13 - The Full Moon

854 102 39
                                    

Sirius güne başladıklarından bu yana Remus'un huzursuz olduğunu hissediyordu. Dolunaya kısa bir zaman kalmıştı, üstelik bu huzursuzluk o kadar barizdi ki, tutup çocuğu sarsmamak için kendini zor tutuyordu. Ağzından fazla kelime çıkmıyor ya da yemek yemiyordu. Sonunda dayanamayarak yanından geçmek üzere olan Remus'un omzunu tuttu. Remus başını kaldırıp yavaşça ona baktığında gülümsedi. "Hey, sorun çıkmayacak." Remus ufak bir gülümsemeyle karşılık verdi ve kendini koltuğa bıraktı. "Dolunay sırasında dışarda olsan?" diye önerdi sessizce Sirius'a. Remus'un yanına koltuğa çökmüş olan Sirius'un kaşları havaya kalktı. "Beni kovuyor musun?"

Remus göz devirdi ve Sirius'u göğüsünden itip homurdandı. "Dalga geçme. Etrafta birisi olursa nasıl bir şey olur bilmiyorum." dedi yutkunup. Vücudunu biraz aşağı doğru itti ve geniş koltuktaki ufak yastığa yasladı kafasını. Sirius çocuğun suratına doğru eğildi. "Bana güven, eski günlerdeki gibi."

"Eski günler mi?" güldü. "Güvenmemem için daha geçerli bir sebep olamaz." Remus gülmeye devam ederken Sirius kalbini tuttu. "Ah bak, bu acıttı." Koltuğa Remus gibi yayıldı. Suratında yıllardır yerleşmeyi bekleyen o gülümseme vardı. Yattığı yerde kıpırdamadan başını sağa çevirdiğinde burnu Remus'un yanağına değiyordu. Remus yavaşça yutkundu ve bu sırada Sirius ciğerlerinin alabildiğince havayla doldurdu. Elini önemli bir şey değilmiş gibi Remus'un saçlarına götürdü ve elini en öndeki tutamın üzerinde gezdirirken mırıldandı. "Hiçbir sorun çıkmayacak."

Elinde Remus'un asasını tutan Sirius yutkundu. "Ne kadar kaldı?" diye sordu sessizce. Remus iç çekti. "Birkaç dakika." Yavaşça yere çöktü ve demir zincirlerin önüne geçti. Sirius çocuğu süzdü, sesli bir küfür savurup Remus'un yanına eğildi; ayak ve el bileklerine demir bileklikleri takmasına yardım etti. Boğazında yutkunmasını engelleyen bir yumru vardı ve bulunduğu yeri öylesine yakıyordu ki diyebilecek bir şey bulsa bile kelimelerin ağzından çıkabileceğini sanmıyordu.

Birkaç dakikanın sonunda sadece kaldırıma bakan ızgara ve merdivenlerin ucuna bırakılmış asanın ışığıyla aydınlatılan kalın duvarlı, boş bodrumda keskin bir çığlık yankılanmaya başlamıştı. Sirius gözlerini kısıp Remus'a bakmamaya çalıştı; kaskatı kesilmişti, bacakları titriyordu. Bağırışlarının arasında soluksuz kalıyor, hırıltılı nefesler alıyordu. Sadece sesi bile canının ne kadar yandığını anlatmaya yetiyordu. Acısı görmezden gelinemeyecek kadar fazlaydı.

Remus'un bedeni boğuk bağırışları eşliğinde yere düştüğünde Sirius kesik bir nefes verdi, Patiayak'a dönüşmenin vakti gelmişti. Bu sırada yerde yatan Remus ellerini başının arasına almış cenin pozisyonundaydı. Sırtı kamburlaşmaya başlamıştı ve çığlıkları susmuyordu. Kafası ve vücudu uzamaya başladığında çığlıklar kesildi. Artık duvara kalın ve uzun tüylerle kaplanmış pençelerin gölgesi yansıyordu. Keskin bir hırıltı koptu.

Kurtadam arka ayaklarının üzerinde kalkmış ulurken merdivenlerin başında büyük siyah bir köpek belirmişti.

Uluma geceye karışırken kendine gelmiş olan kurtadam köpeği fark etmiş, kendini onu bağlayan prangalardan kurtarmaya ve köpeğe doğru atılmaya zorluyordu. Bu sırada köpek de zincirlerin izin vermeyeceğimi bildiği bir uzaklıkta sağa sola giderek kurtadamın dikkatinin başka yöne çekilmesini engellemeye çalışıyordu.

Kurdun ulumaları ve zincirleri zorlaması dışında olaysız geçen saatlerin sonunda, kara köpek tam da sona yaklaştığını düşünürken ıssız sokakta beklenmedik bir hareketlenme vardı.

"Şu sesi duydun mu?" duyulan erkek sesi üzerine hem kurt hem de köpeğin dikkati sesin geldiği ızgaraya kaymıştı.

"Bilmiyorum, geç oldu. Eve gidebilir miyiz? Korkuyorum." bu sefer bir kızın sesi geldiğinde kurtadam zincirleri zorlayarak ızgaraya doğru ilerlemeye çalıştı. Boğazından yükselen keskin uluma ızgaranın öbür ucundan da bir çığlığın kopmasına sebep olmuştu. Sokağın dışında duran iki kişi duydukları ses üzerine korkuyla kalakalmışlardı. "Bodrumdan geliyor." diye fısıldadı bu sefer erkek sesi. Kurtadamın pençesi ızgaranın metaline çarptığında erkek olan sesli bir küfür savurdu.

Ardından her şey, oldukça hızlı gelişti. Kurtadamı tutan zincirlerden birinin gürültüyle kopması ve bunun ona istediği hareket özgürlüğünü yaratması bir oldu. Siyah köpek hızlıca onun önüne geçerken sonunda kurtadamın ilgisini geri kazanmıştı. Zincirlerden kurtarmayı başardığı sağ kolu ile köpeğe doğru bir hamle yaptı. Bu köpeğin ızgaraya doğru sürüklenmesine neden oldu. Köpek aldığı darbeyle yalpalarken kurtadam uluyup tekrar ona doğru harekete geçmişti.

Birden bire kurtadamın hareketleri aksamaya başladı, birkaç adım geri gitti ve olduğu yere çöktü. Kamburu çıkan kemik sesleri eşliğinde düzleşiyor, derisi tüylerini kaybediyordu. İki ayağı üzerinde dururken öne doğru düştü. Çektiği acıyı durdurmaya çalışır gibi, pençelerini kendi göğüsüne geçirdi.

Ayla beraber kurtadamın yere vuran gölgesi kaybolmuş; onun yerini yerde dizlerinin üstünde, ellerinde kanlarla nefes nefese kalmış çıplak ve cılız çocuk vardı. Kumral çocuk el ve ayak bileklerindeki morlukları umursamadan panik içinde ellerine bakıyordu.

Doğrulamayacak kadar yorgundu. Olduğu yere çöktü ve düşündüğü şeyin başına gelmediğini umarak elleriyle yüzünü kapattı. Nefesini düzene sokmaya çalışırken arkadan bir ses duyuldu.

"Remus!"

"Sirius.." diye fısıldadı çocuk. Birden bire üzeri bir hırkayla örtüldü. Sirius çocuğun yanına çöktü hızlıca. "Her şey geçti." diye fısıldadı çocuğa doğru. Boğazı yırtılıyor gibi hisseden Remus yutkundu ve panik içinde, gücünün yettiğince konuşmaya çalıştı. "Sen- sen iyi misin?" Sirius hızlıca başını salladı. Remus'un gözleri tekrardan ellerine kaydı.

"Senin kanın." Sirius çocuğun yanağına elini yerleştirdi ve daha fazla ellerine bakmasını engelleyip, kendisine bakmasını sağlayarak devam etti. "Kimseye zarar vermedin Remus." Remus'un yorgun kahveleri Sirius'un şefkatli grileriyle buluştu. Sirius yavaşça gülümseyip konuştu.

"Hadi... seni içeri taşıyalım Aylak."

•••
YEMİN EDERİM BU BÖLÜMÜ YAZMASI COK ZORDU UMARIM OLMUSTUR AY COK GERGİNİM

azkaban tutsagında rowling cocugumu dogru düzgün dönüstürmemis bile?? koca dönüsümü iki cümleye sıgdırmıs... ben bi bölüm boyu anlatmaya calıstım ama anlatabildim mi... sanmam...

Tell the Wolves I'm Home | wolfstar. *askıda*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin