Kapkaç olayının üzerinden tam üç gün geçmişti. Dizlerim kabuk bağlamıştı, iyileşiyordu. Yusuf bu hırsızlık olayını ona haber vermediğim için bana çok kızgındı. Ama kardeşim bana dayanamazdı. Üç gündür bana iş yaptırmıyordu kafeye o beni bırakıp gelip geri alıyordu. O akşam Yusuf'tan sonra Yağız gelmişti. Acayip kızgındı . İki huysuz herifi yaptığım yemeklerle bir güzel kendimi affettirdim. Bu olaylar bir yana da o siyah inciler kaç gecedir rüyalarımı işgal etti. Gözlerimi ne zaman kapatsam onları görür oldum. O gözler bana bir şeyler anlatmak istiyorudu ama ben bir türlü anlamadım.. Çok çaresizlerdi... Konuşmak istedim ama olmadı sesim çıkmadı.. Çok zordu.. Terler içinde uyandim günlerce....
Bugün okulda staj yerlerimiz açıklanacaktı. Uluslararası ilişkiler ikinci sınıf öğrencisiydim ama deneyim amaçlı şimdiden staj eğitimi almamız gerekiyordu. Ben dersi kaçırdığım için staj yerimi Eylül benim yerime öğrendi. Arslan şirketler grubunda staja başlayacaktım. Bu mükemmel bir şeydi. Bu şirket Türkiye’nin lideri , dünya piyasasında da çok önemli şirketlerle yarış halindedir. Bu çok iyi olmuştu , iki ay boyunca öğrenebileceğim kadar şey öğrenecektim. Staj bir hafta sonra başlayacaktı..
Bugün tatil günümdü kafede. Okuldan çıktıktan sonra eve gitmek için otobüse bindim. Dizlerim iyileşmişti az çok. Telefonum kayıptı o gün en son görmüştüm düşürmüştüm, gerçi o milattan önce kalma telefonu biri alıp ne yapacak ki şimdi olsaydı iyi olurdu gene de. Aklım Yusuf’ta kalıyor ne zaman gelecek acaba, ben uyanmadan çıkıyordu hep. Otobüsten inip evin önüne geldiğimde siyah bir Porsche ve aracın kaputuna yaslanmış elindeki sigarayı ağzına götüren kişiyi tanıdım. Bu oydu siyah incilerin sahibi.. O günkü gibi spor giyinmişti spor ayakkabılarıyla ben buradayım diyordu resmen. Birkaç adım kala beni fark etti elindeki sigarasını yere atıp aramızda kalan mesafeyi o kapattı.
‘’Senn, senin ne işin var burada? Nasıl buldun evimi? ‘’ diye çemkirmeye başladım. Bana hiçbir tepki vermeden elindekileri bana uzattı. İki poşet vardı. Poşetleri karıştırdığımda birinde kırık telefonum ve kırmızı fularım vardı diğerinde ise bir hediye kutusu vardı. Bu ne gibisinden bakış attığımdan bana omuz silkti. Kutuyu açtığımda içinde son model telefonlardan biri ve yeşilin bin bir tonu bir fular bana gülümsedi. Ona dönüp bunları kabul edemem dediğimde lafa o girdi. ‘’ Fular o gün senin fularını batırdığım için telefon da sen benim kucakladığımdayken düştü galiba döndüğümde paramparça olarak buldum zaten kim alırdı ki o takozu?’’ o böyle deyince ona gözlerimi devirip ben söze girdim. ‘’ Benim olanı bana getirdiğin için teşekkürler diğerlerine gerek yoktu. Al hediyeleri ve buradan hemen git..’’ bu soruma cevap vermeden bana soru sordu. ‘’ kapkaçın olduğu akşam senin sarıldığın adam kimdi ??’ dediğinde öylece kaldım. Bu koca adam beni takip etmişti hem de o kadar saat burada beklemişti. Sinirleneyim mi şaşırayım mı bilemedim.
‘’ Sen beni takip mi ettin, hem sarıldığım kişiden sana ne seni ilgilendireceğini zannetmiyorum. Şu poşetini al ve buradan git.’’ Beni dinlemeden arabasına binip gitmişti. öküz herif beni dinlememişti ve defolup gitmişti. bu yaptığı da ne böyle. Neden beni takip etmişti ve sarıldığım kişiyi soruyordu. Saçma düşüncelerimi kafamdan atıp eve yöneldim. Eve girdiğim de mis gibi kokular beni karşıladı. Yusuf evdeydi, mutfağa giderken benim deli pat diye karşıma çıktı. Bu çocuk şaşkın gerçekten. Ödüm patlamıştı o şekilde mutfağa gittim hemen bir bardak su içtim. Arkamı döndüğümde Yusuf’un beni merak eden bakışları benİ karşıladı. ‘Abla çok korkuttum seni özür dilerim.’ Bu koca adam görünümlü küçük kardeşim beni şaşırtıyordu her zaman. Sıkı sarmaladı kollarını bana. ‘ Özür dileme manyak evet korktum ama boş ver hadi ben çok acıktım yemek yiyelim. Kafasıyla beni onayladıktan sonra masaya geçtik. Çok acıkmıştım kardeşimin bana yavaş ye diye yaptığı uyarılara takılmadan yemeğe devam ettim. Yemekten sonra mutfağı toplayıp odama gittim. Takoz telefonum paramparça olmuştu yüzümü ekşiterek onu bir kenara bıraktım sonra kırmızı fularımı elime alıp inceledim yıkanmıştı ama değişik kokuyordu . Fuları burnuma daha da yaklaştırınca o erkeksi koku burnumu doldurdu. Sanki onun kokusuyla yıkamışlardı.. O kokuyordu, kokuya biraz sigara kokusu sarmıştı ama her şeye rağmen mükemmeldi. Saçma düşünmeyi bırakıp kutuya elimi uzattım. Telefonu açtığımda hattımın ona takılmış olduğunu gördüm. Telefonu bırakıp onun bana aldığı fuları aldım çok güzeldi gözlerimin rengine rengi benziyordu. Fuları incelerken telefonun titremesiyle ona yöneldim. Mesaj Çağdaş diye birindendi. Benim öyle bir tanıdığım yok ki diye düşünürken mesajı açtım. ‘Sana verdiklerim bir hediye değil telefon ve fulara karşı bir özür bücür..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUZURA 5 KALA
RomanceHuzur.. beş harfli bir sözcük olup içerisinde birçok anlamı barındıracak kadar yüce olan diğer bir yandan da insanların hayatında küçük bir nokta ile etki edip kendine kocaman bir yer bulan kelime.. Çağdaş ARSLAN.. O huzuru on bir yaşında bırakıp de...