› the night we met

32.4K 1.4K 1.2K
                                    

Bu kitabı sadece YouTube'da gördüğüm bir FMV sayesinde yazmayı düşündüm, ilham kaynağım oldu kendisi. Ona buradan çokça teşekkür ederim. 

Yapılan FMV, Morgue adlı kitaba yapılmış bir FMV'di ve Morgue yazarıyla konuştum, bazı kısımlarda ondan esinlendiğimi biliyor, Morgue kitabını okumadıysanız gerçekten okumanız gereken bir kitap..

Media'da hikaye için yaptığım tanıtım videosu bulunmaktadır, izlemeden geçmemenizi rica edeceğim..

***

Sessiz şehrin, karanlık gecesine ses olan tek şey yağmurdan başka bir şey değildi. Belki de en soğuk gecelerden biriydi. Elleri cebinde, soğuktan donmak üzere olan kulaklarını kapattığı kapüşonu ile, sokağın köşesindeki kaldırımda bekliyordu. 

Etrafına bakındı bir süre, görüş alanında kimse yoktu. Verdiği nefeslerin buharlaşıp havaya karıştığını görüyor, birazdan donacağını düşünüyordu. Kansızdı. Ayaklarının buz gibi olduğunu hissediyordu, üstelik soğuktan burnu bile kızarmıştı. 

Cebinden çıkarttığı telefonuna bakındı, ekranı yağmurdan ıslanıyor, büyük bir çaba içerisinde görmeye çalışıyordu. Saat geç olmuştu ama hiçbir arama yoktu. Ekilmiş miydi? Biraz daha beklersem belki gelir, diye düşündü. 

Her yeri ıpıslak olmuştu, bu rahatsız edici bir histi. İçindeki tişörtü vücuduna tamamen yapışmış, pantolonu artık daha dar olmuştu. Bir süre bekledi öylece, gelir umuduyla. Ama ortada hiçbir şey yoktu.

Sonunda gitmeyi düşünmüştü,  narin bedeninin hasta olacağına fazlasıyla emindi. Beklediği köşeden yavaşça ayrılırken, bir kez daha arkasına baktı. Kimse yoktu, gelmemişti işte. Hayal kırıklığına uğradığını hissetti kısa bir süre, yoksa onu kıracak bir şey mi yapmıştı? Ya da, diye düşündü. Başına kötü bir şey mi gelmişti?

Başını iki yana sallayıp, bu düşünceyi toz bulutuna çevirdi. Kötü düşünmeyi sevmiyordu fakat bu kadar iç karartıcı bir yaşantının içerisinde normal düşündüğüne pek rastlanamazdı. 

Yavaş adımlarla önündeki taşlara vura vura ilerlerken, kafasını kaldırma gereği hissetmişti. Kısa bir süre etrafına bakındı. Burasının tanıdık geldiğini düşünmüyordu. Ekilmiş ve üstüne üstlük kaybolmuştu, bir gece daha ne kadar kötü olabilirdi?

Girdiği sokakları hatırlamıyor, başka sokaklara sapıyordu. Üstelik gerçekten sırılsıklam olmuştu ve ıslak bir şekilde yürümekten nefret ederdi. Kapüşonu bile artık işlevini kaybetmiş, ıslaklığı yüzünden saçlarına aktarma yapmıştı. 

Saptığı bir sokağın lambası çalışmıyordu. Ne kadar da güzel, diye geçirdi içinden. Yavaş adımları yerini hızlı adımlara bırakırken, duyduğu ses ile durma gereksinimi duymuştu. 

Ara sokaklardan birinden gelen ses, hiçte güzel bir şeye benzemiyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu, ya hızlı bir şekilde bu sokaktan geçip, evin yolunu bulacaktı, ya da.. ya da o sesin geldiği yere gidip, merak ettiği şeyi öğrenecekti.

Ve ikinci seçenek nedense daha cazip gelmişti. 

Yavaş adımlarını sesin yönüne doğru ilerletirken, yutkundu. Birazdan ne göreceğini bilmiyordu, korkmalı mıydı?

Hafif yaklaşmış, yağmur damlalarından seçebildiği kadar görüntüye şahit olmuştu. Sadece bir grup insan başka birine bağırıyor, onu itekleyip duruyorlardı. Az sonra olacakları görmek istiyor muydu peki? 

İzlediği insanların sadece birinin silahını çıkarttığını görmüştü. Sonrasına bakmak istemedi, nefesi kesilmişti. Onu öldürecekler miydi? 

Adımlarını geriye doğru atarken, yapmaması gereken bir şey yapmıştı. Ses çıkartmış, bütün bakışların ona yönelmesine sebep olmuştu.

Siktir, dedi. Adımlarını geriye atmaktan vazgeçmiş, koşmaya başlamıştı. Olabildiğince hızlı koşuyor, hangi sokağa girdiğini bile bilmeden, sadece koşuyordu.

Daha ne kadar koşması gerektiğini bilmiyordu, bulduğu bir sokağın karanlık köşesine geçip, duvarın dibine çökmüştü. Kalp atışı, onun koştuğu hızının iki katı bile olabilirdi. 

Derin derin nefesler alıyor, ama bir yandan ses çıkartmamaya çalışıyordu. Bir süre sadece orada o şekilde bekledi, üstü başı batmıştı. Babam, diye düşündü. Babam beni merak eder.. Sonrasında kendi düşüncesi ile saçmaladığını fark etti. Babam beni neden merak etsin?

Artık takip edildiğini düşünmediğinden dolayı oturduğu yerden kalkmış, etrafına bakındıktan sonra sokağın köşesinden dönmüştü ki, duraksadı. Ya da tam anlamıyla, durmak zorunda kaldı. 

Alnında hissettiği metal hissiyat ile, ne zaman kapadığını bilmediği gözlerini açmış, tuttuğu nefesi vermişti.

Alnına yaslanmış olan silaha bakmış, sonra bakışlarını karşısındakine çevirmişti. Yüzünü seçemiyordu, hem yağmur damlaları olsun, hem de bu karanlık sokakta pekte mümkün değil gibiydi.

"Beni yordun çocuk," diye söylendi karşısındaki, "Ve ben yorucu şeyleri hiç sevmem."

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
CRIMINAL | VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin