nine

232 49 0
                                    


~

Su damlacıkları tüm bedenini sararken, ılık su yavaş yavaş bedenini gevşetmişti. Titreyen elleri sabunu kavrarken çiçek aromalı şampuan büyük olanı istemsizce hatırlatıyordu.

Jungkook alışmaya başlamıştı onsuzluğa. Ne zor şeydi alışmak. Taehyungtan uzak bir dünya adeta çocuksuz bir oyun bahçesi gibiydi. Sessiz, anlamsız ve hüzünlü.

Alışmıştı onsuzluğa ancak her bir minik zerre hala onu hatırlatıyordu. Tenine karışan çiçek kokuları büyüğünkine benziyor, güneş tutamları saçlarının buklelerini çalıyordu.

Ne zor şeydi alışmak Taehyung'un olmayışına.

Sular aktı bedeninden mermere birer birer zaman gibi. Yalvardı küçük Tanrı'ya acılarımı da akıt zamanım gibi suyla.

Mayışan bedeni, titreyen elleri, hastane kokusuna karşın bir avuç şampuan kokusunun baskınlığı tüm odayı sararken çalan telefonla suyu kapattı Jung-ah.

"Taehyung" diye düşündü, "Taehyung mu arıyor?" diye.

Hemşiresinin açtığı telefonla, hızla bornozunu kan vermekten delik deşik olan kollarından geçirirken, kimin aradığına dair merakı hızla artıyor eli ayağı birbirine dolaşıyordu.

Dönen başı kaygan zeminle buluşurken, yere çarpan bedeni acıyla tek dost'u hemşiresinin adıyla yarıda kesildi "Yoona gel!"

Hemşiresinin bir kaç saniye içinde yanına gelip yardım etmeye çalışması arasında Jungkook sordu "Kim aramış..?"

"Hiç kimse yanlış olduğunu söyledi"

İşte o an bir şeyler kırıldı, hayır hayır Jungkook'un kalçasında ki minik kemikten bahsetmiyorum.

Kalbi kırılmıştı...

𝐦𝐢𝐭𝐨𝐦𝐚𝐧𝐢 : 𝐭𝐤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin