BEKLENMEYEN TEKLİF

126 10 6
                                    

IŞIK

Ağlamak.. Hayatta sık sık yaptığım eylemlerden biri oldu her zaman. Sinirlendiğim de mutlu olduğumda kaygılı olduğumda yaptığım en iyi şeymiş gibi gelir her zaman. Fazla sulu göz biri olduğumu her defasında çevremdeki insanlara ispatlıyor. Ve ben gene ağlamıştım. Çağdaş beni utandırıp sinir ettiği için ağlama hissi gene dolmuştu içime. Ne yapacağımı bilmiyorum. Zor günleri atlatmaya çalışırken benim ergen tavırlarım da bunların üzerine tuz biber olmuştu. Bu çocuksu hareketlerim bazen cidden çok sinir bozucu oluyordu. Çağdaş’ın odadan çıkışıyla o sinirle hemen odamı toparlayıp kıyafetlerimi değiştirdim. Ben aşağıya inerken güneş daha yeni yeni ortalığı aydınlatıyordu. Çay suyunu falan koyduktan sonra patates kızartmak için patateslerle uğraşmaya başladım. Kafam dolu olduğunda iş yapmak hiç iyi gitmezdi ama kafamı dağıtıyordu gene de boş durup kafayı yemek yerine. Kahvaltı hazırlama faslını bitirdikten sonra odama geri çıktım. Çağdaşın odasından ses gelmiyordu büyük bir ihtimal tekrardan uyumuştur. Yusuf’a çıkarken baktığımda kalkmış hazırlanıyordu. Odama girdiğimde telefonumun mesaj sesi beni karşıladı. Elimi şifonyer üzerindeki telefonuma uzattığımda da çalmaya başladı. Arayan Ceyhun’du. Sabahın köründe aklına mı geldim arıyor beni. Beni akıllı insan bulmaz ki. Telefonu açmadım. Açmadıkça o daha ısrarlı bir şekilde telefonumu çaldırmaya devam etti. Zaten yeteri kadar sinirliydim.  Telefonu açıp ona bağırmaya başlamam bir oldu.

-Ne var Ceyhun gene ne oldu? Beni aramaktan vazgeç. Gerçekten çok sıktın artık. Ne var ne?

^Işık nasıl ne var? Ne kadar zaman daha beni peşinde koşturmayı planlıyorsun ?  Kızım beni süründürdün resmen. Aramızda bir şey olmayacak artık bunun farkındayım bari bırak son bir kez seni göreyim. Bugün öğleden sonra kampüsten seni alacağım. Beni umursamıyorsun bari son kez isteğimi yerine getir.

-Senden sonsuza kadar kurtulacağıma göre sorun yok. Tamam öğleden sonra bir gibi al beni kampüs çıkışından.

Cevap vermesini beklemeden telefonu suratına kapattım. Artık kurtulacaktım bu gerizekalıdan bu da bir şeydir. Çantamı alıp aşağıya indim. Yusuf kahvaltı tabağına yumulmuş bir şekilde kahvaltısını yapıyordu, Çağdaş’ta gazeteyi okumaya pür dikkat odaklanmıştı. Sessizce yerime geçip birkaç lokma ağzıma tıkadım zorla. Dersime bir saat kadar vardı. Kahvaltımı bitirim, hareketlendim. Çağdaş nereye der gibi baktığında istemsiz cevap verdim.

- Okula gideceğim sakıncası yoksa. Çıkmazsam geç kalacağım.

^Okula gideceğini bende biliyorum bekle ben seni bırakacağım.

-Gerek yok senin bırakmana. Hem senin toplantın var yarım saat sonra anca ona yetişirsin.

-Toplantı beni bekler. Seni ben götüreceğim. Odama çıkıp geliyorum,  ben gelene kadar kapının önünde ol.

Beyefendi yerinden bir hışımla kalkıp üst kata çıktı. Yusuf bizden bir saat sonra çıkacaktı evden. Biz didişirken o bizi takmadı bilene. Odasına çıktı. Kabanımı giyip kapının önünde beklemeye başladım. Onun aşağıya indiğini ayakkabılarından çıkan sesle anladım. Kafamı kaldırdığımda sanki küçük dağları o yaratmış edasıyla merdivenlerden inip yanımda bitti. Birbirimize sürekli tip tip bakıp durduk. 

 Arabaya bindiğimizde arkaya binmeye kalkıştığımda gözleriyle yanını işaret edip oraya geçmemi bekledi. Oturduğumda araba harekete geçti. Yol boyunca radyodan gelen hafif müzikle onun  uyuz bakışları arasında sıkışıp kaldım. Yarım saatlik yolu on dakikaya gelmiştim. Araba durduğunda  hiçbir şey söylemeyip arabadan inerken dirseğimi tutup beni kendine yaklaştırdı. Kulağıma nefesini verip sanki başkaları duymasın diye fısıltıyla konuştu.

HUZURA 5 KALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin