YENİ BİR EV YENİ BİR HAYAT

142 9 4
                                    

IŞIK

Hani insanlar güneşin onun yüzüne vurmasıyla uyanır ya bende o şey çok nadir olur. Ben genelde her an uyku halinde olduğum için sabahları tuvalet gibi susamak gibi temel ihtiyaçlar yüzünden istemeyerek uyanmışımdır. Bugünde öyle olmuştu. Kafamı hafif kaldırdığımda yastığımdan ilk önce yatağı sonra odayı inceledim. Burası benim odam değildi. Benim yatağım değildi. Biraz düşündükten sonra buranın sevgili patronumun evi olduğunu hatırladım. Dün burada kalmıştım. Gece kabus görmüştüm.  O yanımdaydı. Beni gene sakinleştirmişti o gün olduğu gibi. Üzerimdeki etkisi o kadar büyüktü ki. Ben ağladığımda genelde ben susmadan kimse beni susturamazdı ama onun bir bakışı ya da o huzur verici kokusunu bile duyuşum beni sakinleştirmeye yetiyordu. O korkutucu heybetiyle bana yaşattığı bu durum tamamen farklı konumlardaydı.  O sanki içinde farklı bir dışında başka birini taşıyordu. Huzurun sözlük anlamıydı Çağdaş..  bana şu hayatta kimseye güvenmem gerektiği küçük yaşımda öğretildi.. oda başka biriydi. Ona güvenmem  doğru değildi.. ama o çok farklıydı. O siyah incilere baktığım an  beni başka diyarlara götürüyordu.

Yataktan sürünerek kalktım. Üzerimdeki pijama eski modeldi ama çok güzeldi. Üzerindeki çiçekler çok şekerdi. Acaba kimindi. Sevgilisinin ya da kardeşinin miydi. Şu an saçmalıyorum çünkü ne sevgilisi var ne de kardeşi…  kapıyı açıp aşağıya indim sessiz bir şekilde. Odalara tek tek baktım yoktu. Son bir oda kalmıştı. Oraya baktığımda onu gördüm. Üzeri gene çıplaktı. Koltuğa yayılmıştı koca adam. Duvardaki saate baktığımda saat sabahın altısıydı. Ona güzel bir kahvaltı hazırlayabilirdim. Yukarı çıkıp bir pike alıp aşağıya indim. Onun üzerini yavaşça örtüm salondan çıktım. Bir erkek olarak fazlasıyla sessiz uyuyordu ve bu erkek sigara alkol kullanıyordu. Farklı diyordum ya işte bir kez daha ispatladı. Mutfağa gitmeden banyoya gidip işlerimi hallettim. Makyajım biraz akmıştı. Banyodan çıktıktan sonra kıyafet odasına gittim. O şeker kırmızı terlikleri alıp giyindim. Çok şekerlerdi. Yavaşça aşağıya inip mutfağa girdim. Camlarını açtım. Sabah havası hava soğuk olsa da iyi gelirdi.  Güneş parlıyordu ama esiyordu her şeye rağmen. O sırada buzdolabını açıp içerisine baktım. Sucuk vardı. Güzel bir sucuklu yumurta yapabilirdim. Ve birşey daha. Benim o meşhur sosumdan yapabilirdim. O sosumu herkes çok severdi.  Domates ve biberle güzel kahvaltılık sosumla onu mutlu edebilirdim.  İlk önce sos işini hallettim onu pişmesi için ocağa koydum. Diğer bir yandan çay makinasına suyu ve çayı koydum.  Masaya iki kişilik servis açıp kahvaltılıkları dizdim. Güzel bir salatayla da son noktayı koydum. En son sıcak sıcak sucuklu yumurtayı yapıp masaya bıraktım. Sosumda pişmişti. Kafamı kaldırıp saate baktı. Saat yediye çeyrek vardı. Şimdi ki işim gidip onu uyandırmaktı.  Yavaşça uyuduğu odaya gittim. Halen aynı pozisyonda yatıyordu. Yanına yaklaşıp çıplak omuzunu hafifçe dürttüm.  Tepki yoktu. Sert kaya gibiydi. Hissetmemişti belki benim ona dokunduğumu. Bir kez daha dürttüm halen cevap yoktu. Artık korkmaya başlamıştım. Yavaşça pikeyi kaldırıp kulağımı kalbine götürdüm. Korkudan o an ölebilirdim herhalde. Kalbinden gelen o sesle kendime geldim derin bir ohh çekip başımı kaldırdım ve o siyah incilerle karşılaştım. Pislik herif beni izliyormuş. Hafif bir şekilde sırıtıyordu. Korkmam hoşuna gitmişti galiba koca adamın. ‘’ senn ne zaman uyandın beni korkuttun. Uyandırmak için seni kaç defa dürttüm ama tepki vermedin. Çok kötüsün. Dünkü alerji şeysinden dolayı sana bir şey oldu zannettim. Uyuzsun’’ diyip çıplak göğsüne vurdum ve ondan hemen uzaklaştım. ‘’ kahvaltı hazırladım ben yukarı çıkıp üzerimi değiştireceğim.  İndiğimde benim hemen gitmem lazım eve uğramam lazım bana taksi çağırır mısın?’’  deyip üst kata çıktım. Ona çok sinir olmuştum. Lanet herif beni çok korkuttu. Üzerimi hemen değiştirip aşağıya indim. Beyefendi sofraya kurulmuş ne var ne yok süpürüyordu. Yok artık bitirmişti hepsini.  Şaşkın bir şekilde ona dönüp ne kadarda hızlı yediğini söyledim.  ‘’ ne var ? bu kadar lezzetli yapmasaydın bende yemezdim ‘’dedi. Sadece gülümsedim bu cevabına karşı.  Bu seferde o lafa girdi. ‘’ dün akşamdan sonra büyük bir ihtimal işten kovuldun. Sana  bir iş teklifim var. Orada kazandığın paranın 3 katını ve daha fazlasını kazanacaksın teklifimi kabul edersen. Artık dışarıda yemek yemekten sıkıldım. Kendi evimde normal ev yemeği yemek istiyorum. Hem ev işlerinde birinin sürekli bakması gerekiyor. Eski yardımcım yaşlandığı için işi bıraktı. Sen bunlarını yapabilirsin hem de.  Birkaç şartım var ama. Burada yatılı olarak çalışacaksın ve kardeşinde burada kalacak onun içinde bu iyi olur. Ve bu eve sen ben ve kardeşinden başka kimse girmeyecek. Ev için gerekli şeyleri sen halledeceksin gene halledemiyorsan bana söyleyeceksin ben gereğini yaparım. Kendini fazla yormana gerek yok.  Yemeklere gerekli önemi verdiğin sürece sorun yok. Sınavlarının olduğu zamanlar serbestsin. Eğer kabul edersen gereksiz masraflarda da kurtulursun burada rahat yaşarsın. Benim söyleyeceklerim bu kadar .’’ adam motora bağlamıştı resmen konuşurken. Şimdi gözlerini benimkilere dikmiş tepkimi bekliyordu. Cazip bir fikir ama Yusuf benim için önemli. Ben alışırdım bir şekilde ama Yusuf ne derdi ki. Cevap vermek için kafamı kaldırdım, konuşmaya başladım. ‘’ yalan söylememek gerekirse cazip bir fikir ama benim için önemli olan Yusuf’un vereceği tepki. Ona göre karar vereceğim .bana bir kaç gün müddet verin , kararımı pazartesi günü size iletirim.’’ Ben böyle konuşunca elini çenesine götürüp ovaladı. Düşünüyordu galiba. Sonra bana dönüp ‘’tamam’’ dedi masadan kalktı. Sonra dönüp ‘’hazırlan bir an önce çıkalım işe geç kalacağım.’’ Kafamı salladıktan sonra hızla masayı toparladım. Koridora geçip topuklu botlarımı ayaklarıma geçirdim o güzel kırmızı terlikleri de ayakkabı dolabına koydum. Montumu giyinmedim hava biraz ısınmıştı zaten onun yanındayken beni ister istemez sıcaklık basıyordu. O benden önce çıkmıştı. Bende hazır olduktan sonra anahtarlıkları kutusundan alıp kapıyı kilitledim çıktım evden.  Siyah kabanının yakalarını yukarı kıvırmış şoför tarafında durmuş dikiliyordu. Gene o bilmediğim düşüncelere dalmıştı.. ah o düşüncelerini öğrenmek için nelerimi vermezdim. O çok tuhaftı. Dalıp dalıp gidiyordu. Onu o düşüncelerden kurtarmak istiyordum ama nasıl yapacağımı bir türlü kestiremiyordum. Çok zor biriydi. Karmaşık, içinden çıkılamayacak bir ruh haline sahipti. Onu tanımak çözmek zor gibiydi. Benim orada olduğumu fark edince kafasını bana doğru çevirdi kafasıyla bin işareti yaptı. Artık onu tanıyordum. Onu ikiletmeden hemen yanındaki koltuğa geçtim. Ben kapıyı kapattıktan sonra o bindi arabaya. Krem deri koltukları vardı. Burası bile onun kokusuna bulanmıştı. Her yer o kokuyordu. Seri bir hareket arabayı çalıştırdı 100 civarında bir hızla devam ettik yol boyunca. Tek kelime etmedik.  O konuşmazsa bende konuşmazdım. Arada ona kaçamak bakışlar atıyordum. Yüzü çok ifadesizdi. Hiçbir tepki yoktu.. üzüntü sinir ya da mutluluk.. sadece yola odaklanmış ilerliyorduk. 20 dakika gibi bir sürede  benim evime varmıştık. Aracı durdurdu ve bana döndü. Bende sanki onun bir şey söylemesini bekliyormuş gibi araçtan çıkmadım. Ona doğru döndüm şimdilik öylece duruyorduk.  Sonunda konuşmaya başladı. .’’ teklifimi unutma. Cevabını ne zaman olursa olsun bekliyorum.  Bugün işe gelme dinlen.’’ İş konusunda bana emir verince benim sinir tavan yaptı. Ders iş gibi konularda bana karışılmasından her zaman nefret etmişimdir kimse karışmamıştır ben ne yapacağımı bilmişimdir her zaman için. O böyle söyleyince bence aceleyle hayır hayır geliyorum ben işe.  Bir stajerin işi aksatmsı çok saçma.’’ Ben böyle deyince ban gözlerini devirip o konuşmaya başladı. ‘’ sana ne söylüyorsam onu yap fazlası seni ilgilendirmiyor. Şimdi git dinlen ve kararını hemen ver.’’ Cevap vermeden indim aşağıya uyuz herif.  Dediğini yapacakmışım da falanda filanda. Çok beklersin. Ben eve giderken halen gitmemişti. Arkamı dönüp ona sen uyuzsun bakışı attıktan sonra kapıyı çantamdan çıkardığım anahtarımla açtım. Ayakkabılığa anahtarlarımı bırakıp Yusuf’un ayakkabılarına baktım yoktu demek ki beni dinlemiş gitmişti ablasının kuzusu. Hemen odama gidip üzerimi çıkardım.  Her yerim ağrıyordu.  Banyoya doğru paytak adımlar ilerleyip duşu açtım. Ev sabahları soğuk olurdu normalde şu an üşümem lazımdı ama üşmüyordum. Sinirlenmiştim sinirlenince kızarıyordum ısınıyordum.  Komik saçma bir olay ama öyle oluyordu. On beş dakika sonra duştan çıkıp bornozumu giydim. Mor bornozum çok seviyorum onu. Banyodan çıkıp odama gittim. Odama girdiğimde telefonumdan gelen mesaj sesiyle komidine yöneldim. Çantamdan telefonumu çıkarıp mesaja baktım. Mesaj Çağdaş’tandı.  ‘’ o küçük aklından işe gelmek gibi bir düşünce sakın geçirme küçük hanım çünkü gelmeyeceksin. Bu izni de hazırlanman için veriyorum.  Kardeşimle biran önce konuş karar ver. ‘’  patron gene emir yağdırmaya başlamıştı. Sinirlerimi fazlasıyla geriyordu. Ama kendimi yormayacağım dediğin yapacağım. Yorgundum zaten iyi olurdu dinlenmek.  Telefonu bırakıp dolabıma yöneldim. İç çamaşırlarımı giyip rahat mavi eşofmanlarımı üzerime geçirdim. Saçlarımı da güzelcene kurutup oturma odasına geçtim. Televizyonu açıp sabah programlarını zaplamaya falan başladım. Çok sıkıcıydı. Televizyonla hiçbir zaman aram iyi olmamıştı. Televizyondan sıkıp yerimden kalktım.  Yusuf’un okuldan gelmesine daha çok vardı. Sıkıntımı temizlik yaparak atabilirdim. Ben değişiktim işte böyle. Benim yaşıtlarım genelde canı sıkıldığında kitap olur müzik dinler falan bense temizlik yapıyorum.  Odamdan başladım. Birkaç gündür ilgilenmiyordum. Odam girip kitaplığım düzelttim tozunu falan aldım odanın halısı toparlayıp götürüp arka bahçeye açılan kapıdan çırptım. Zorlanmıştım ama gene de halletmiştim. Yatak çarşaflarımı toparlayıp yenilerini serdim odadaki aynamı odanın camını falan sildim süpürgeyle de odamı süpürüp odamdan çıktım. Aynı şeyleri Yusuf’un odasına da yapıp oturma odasına geçtim. Oda diğerlerine göre büyüktü. Hızlıca her yerin tozunu alıp odayı süpürüp mutfağa geçtim. Daha sonra telefonumun sesiyle odama gittim. Arayan Yusuf’tu.  Bu saate kadar aramaması tuhaftı sınavı vardı galiba ondan aramadı. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

‘’ alo Yusuf bi tanem nasılsın?? ‘’

‘ abla.. ben hiç iyi değilim .. abla gel hemen.. nefes alamıyorum… ablaaa…’

‘’Yusuf ablam ordakinlerden yardım iste geliyorum hemen okuldasın değil mi?’’

‘o..kuldayım abla gel hemen.. ‘

‘’tamam  bi tanem hemen geliyorum.’’

O an başımdan kaynar sular döküldü. Gene başlamıştı astım krizleri bir seneye yakındır olmuyordu. Kontrolleri falan temiz çıkıyordu nerden çıkmıştı şimdi bu?? Hemen çantamı kabanımı alıp evden çıktım. Taksi çevirip okulu tarif ettim o arada ambulansı arayıp okulun adresini verdim. Yedi dakika da falan okuldaydım. Şoktaydım. Yusuf bi tanem.. seni de annemler gibi kaybedemem.  Taksini ücretini ödeyip taksiden uçtum resmen koşa koşa okula gittim okuldakiler çoktan ambulans çağırmışlardı Yusuf’u sedyeye bindiriyorlardı. Koşarak yanına gittim. Kuzumun yüzü solmuştu. Nefessiz kaldığı ne kadar belliydi. Bende hemen yanına bindim. Elini tuttum eli buz gibiydi. Elim kalbine gittiğinde o atışları hissettim. Yaşıyordu. Bırakmamıştı beni ablasının bi tanesi. On beş dakika sonra falan hastane de olduk. Onu hemen yoğun bakım ünitesine aldılar. 

 Korkuyordum. Onu kaybetmekten çok korkuyordum.. çok zordu kimsesiz olmak… sabahtan beri tuttuğum göz yaşlarımı halen akıtamamıştım. Telefonumun sesiyle çantamı karıştırdım.  Arayan Çağdaş’tı. Alo dedim zorla çıkan sesimle.. Işık dedi o da o kadife sesiyle.. ne oldu dercesine adımı seslenmişti. ‘’ çağdaş ‘’dedim ağzımdan bir hıçkırık koptu.  ‘’ Çağdaş Yusuf çok kötü.. hastanedeyim.’’

‘’ hangi hastanedesin hemen geliyorum.’’  

‘beykoz devlet hastanesi’’ dedim dıt dıt sesleriyle yalnız kaldım..  on dakika geçmemişti. Ayak sesleriyle kafamı kaldırdım.  O gelmişti , Çağdaş gelmişti. Onu görmemle tuttuğum göz yaşlarımı bıraktım.. içli içli ağlamaya başladım. Birden onun o güçlü beni saran kollarıyla huzuru güveni buldum.. çağdaş dedim. Yusuf .. onu kaybedemem annemler gibi.. ‘’ şşttt sakin ol küçük ona bir şey olmayacak bak ben buradayım  yaşayacak o.. ağlama artık.. ‘’ saçlarımı yavaş yavaş okşamaya başlamıştı.. Çağdaş şuan bana şevkat gözteriyordu.. ona daha çok sarılamam neden oluyordu…

HUZURA 5 KALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin