Jisung'umu sonunda taburcu etmişlerdi. Ama bir süre tekerlekli sandalye kullanması gerekiyordu.
Onu evimize götürmek için arabaya bindirdim. Eve geldiğimizde koltuğa uzandırdım.
Mh: Aç mısın? Birşeyler getirebilirim.
Js: Biraz açım. Ne var ki?
Mh: Biraz pirinç lapası var, tobokki var, ton balığı var ve acılı ramen var.
Js: Tobokki alabilirim.
Mh: Tamam hemen getiriyorum.
Yemekleri ısıtıp salona getirdim ve Jisung'a yedirmeye başladım. İştahla yiyordu ve yerken yanaklarını şişirdiği için tam bir sincap gibi görünüyordu.
Mh: Sincap gibisin.
Js: Hm?
Ağzı tıka basa dolu olduğu için sadece ses çıkartabiliyırdu.
Mh: Sincaba benziyorsun dedim. Özellikle yemek yerken yanaklarını şişirdiğinde sincap gibi görünüyorsun.
Jisung ağzındakileri yuttuğu da bana cevap verdi.
Js: Bana hep sincap derdin zaten. Şimdi de sincap de.
Mh: Tamam minik sincabım. Yeter ki sen iste.
Jisung yemek vermemi istediğini belli etmek için ağzını aştı. Dayanamadığım için alt dudağına minik bir öpücük kondurdum. Gülümseyip tekrardan ağzını açtığında tabakta kalan son parçayı ağzına verdim.
Markete gitmem gerekiyordu çünkü evde peynir bitmişti ve peynirli makarna yapacaktım.
Mh: Sincabım benim markete gitmem gerek. Hemen dönerim tamam mı?
Js: Yolu biliyor musun?
Mh: Evet. Felix göstermişti.
Js: Dikkat et o zaman.
Mh: Tamam.
Dışarı çıkıp doğruca markete gittim. İçeri girdiğimde peyniri alıp kasaya götürdüm ve parasını ödeyip marketten çıktım. Birisi beni takip ediyormuş gibi hissettiğimden adımlarımı hızlandırdım.
Köşeden dönmek üzereyken birisi beni kendine doğru çekti. Ona doğru baktığımda bir kadın olduğunu gördüm. Yeşil bir elbise giymişti, minik bir suratı vardı. Ama beni korkutan şey, elbisesinin cebindeki bıçağı çıkartıp bana doğrultmasıydı.
Kadın: Lee Minho sen misin?
Mh: E-evet?
Kadın: Yarın akşam saat 7:35' te burada ol. Yoksa karışmam.
Kadın bunları söyledikten sonra bıçağını tekrar cebine koyup gitti. Ben de elimde peynir poşetiyle eve koştum.
Bu kadın da kimdi? Ve neden 7:35 te orada olmam gerekiyordu?
Eve geldim, kapıyı açıp kendimi içeriye attım ve kapıyı kapattım.
Js: Minho sen mi geldin?
Mh: Konuşmamız lazım Jisung.
Jisung'un yanına oturup olanları anlattım. Beni dikkatle dinledi. Konuşmam bitince o konuşmaya başladı.
Js: Yani kim olduğunu bilmediğin bir kadın seni tehdit mi etti? Dünyada bilmem kaç milyon tane Lee Minho var. Belki başka bir Lee Minho'dur.
Mh: Eminim ki başkasıdır. Ama yarın oraya gitmem gerek. Hayatımızı tehlikeye atamam.
Js: Dikkat etmem lazım biliyorsun değil mi?
Mh: Evet. Biliyorum sincap. Ama şimdilik konuyu kapatsak olur mu?
Js: Olur tavşancık.
Mh: Tavşana benzemiyorum.
Js: Benziyorsun. Dişlerin tavşan dişi gibi. Konuşman da tavşan gibi. Kulakların da tatlı. Tavşana benziyorsun.
Mh: Tavşanlar sincap yer mi?
Js: Neden sordun ki?
Mh: Tavşanlar sincap yemiyorsa tavşan olmayı kabul etmiyorum.
Js: Normalde yemezler ama sen istisnai bir durumsun. Ama sadece beni yiyebilirsin. Başka bir sincabı değil.
Mh: Kabul. Ama dinlenmen gerek. Yorgunken tadın güzel olmaz.
Js: Peki bay tavşan. Ama beni yemek için enerjik olman lazım. Sen de uyu.
Mh: Tamam.
Jisung bana yer açmıştı. Yanına uzandım ve saçlarıyla oynamaya başladım.
Onu rahatlatmak için konuyu kapatmıştım ama aklım hala o kızda kalmıştı.
Umarım Jisung haklıdır ve aradığı başka biridir.
_____
Saat 21:29 yazdığım en geç bölüm.
Şilammm!!!
Sizce kadın kim?
Aradığı Minho başkası mı yoksa o mu?
Uzun birşey yazmayacağım. Bu yüzden...
Kendinize iyi bakın💛💛💛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunu -MinSung-
Novela Juvenil"Benim yüzümden kalbin acıyor değil mi? Peki öpücükler kalpteki yaraları da iyileştirir mi?"