~11~

28 2 1
                                    

O güzel gün gitmişti. Benim için hiçbir şeye değişmeyeceğim kadar güzel olan gün. O kadar mutluydum ki o gün, diğer her şeyi unutmuştum.

Sanki üzerimize yağan kar taneleri bize kanat olmuş ve bizi oradan alıp çok uzak, kimsesiz bir yere götürüvermişti.

Aslında o kadar da uzak bir zaman önce değildi, daha dün yaşanmıştı bütün bu güzellikler fakat şimdi bana o kadar uzak geliyordu ki o mutlu günüm.

Çünkü şimdi hayatın gerçekleriyle yüzleşmek zorundaydım. Yorganıma sıkıca sarılmış, yatağımda yatıyordum. Yanıbaşımdaki komodinimin üzerinde sümüklü peçete yığını ve içemediğim için yarısı hala dolu çorba kasesi duruyordu.

Anlayacağınız üzere deli gibi hasta olmuştum. O gün karda çok kalmış olacağım ki, tüm vücudum şimdi etkisini gösteriyordu.

Ayrıca yarın okul vardı. Bu halde nasıl gidecektim ki okula...

Annem yorganıma sarılmamamı söylediyse de onu dinlemeyip yorganıma sıkıca sarılmıştım. O kadar üşüyordum ki. Sanki o gün vücudum havanın buz gibi soğukluğunu içime depolamış, etkisini şimdi gösteriyordu.

Tam hapşuracakken sümüklü peçete yığınımdan hızlıca bir tanesini alıp, burnuma kapattım ve BUM!

Hapşurmamla beraber odamdaki mikrop sayısı iki katına çıkmıştı, mükemmel...

Peçetemle burnumu silip yığının içine tekrar bıraktım. Sonra odamdan daha fazla mikrop barındıran yatağıma dönüp sıkıca yorganıma sarıldım.

Biraz sonra annem odama gelmişti.

"Bak, yine sarılmışsın sıkı sıkı."

"Anne ne yapayım çok üşüyorum." 5 yaşındaki bir çocuk gibi çıkmıştı sesim.

Annem elini alnıma sonra yanaklarıma koydu. Sonra uzanıp alnıma küçük bir öpücük bıraktı.

"Yanıyorsun çok kötü." Nazikçe yorganımı bacaklarıma kadar indirdi. Ellerimi kollarıma dolayarak ısınmaya çalıştım.

"Çok üşüyorum."

"Sabret biraz. Çok ateşin var."

Bir süre ikimiz de konuşmadık. Annem peçete yığınımı çöpe atıp yeni peçeteler bıraktı. Bir yandan da beni sıkıştıracak sorular sormaya başlamıştı.

"Neredeydin sen dün? Çıktın öyle apar topar. Çok mu kaldın dışarda? Çok kötü üşütmüşsün çünkü."

Ne diyecektim şimdi? Nasıl cevap verecektim. Yalan söylemeyi hiç sevmezdim ama bu durumda ne yapılırdı ki?

"Anne işte Meteyleydim. Hani şu babamın ortağının aşırı yakışıklı oğlu var ya. Hani sakın onunla çok yüz göz olma babanın ortaklığı bozulmasın dediğin. Hah o işte. Onunla baya güzel anlar geçirdik işte, el ele tutuşup kar yağarken kahkaha falan attık. Muhtemelen o yüzden de şu an bu haldeyim." diyemezdim ya annemin suratına.

Bir anlık bunları söylediğimi düşündüm ve annemin yüz ifadesini canlandırdım kafamda. Ne komik olurdu.

Cevap vermediğim için sinirlenmişti şimdi.

"Burcu, kime diyorum?"

Eğilip suratıma baktı. Yere bakan yüzümü anneme çevirdim ve gayet doğal davranmaya çalıştım.

"Ya dışarı çıktım işte biraz takıldım öyle."

Tam bir soru daha gelmeden kendimi kurtarmam lazımdı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 28, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Görev TamamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin