Bu nasıl bir bölüm adı amk?
Gün gelmişti. Bugün o kızın yanına gidecektim. Neden gideceğimi bile bilmiyordum üstelik. Saat daha sabah 8 di ama benim stresten ellerim terlemeye başlamıştı bile.
Jisung yanıma geldi ve kucağıma oturdu. Kollarımı beline dolayıp kendime daha çok yakşaştırdım. Saçlarımın arasını öptü.
Kendimi onun yanında iyi hissediyordum. Bu şuan için bile geçerliydi.
Saçlarımı öptükten sonra yanağımı da öptü ve başını göğsüme koydu. Saçlarının kokusu burnuma geliyordu ve iyice mayışmamı sağlıyordu. Öpücükleri ise bir ağrı kesici gibiydi. Canımın acıdığı yeri uyuşturuyor ve tekrar kanamasını engelliyordu.
O bana gerçekten iyi geliyordu.
Js: Bugün gidiyorsun.
Mh: Evet gidiyorum sincabım. Evde tek kalacaksın. Balkona bile çıkma. Kapıyı kimseye açma anahtarı alacağım. Be bişey olursa beni aramayı unutma. Ayrıca dolapta yemek var. Fırında da var. Kendin hazırlama. Mikrodalgaya koyup ısıtabilirsin.
Js: Tamam tavşancık. İlaçlarımı da alırım.
Mh: Tamam.
*****
Saat gelmişti. Daha 6 idi ama erken gitmekte yarar vardı. Anahtarımı ve telefonumu alıp Jisung'a yapması ve yapmaması gerekenleri tekrarladıktan sonra evden çıktım.
Kız beni orada bekliyordu. Beni görünce yanıma geldi.
Kız: Gidelim. Baban seni bekliyor.
Hiçbirşey demeden arkasından gittim. Beni bir arabaya bindirdi ve lüks, tripleks bir villanın önüne gelince indirdi.
Ev dağ başındaydı ve yüksekten korktuğumu hatırladım.
Sonunda babam dediği adamın odasına geldiğimizde içeri girdim. Kilolu bir adam şirket koltuğunda oturmuş bana bakıyordu.
Baba: Hoşgeldin oğlum.
Mh: Sizi hatırlamıyorum.
Baba: Hatırlayacaksın oğlum. Geç otur. İçecek birşeyler ister misin?
Mh: Hayır. Teşekkür ederim.
Baba: Peki. Hafızanı kaybettiğini duyduğum anda tam anlamıyla yıkıldım oğlum...
Buradan bakınca hiç öyle görünmüyor.
Baba:... Ama şimdi iyisin değil mi?
Mh: Evet iyiyim.
Hayır değilim.
Baba: Sevindim. Seninle önemli bir konu hakkında konuşmam gerek.
Ha şöyle, sadede gel baba.
Mh: Söyle.
Ona baba demek içimden gelmiyordu. Ona ısınamamıştım. Belki de babam değildi? Nereden bilebilirdim ki?
Baba: Dost şirketimizin CEO' su olan Kim Yugyeom'la evlenme gerek. Böylece şirketim daha da büyür.
Mh: Ben neden senin çıkarların için kendi hayatımı karartmayın peki?
Baba: Çünkü ben senin babanım.
Mh: Babam ol ya da olma. Kabul etmiyorum. Kimse için sevgilimi bırakıp hayatımı karartamam. Bu kadarsa gidiyorum.
Baba: Düğün tarihiniz bile belli Minho. Yarın evleniyorsun.
Ne? Yarın evleniyor muydum? Bunları sindire ilmek için bile bir aya falan ihtiyacım varken yarın evleniyor muydum? O anın siniriyle masadaki herşeyi yıkıp evden çıktım ve bir taksiye binip kendi evime gittim.
Anahtarları bulup kapıyı açtım. Jisung olan bitenden habersiz izlediği programa kendini odaklamıştı. Önündeki cips paketinden bir cips almış ağzının önünde tutuyordu.
Dalmış. Dalınca bile çok tatlı.
Sonunda cipsi yemek aklına geldiğinde öne atıldım ve ısırmak üzere olduğu cipsin diğer tarafından ben de ısırdım. Bunu yaparken dudaklarımız birbirine sürtünmüştü.
O hala şaşkınlığını atamamışken yanına oturdum ve önündeki cips paketinden bir tane cips alıp ağzıma attım. İzlediği programa baktığımda gülmeye başladım. Evlendirme programı izliyordu ve programda iki kadın saç baş birbirlerine girmiş canlı yayında kavga ediyordu.
Js: Biz asla böyle kavga etmeyelim.
Mh: Biz asla kavga etmeyelim.
Js: Neden seni çağırmış?
Mh: Kim Yugyeom diye biriyle evlenmemi istiyor. HEM DE YARIN! İnanabiliyor musun?
Js: NASIL YA?! NE CÜRET?! HANGİ P*Ç KURUSU İSTİYOR LAN BUNU?!
Mh: Adam bana babanım dedi. Ama yakın hissedemedim. Hatta tanıdık bile gelmedi.
Js: İyi de Minho, senin baban öldü ki.
_____
Selam genç insanlar!!!
Bu günden sonra 3 fic birden yazdığım için bölüm geç gelebilir.
Sizce o adam Minho'nun babası mı?
Değilse o adam kim?
Jisung neden bu kadar tatlı?
Neyse.
Kendinize iyi bakın💛💛💛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunu -MinSung-
Teen Fiction"Benim yüzümden kalbin acıyor değil mi? Peki öpücükler kalpteki yaraları da iyileştirir mi?"