Bölüm 8

715 27 4
                                    

1hafta boyunca okul dışında hiçbir yere gitmedim. Annen va babam konusu hızlı gelişti. Abimle, babamda kalıyoruz. Annem, teyzemlerin yanına Almanyaya gitti. Tabii her babadan daha kıskanç olan Uğur bey benim odamın camına parmaklık taktırmış. Benden çok onun ihtiyacı var. Geldiğimizden beri hiç evde oturmadı. Sürekli iş yerinde olduğunu söylûyor. Ne işmiş ama, sabah geliyor eve! Zaten geldiğim ertesi gün bu konuda tartıştık. Şöyle ki " Beni bütün gün evde kilitli tutamazsın, böyle bir şey olmayacak" başını kaldırdı ancak kahvaltısını yapmaya devam etti. "Sen neden bahsediyorsun?"

"Pencereye parmaklık takmışsın! Sanki senin esirinim!" Abicim hâla koltukta oturup filmini seyrediyordu "sana sinirleneceğini söylemiştim,"dedi.

Abimin söyledigini takmayarak babama bakmaya devam ettim. "Onları ben taktırmadım. Zaten evde vardı."

"Sana inanmıyorum"

"Ama gerçek bu,"dedi abim "evi korumak için"

"Seninle konuşmuyorum abi!" Tekrar babama döndüm. Pişkin pişkin önündekileri yiyordu. "Bu konuyu bir açıklığa kavuşturalım. Koca yıl bana küçük bir çocukmuşum gibi davranmayacaksın! On altı yaşındayım!"

"20 Ağustosa kadar on altı değilsin." Abim arkamdan konuştu.

"Sen lütfen biraz susar mısın?" Abime bakmak için arkamı döndüm "babamla benim aramda." Kaşlarını çatarak koltukta ters dönüp bana baktı" Ama on altı degilsin."

"Konu bu degil!"

"Unuttun sandım"

"Unutmadım! Aptal değilim."

"Ama dedin ki...."

"Bir saniye için çeneni kapar mısın?" Sesimi yumuşatıp sağ elimi belime koydum. Abim elini 'amaaaan' anlamında sallayıp önüne döndü. Bakışlarımı tekrar babama çevirdim. "Bana vurduğun gün ne yapacağımı söyleme hakkından da vazgeçmiş oldun. Ve lütfen beni dinler misin?"elindeki ekmeği bırakıp bana baktı

"Oynadığın küçük oyun hiç hoşuma gitmiyor." Kafası karışmış gibiydi "Ne oyunu?"

"Bu! Bizi önemsiyormuş gibi davranman! Annemi gerçekten sevdin mi?"

"Evet."

Daha fazlasını bekledim ama adam başka hiçbir şey demedi. "Tek söyleyeceğin bu mu?"

Nasıl cevap vereceğini bilmiyor gibiydi " Kahvaltı ister misin? Biraz pastırma hazırladım"

"Pastırma mı?" Diye tekrarladım"Pastırma mı hazırladın?"

"O," dedi abim yanıma gelerek "Beste vejeteryan, baba." Benim yerime konuşmaya devam etti " Üç yıldır. Yani, aslında düşünürsen oldukça mantıklı..." Onlar konuşmaya devam ederken odama geçip çantamı aldım ve kendimi derhal dışarı attım. Bunlar olurken okulumuza yeni başlayan 9. Sınıflar her zamanki gibi üst sınıflara hala ezik düşüyor. Ilk okula geldigimde bende ezilirdim fakat simdi onlara takılan 'çömez' ismi biraz ağır gibi. Çok ağır hatta... Geçen okulda yeni biriyle tanıştım ama bu erkek ve çömez. Iyi biriydi..Adı Can olmalı. Bana kantinden alacağım şeyleri sorup benim yerime sıraya girdi. Param elimde onu masalarda beklemeye başladım. Kaltin sırasından çıkan çığlık sesi kulağıma dolarken herkes kantin önünde sıraya geçmiş alkışlarla eşlik ediyordu. Aralarından bakmaya çalışırken

Kavga çıktığını hatta Enes'in Can'ı dövdüğünü anlamam zor olmadıı. Önümde duran iki kas yığını Enes'in ismini bağırmaya başlayınca Enes gülerek Can'ın karnına tekme savurdu. Kimse ayırmak için bir şey yapmazken Can ağlıyordu. Bildiğin ağlıyordu işte. Daha fazla dayanamayıp ayırmak için ilk hamlemi iki salağı ittirmekle yaptım. Kimsenin beni farketmemesi benim için gayet iyi oldu. Enese en yakın topluluğa geçip önlerinde durdum. Enes ise o sırada Can'a tekme atarken refleks olarak kolunu arkaya atıyordu. Sizce ne oldu? Tabii ki dirseği omuzuma çarptı. Çarpmaya bana döndü. "Beste, özür dilerim bilmeden oldu." Bana doğru dönerek konuştu. Yüzüm Enese dönük olsada gözlerim Candaydı. Enes bunu süper hızla farkedip omuz atarak yanımda uzaklaştı. Millet zil sesiyle kantini boşaltırken Ben hala Can' a şaşkın ve bir o kadar da utançla bakakaldım. Can kendini toparlayıp yere düşen fusetea ve tropicool 'u almak için çabalıyordu. "Can. Bırak onları. Iyi misin?" Eşek değilim ya bunları söylerken koluna girdim. Bana bakarken içini çekti "Onlar son paramdı. Alır mısın yerden?"

"Can sen deli misin? Alırım tabii. Ama bana cevap ver bir yerin ağrıyor mu?" Yanağına kadar gelmiş gözyaşını silip masaları gösterdi

"oturalım mı? Buna ihtiyacım var" buna ihtiyacı var! Enes bittin oğlum sen! Seni rezil etmezsem... *büyük konuşmadım tabii*

Gülerek Can'a baktım. Kafamla olumlu yanıt verip. Canı yavaşça sandalye ye oturttum. Karşısına geçip oturmadan önce diğer masadaki testlerimi getirip önüme

Koydum. Ki hala oturmayıp içecekleri almaya gittim. Geldiğimde Can kafasını masaya koymuş testlerimden birini masanın altında okuyordu. Testi neden okuyor ki, hele benimkileri? Sandalyeyi karşısından çekip yanına koydum. Kafasını oynatmadan okumaya devam ediyordu. Başımı oynatmadan ne okuduğuna baktım. Ağzım açık kalmış olduğunu fark ettiğimde Can çoktan okumayı bitirmiş bana bakıyordu. Hemde gülerek. Okuduğu şey test değil, benim günlüğümden kopardığım sayfa! "Abi ne diye okuyon ya!" Diyerek kağıt parçasını elinden aldım. Onu, sayfayı okuduğu için dövmem tabii. Önemsiz bir sayfa benim için. Kötü olan orada abimin özelinin olması. Hatta Enesi sevdiğimi düşünmesi. Falan filan....

☼☼☼☼☼☼

Medya Can

Çömez -Devamı yok-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin