#Ölüm Gözyaşları

1.7K 67 9
                                    

Asya'da

Burnuma gelen yabancı kokuyla kendime geldim. Gözlerimi açamayacak kadar halsizdim. Kendimi zorlayarak açtım gözlerimi. Yavaş yavaş damlayan , adeta ölümü anımsatan serumun damlama sesi, loş ışık ve karşım da duran bitkin adam. Gözlerimin radarına giren adamla kendime geldim. Tanrım! Dolunay!
Demir karşımdaki koltukta bitkin bir halde oturuyordu. Biraz yere baktıktan sonra gözlerinden damla damla yaş akan bana baktı.

Gözlerima bakan gözlerinde ise saf bir şekilde alev alev yanan acı vardı... Yavaşça kalktı bana doğru bir adım attı. Sendeledi. Kendini toparladı ve başıma geldi. "İyi misin?"dedi. Değildim olamazdım da. Bıkkınca gülümsedim. "Sence? Sen?" Dedim. Uzun cümle kurucak bile halim yoktu. Dolunay kardeşim gözümün önünde kaçırılmıştı.Demir gülümsedi ve "İyi olucaz."dedi...

Dolunay'dan

Kayıp beden, ölü ruh... Rutubetten dolayı  artık iflas etmiş ciğerler...  Tek tek yere düşen naif kan... Son gücümle bir kere daha vurdum kapıya. Sesim kısılmıştı. Bu lanet yerde 2 gündür kalıyordum. Beton ve rutubetli yer , bir adet battaniye.  Yemek ve su için gelen arsız köpekler. Gözlerim alev alev yanıyordu. Hayır ağlamaktan değil,  her şeye ağlayabilirim. Ama bu durum için bu şerefsizlerin yanında asla! Rutubet... Beni bitirmişti... 2 gündür kafayı yemek üzereydim neredeyim? Beni kim kaçırdı?  Babam nerede? Diye düşünürken gözüm rutubetten çürümüş duvara takıldı. Bingo! Çıkış biletim. Astım. Astımım var gibi yapacaktım.  Tahminime göre 10 dakikaya kadar kontrole gelceklerdi. Bu benim için iyi bir fırsattı.

Burada sadece
2 adam vardı. Ve odanın tuvaleti vardı. Önce kendimi zorlayarak ses çıkarmamaya dikkat ederek kokuşmuş tuvalete doğru ilerledim. Keskin bir şeye ihtiyacım vardı.

Filmlerde hep aynayı kullanırlardı. Denemekten zarar gelmez diyerek içeriye girdim. "Lütfen "dedim. "Lütfen Allahım ayna olsun." Zaman kaybetmemek için hızlıca içeriye girdim.

Evet ayna vardı! Ellerim bağlıydı ama. İkı elimle dikkatlice çıkarmaya çalıştım aynayı. Kapıyı kapattım. Aynayı kıracaktım.

Ses çıkmaması için tişörtümün içinde kırmam gerekiyordu. Ama lanet olsun ki ellerim bağlıydı. Ne yapmam gerek diye düşünürken gözüme asılı olan havlu takıldı. Sinsice sırıttım.

Hemen havluyu alıp aynayı onu içinde kırdım. Ve keskin parçayı ipe sürtmeye başladım. 2-3 Dakika uğraştıktan sonra ipleri çözmeyi başarabildim ama ipi hafifçe geri bağladım.Anlayabilirlerdi.

Aceleyle aynayı çöpe attıktan sonra eski yerime doğru yönledim ve çömeldim. O sırada adamlardan biri geldi. Onu görmemle nefes alamıyor numarası yaptım. Adam boş boş baktı. Ah lanet köpek.

Neden anlamazsın ki?  Düzensiz nefesimle beraber "A-Astım." Dedim. Ve kendimi yere bıraktım. Adam koşarak ayrıldı. Ölmeme izin veremezdi ve büyük ihtimalle yardım çağıracaktı. Ben ölürsem o da ölürdü. Eğer beni öldürmekse amaçları şuana kadar bakmazlardı zaten. Adam arkasında kapıyı açık unutmuştu. Arkasından zaman kaybetmeden hemen koşarak koridora doğru yöneldim. Lanet olsun!  Bu taraftam geliyorlardı. Onları görmemle odalardan birine daldım.

Nefes nefese kalmıştım. Karnım feci dercede ağrıyordu. Ama şuan bunları takamazdım. Adamların odaya girdiğını görmemle koşarak odadan çıktım ve onların  odaya girmesiyle kapıyı kapatım kitledim. Adamın biri lanet olsun derken kapıya ateş etti. Kolumda hissettiğim açıyla inledim. Duramazdım. Hayır. Kolumdan akan kanları ve dönen başımı takmadan koşmaya başladım. Kapıyı açtım. Ormandı. Ve büyük ihtimalle yardım isteyeceklerdi telefonları vardı.

Gözlerimle alanı taradığımda buraya daha önce babamla geldiğimi fark ettim. İlerilerde bir yerlerde yoksul bahçeli bir evde yaşayan teyze vardım babam hep çevre köylere gelirdi. İlk geldiğimizde bizi de gezdirmiş teyzede bir çay içirmişti. Koşarak oraya doğru ilerledim. Uzaktı. Kolum yüzünden başım dönüyordu. Üşüyordum ve kan beni ısıtıyordu :) Durmazdım!

Babamı , annemi ,Uzay'ı düşündüm. Son gücümle , yalpalayarak koşmaya başladım. Babamın Şırnakta vuruluşunu düşündüm. Daha da hızlanmaya çalıştım. Koşarken  kolumdaki sıcaklık artıyordu. Başım dönüyordu. Neredeyse eve varmıştım zile bastım. Duymadılar  tam bir daha basacakken Y
üzümde de bir sıcaklık hissettim. Evet göz yaşıydı bunlar... Ölümün göz yaşları...  Kendimi tekrar soğuk zemine teslim ettim...

Savaş'tan.

Saniyeler, saatler geçmek bilmiyor .Tam 3 yıldır adeta gölge gibi koruyup kolladığım kız bir şerefsiz tarafından kaçırılıyor! Sinirle tekrar bir yumruk attım duvara. Telefon sinyallerine her şeye bakmıştık. Ama sonuç koca bir hiç. İçmememe rağmen sarhoş gibiydim. Bir şeyler yapmam lazımdı. O kız orada acı çekerken ben burada oturamazdım. Sınirle kalktım ve son kez kamera kayıtlarına baktım. Adamların yüzü gözükmüyordu. Ama iyice incelemem gerekiyordu. Tek tek incelerken adamın  elindeki dövmeyle kendime gelmem bir oldu.

Evet kaçıranı bulmuştum. Dolunay'ın beni ilk  gördüğünde  peşindeki  dövdüğüm adamdı. O Kemal şerefsizinin adamlarındandı. Hemen komutana haber vermek için aradım. Çaldı , çaldı... Ve en sonunda açtı. Konuşmama izin vermeden direk konuya girdi. "Bulduk... Savaş yaralanmış. Konum atacağım yere hemen ekiple gel.

Ben ambulansı çağırdım. Sikeceğim o şerefsizi..." kalbimde bir sızı hissettim. Yaralanmıştı. Neden hep benim sevdiğim insanlara zarar geliyor. Neden? Lanet olsun neden?  Annem ,babam , arkadaşlarım, şimdi de Dolunay. Anlık gelen sinirle sandalyeye tekme attım. Askerlerin odaya girmesi saniye sürmedi. Durdum. Hayır acele etmem gerekiyordu. Askere hemen seslendim. " Ekip hazırla 5 dakika ya kapıda olun.

Hadi acele!" Dedim silahımı aldım. Telsizi de alıp Transıta yöneldim. Yol bitmiyordu ta ki ambulansa bindirilen. Dolunay'ın bembeyaz yüzünü görene kadar...

Okuma sayımız azaldı :(  Bu bölüm 45 okuma olmadığı surece bölüm gelmeyecektir. Oy vermeyi unutmayın.


Ben Bir Asker KızıyımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin