Geldiklerinden beri ikisi de sadece koltuğa oturmuş duvarı izliyorlardı, hiçbir şey yapmadan... hiç konuşmadan. İkisi de yorgun hissediyordu. Hem fiziksel hem mental açıdan. Sirius durumun trajikomikliğine dayanamayarak konuştu.
"Sessizlik devam edecek mi?" Remus ona bakmadan omuz silkti.
"Bilmiyorum."
Sirius da yine ona bakmadan başını salladı.
"Güzel."
Fakat Sirius daha fazla bu sessizliğe dayanamazdı. Son sekiz yılı boyunca tek yapmak istediği şey gerçekten hayatta ve özgür hissetmekti ama şu an kaldığı durumun onunla hiç ilgisi yoktu. İçinden bir küfür savurdu. Kaçışından sonrasını ciddi bir şekilde düşünmesi gerekirdi. Olgun biri gibi.
Ama olay bu ya, içinden bir ses bunu başaramayacağını hep söylerdi.
Azkaban'dan kaçamayacaksın,
Remus'u inandıramayacaksın,
Asla haklanamayacaksın.Sesler asla susmazdı. Yine de o karanlık ve ıssız gecelerde umudu tüm kirli gerçeklerin üstünü örterdi. Bu şekilde hayatta kalmıştı. Şimdi, bu kadar ilerlemişken o kıvılcımın sönmesine izin veremezdi.
Birden ayağa kalktı. Remus bakışlarını hızlıca ona çevirdi.
"Nereye?" Sirius güldü.
"Harika evini keşfetmemde bir sakınca var mı?" Remus gözlerini kaçırmamaya çalıştı ama bu zordu. Sirius'dan bir şeyler saklamak hep çok zor olmuştu.
"Bodrumdan ve odamdan uzak dur yeter." dedi yeterince sert olduğuna inandığı bir tonda. Dolunayları evinde geçirmek asla kolay olmuyordu ve Sirius'un o odaların her bir köşesinde çektiği acıları fark etmesini istemiyordu. Sirius bir nefes verdi.
"Ama zaten bunların dışında oda yok." Remus alayla güldü.
"Harika, o halde evi gezme."
Sirius homurdanarak geri oturdu.
"Huysuz bi ihtiyara dönüşmüşsün Aylak."
"Sirius, o kelimeli kullanma." Sirius kaşlarını çattı.
"İhtiyarı mı?" Kumral çocuk derin bir nefes verdi. Remus tek düze konuştu. "Neden bahsettiğimi biliyorsun." İkisi de sustu.
Sirius Remus'la daha fazla zıtlaşmak istemiyordu. İkisinin de tek yaptığı kelimelerle birbirlerini yaralamak olmuştu. James ve Lily burada olsa böyle olmazdı diye düşündü. Remus'la Sirius azkabana girmeden önce ettikleri son kavganın ardından barışırlardı ve her şey... bir şekilde yoluna girerdi. İkisi beraberken sorun ne olursa olsun başa çıkmanın yolunu bulurlardı hep.
Sirius birden duraksadı.
"Sence... Harry şu an ne yapıyordur?"
Bu ismi sesli bir şekilde dile getirmeyeli bir asır olmuş gibi hissetti. Bu histen nefret etti. İkisi de. Remus yutkundu. Bu konuyu Sirius'la konuşmak son istediği şeylerden biriydi.
Geçmiş yarım kalsa dahi kapağı kapanmış ve tozlanmış bir kitaptı artık. Remus bunu açmak istemiyordu, her satırında ayrı bir acı vardı.
Sirius ise bu dizelerin beden bulmuş hali gibiydi. Kanlı canlıydı ve tek bakışı kumral çocuğun ruhunu parçalara ayırmaya yetecek güce sahipti.
"Bilmiyorum." Sirius yavaşça başını salladı. Gözlerini onun üzerine dikmişti. Sanki zihnini okumaya çalışır gibiydi.
"Ondan hiç haber aldın mı?" diye sordu bu sefer. Remus olacakları hissedercesine gözlerini kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tell the Wolves I'm Home | wolfstar. *askıda*
Fanfic"Geri dönmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı." Sirius Black, Azkaban'a tıkılışının sekiz yıl kadar ardından kaçar ve 'evine' gelir. Kutlara Söyle Eve Döndüm// Wolfstar au. 19/1/22