ÇAĞDAŞ
Dalmıştım gene geçmişe. Kahveyi bana getirdiğini dikkatim dağılmıştı. Hep böyle yapıyordu. Aklımı dağıtıyordu. Titrek bir şekilde bana yaklaştığında bende ona yaklaştım kahvemi aldım. O odadan çıkarken bende onla çıkıp kıyafet odasını gösterdim. Gömleklerimi ütüleyecekti, amacım onu yormak değildi sadece benle ilgili bir şeylerle ilgilenmesini istiyordum. Odayı gösterdikten sonra yanından ayrılıp odama mahsenime gittim. Kahveyi içtikten sonra keyfim yerine gelmişti. Yaptığı şeyler lezzetliydi. Bana yaptığı ilk kahve bugünkü sarmalar ve şimdi türk kahvem gerçekten iyidi bu işte. Bu zamanda bu yaşta kimsesiz bir kızın bu kadar becerikli olması mükemmel bir şey. Gerçi şu zaman göre baya değişik biriydi. Fedakardı. Çok masumdu. Masumiyetini kaybetmemiş birini görmek gerçekten çok değişik. Bir yanım onun hep yanımda olmasını istiyordu, diğer bir yanımda ondan uzak durmamı. Eğer ona bu kadar yakın olursam kendimi kaybetmekten korkuyorum, anne ve babama beslediğim sadakat hissini kaybedeceğim, onlardan uzaklaşacağım. Diğer bir yanda yanımda olursa onu korurum ona yardım edebilirdim. Onun buna çok ihtiyacı var, korunmaya… bu iğrenç dünyada mutluluğu nadir yaşayan insanlardan biri o güzel gözlerinden bunu anlamak o kadar basit ki.. o küçük bedenine bu kadar sıkıntıyı yükü yüklemesi ve bu kadar başarılı olması fazlasıyla onur verici bir şey. Onu yanımda tutmalıyım. Onu ve kardeşini.. Ne kadar erkek olsa da küçük biri. Evet karar vermiştim. Onları yanıma alacaktım. Mabedimi başkalarına açacağım. Onlardan bana zarar gelmezdi.. her an etrafımda olması iyiydi. Hem ev işlerini de yapar hem de o saçma kafeden kazandığı paranın daha fazlasını kazanırdı. Daha az yorulur hem de rahat yaşardı yanımda kardeşiyle. Yarın ilk işim ona bunu söylemek. Kesin karşı çıkacaktır ama buna izin vermeyecektim. Kesinlikle benimle yaşamalılar. Zor bir kız ama ben onun inadına kıracağım. Onun rahat ve güven de yaşamaya ihtiyacı var ve benimde ona ihtiyacım var. O bana huzur veriyordu. O yanımdayken düşüncelerimden arınıyordum ona odaklanıyordum. Odaklanılmayacak gibi değildi. Dikkat çekiciydi. Üzerindeki elbise bile onu ne kadar çekici bir hale getirmişti. Bugün dikkatimden kaçmamıştı. Makyaj yapmıştı. O güzel badem şeklindeki gözleri ortaya çıkmıştı. Çok dikkat çekici olmuştu. Bu iyi bir şey değildi. Dışarıdakilerde ona nasıl bakıyordur Allah bilir. Sinirlendim gene. Kendime hakim olarak ayağa kalktım. Ne kadar zaman olmuştu halen gelmemişti yanıma. Yavaşça odaya gittiğimde ellerini başının altına koymuş minik bir melek koltuğa sinmişti. Melek gibiydi. Masumdu. Saçları dağılmıştı koltuğun başlığından sallanıyordun. Elbisesi yukarı kıvrılmıştı. Bacakları tüm güzelliğini gözler önüne sermişti. Ayakları küçücüktü. Onu bu şekilde saatlerce izleyebilirdim ama çok rahatsız bir şekilde uyuyordu. Büyük bir ihtimal yarın kalktığında her yeri uyuşmuş olacaktı. Ani bir kararla onu kucağımı alıp odama götürdüm. Yanında olmalıydım. Odama götürüp yatağımın üzerine bıraktım. Bıraktığımda o uzun saçları yüzümü okşadı. Mükemmel kokuyordu. Bu kokuyu halen bulamıyordum. Çok tanıdıktı sanki yıllardır hep duymuştum bu kokuyu ama şimdi bulamıyordum. Yatağa bıraktığımda yavaşça kıvrılıp ellerini gene başının altına koydu. Çocuk gibiydi. Elbisesi daha çok açılmıştı. Gözlerimi bir kez daha açıp kapatıp kenardaki pikeyi alıp üzerini örttüm. Yatağın kenarındaki küçük oturağa geçip oturdum. Onu izlemek çok değişikti. Yüzü pürüzsüzdü. Kaşlarını da arada çatıp duruyordu sonra bir şeyler sanki keyfini yerine getiriyormuş gibi kaşlarının düzelmesini sağlıyordu. Kirpikleri upuzundu. Kıvrıktı. Arada bir titriyordu. Arda bir şeyler mırıldanıyordu. Ne söylediğini anlamıyordum. Ama onu huzursuz eden şeyler olduğu kesindi. Birden yüz hatları çok gerildi. Sesi daha çok keskin çıkıyordu ağzında. Büyük bir ihtimal kabus görüyordu. Onu uyandırmak için üzerinde eğildiğimde ANNE!! Diye bağırarak uyandı. Yüzlerimiz fazlasıyla birbirine yakındı. Terlemişti. Fazlasıyla kaygılı bir şekilde yüzüme öylece bakıyordu ki birden ağlamaya başladı. Ağlıyordu ve ben öylece ona bakıyordum. Birden onu kollarımın arsına aldım. ‘’ ağlama.’’ Dedim. Sadece bir kabustu. Unut kendine gel Işık diye konuşmama devam ettim. Tamam dercesine kafasını salladıktan sonra bana daha çok sarıldı. ‘’ben annemi gördüm o iğrenç kazayı yeniden yaşadım. Annemin çığlıkları halen kulağımda. Onları çok özledim.’’ Gözlerine bakıp seni anlıyorum bakışı attım gözyaşlarını sildim. Tamam ağlama sana şimdi kıyafet getireceğim üzerini değiştir su gibi oldun hasta olma bir de deyip yanından ayrıldım. Çok korkmuştu. O kapkaç olayının olduğu günde böyle korkmuştu. Ama bu çok farklıydı. Bu duyguyu benden başka kimse bilemezdi. O acılar bende yaşadım. Onun gibi bende kaybettim. Ama halen ayaktayım onunda ayakta olması o lanet olaya rağmen dimdik yaşaması onun ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha kanıtladı…. Ona benim kıyafetlerimi veremezdim çok büyük olurlardı . annemlerin odasına gidip onun pijamalarını alıp odama yöneldim. Onlar ve onlara ait ne varsa benim en değerlilerimdi her zaman. Onlara kimsenin dokunmasını istemezdim. Annemin o güzel kokusunun bulandığı yıllardır içinde taşıyan pijamaları şimdi bir yabancıyla paylaşıyordum. Onlara ihanet mi ediyordum. Evet ihanet ediyordum. Ama bunu çok istiyordum. Nasıl bir arada kalmaksa benimki de kendimi bir türlü anlamıyordum. Pijamaları alıp odam gittim yatağın başlığına kafasını dayamış bir noktaya o güzel gözlerini odaklayıp bir şeyler düşünüyordu. Onları düşünüyordu.. Anne ve babasını… aradan geçen yıllar acıları bitirmiyor sadece hayata devam etme gayesiyle sadece bir süreliğine bize unutturuluyordu. İnsan yapısının kuralıydı bu. Her ne olursa olsun hayata devam felsefesi… ben o felsefeyi bitirmek için o kadar uğraşmıştım ki ama bir türlü yapamamıştım. Bana emanet edilen şeyler vardı ve en önemlisi de almam gereken bir intikam. Benim yaşam gayemde oydu.. intikam.. onun ise yaşam gayesi daha masumdu. Kardeşi.. ona fazlasıyla değer veriyordu.. bir anne gibiydi. Kendinden çok düşünüyordu onu.. herkesin farklı bir sebepten dolayı bu lanet hayata bağlanma sebebi vardı.. ama sonuç aynı.. HAYAT DEVAM EDİYORDU…
Pijamaları ona uzatıp odadan çıktım. Yirmi dakika sonra falan kapıyı tıklattım cevap gelmedi gene çaldım ses gelmedi. Büyük bir ihtimal uyumuştu. Kapıyı yavaşça araladığımda onu gördüm. Annemin pembe çiçekli pijamalarıyla çok güzel görünüyordu.. anneme yakıştığı gibi ona da yakışmıştı. Üzerini örmemişti. Gidip yanına üzerini güzelcene örttüm. Artık kendimi tutamadım ve o güzel saçlarını bir öpücük kondurdum. Saçları da onun gibi yumuşacıktı. Küçükken en çok annemin saçlarıyla oynamayı severdim. Annemin de onun ki gibi uzun kahverenginin bin bir tonu saçları vardı. Annemin saçlarıyla oynamayı yıllar olmuştu. Çok özlemiştim. Belki bir gün onunkileriyle oynardım.. onu o güzel uykusuyla yalnız bırakıp salona gittim. Gözlerimin kızardığına yemin edebilirdim. Bugün yeteri kadar içmiş ve yorulmuştum. Ayakkabılarımı ve gömleğimi çıkarıp salandaki geniş koltuğuma yayıldım onun o güzel yüzünü düşünerek uykuma daldım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUZURA 5 KALA
RomanceHuzur.. beş harfli bir sözcük olup içerisinde birçok anlamı barındıracak kadar yüce olan diğer bir yandan da insanların hayatında küçük bir nokta ile etki edip kendine kocaman bir yer bulan kelime.. Çağdaş ARSLAN.. O huzuru on bir yaşında bırakıp de...