şekilde kapıya dayanmıştı.
Tedaviler cevap vermiyor, denedikleri tüp bebek yöntemleri hiç bir işe yaramıyordu...

&

Soyut düşüncelerle çevrelediği sıkıntılı bedenini, sahil kenarında bir cafenin sandalyesine ceset gibi bıraktı mehmet akif.
Ruhu bedeninden bağımsız bir şekilde hareket ediyordu.
Dün geceden beri hiç uyumanın etkisiyle de gözleri ve kafası isyan edercesine zonkluyordu.

Gözü birden cafenin duvarında asılı olan saate takıldı . Saat dokuzu çeyrek geçiyordu . 'Evdekiler şimdiye uyanmışlardır ' diye düşündü.

LÂL -I  DEVRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin