Vakit alacaklıdır bu şehrin arka sokaklarındaki kırgın,kirlenmiş gözlerin gölgelerinde... Belli belirsiz kaplanır yüreklere kargaların seyre gelen sesleri. Bir meltem eser odamın penceresine uzaklardan. Ciğerimi dağlar sonrasında bu habersiz gelen sonbaharlar...
Dökülmeyen yaprağı ,yıpranmayan yeri kalmadı sevdamın .Hüzün mevsimidir sonbahar...Bırakmak istediğim fakat bir türlü kopamadığım bu koskoca şehir...Benim bütün hatalarım...Toza bürünmüş hayaller sunar dudaklarım...
Bir veda mektubuyla kapanır mıydı bilmem ama bu son vedam olsun...Bu hikaye benim dünyaya veda hutbem olsun...
Kararan umutların ardından hayallerini süsleyen İstanbul'a varmıştı artık.Elindeki tüm geçmişini bavuluna tıka basa doldurmuştu.İçi kıpır kıpırdı yeniden doğmuşçasına...Hiç yanından ayırmadığı yaprakları sararmış defteri çıkardı;birkaç satırla duygularını kaleme almalıydı.içinde kopan fırtınaları tek yazarak anlatabilmişti zaten bugüne kadar.Gözlerinde kaybolan mahvoluşunu unuttu bir anlığına.Ardından Fatma şu kelepçeleri vurdu kâğıdına:
'Oysa herkesin bir hikayesi vardı
Yürekleri ayağa kaldıran.
Benim tüm hikayem sendin İstanbul.
Kafiyelerimiz hiç birbirine uymadı bugün ki kadar.
Sevmedin beni hiç...
Mürekkebimin yazası vardı seni
Anlatası vardı başka gönüllere sevdamı.
Zehirlediğin bu kalbin panzehri sendin İstanbul...
Keşkelerime kalmadan görseydim o yüreğimi hoplatan çehreni
Sevdim seni,
Öyle sevdim ki...
Hayalin gelince aklıma İstanbul
En güzel gülüş sendin.
Bir seni sevdim mezarıma kadar...
Mevlam ayrı yazmasın seni benden...
Sen en büyük duam,
Gönül yaramsın İstanbul...
Ve ben hep seni tıpkı bugün ki gibi yalnız seveceğimi biliyorum İstanbul...'
İnadına tenine çarpıyordu sert rüzgar. Hangi çılgın rüzgar içinde büyüyen alevi yok edebilirdi ki bir insanın? Gözlerinden birkaç damla düşen gözyaşı ,yağan yağmura karıştı. Hissetti keşmekeş olan hayallerini. Son bir kez daha hatırına getirdi. Kalbine bir ok gibi saplandı ayrılıklar. Beyninde döndü sopsoğuk kelamlar. Yorgun düşen bedeni yere yığıldı İstanbul'un arka sokaklarında .
Yerden kalkmaya takati yoktu.Gözlerini sımsıkıca kapadı.Fatma'nın bu acınası halini gören ve o anda yoldan geçen adam hemen arabasınından indi.Ve ''Hanfendi!İyi misiniz?'' dediFakat Fatma'dan tık yoktu.Adam Fatma'yı kucakladı.Arabaya bindirdi.Ve en yakın hastaneye götürdü.Hastanede o akşam kalması gerekiyordu.Adam Fatma'nın kimsesi olmadığı için ayılana kadar yanından ayrılmadı.
Fatma'nın elinde sımsıkı tuttuğu defterini aldı.Belki yakınları ile ilgili bir şey yazıyordur, onlara Fatma'nın durumunu haber veririm diye araladı sayfaları.Fatma'nın yazdıklarını tek tek okuyor, okudukça etkileniyordu ondan.Adam tam odadan çıkacakken Fatma gözlerini aralandı:
''Gitme! Karanlığımla tek başıma bırakma beni.Kimse duymadı sessiz çığlıklarımı.Yapayalnız bırakma beni ne olur.''
Ali Bey:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHŞERE KADAR SEVMEK
ChickLit"Oysa herkesin bir hikayesi vardı. Yürekleri ayağa kaldıran...Gün olurdu ya nasıl sevdiğini sebepsizce unuturdu insan.Neyi ,niye sevdiğini? Ayrılıklar kapıda dururken zordu sevmek...Mahşere kadar sevmek neydi sahi?"Şehadet