12- "Trying to sleep"

905 110 99
                                    

Sirius gece mutfaktan gelen sese uyandı ve hızlıca doğruldu. Kendisi hala oturma odasında yatıyordu ve üzerindeki ince pikeyi atıp birkaç adımda mutfağa ulaştı.

Remus'u görünce derin bir nefes verdi. Eve bir başkasının girdiğini sanmıştı. "Remus?" diye sordu gözlerini kısarak. Remus yere eğilmiş muhtemelen az önceki sesin kaynağı olan kırık cam parçalarını topluyordu. "Uyandırmak istememiştim." mırıldandı sessizce. Siyah saçlı çocuk gözlerini ovuşturdu.

"Elini keseceksin, dikkatli ol." diye homurdandı sonunda. Saatin kaç olduğundan bihaberdi. Remus topladığı kırıkları tezgaha bırakırken bir küfür savurdu, Sirius çoktan haklı çıkmıştı.

Kanayan parmağını hızla ağzına götürdü. Sirius başta çocuğun pervasız hareketine göz devirse de kesiğin kanamaya devam ettiğini görünce panikle ona doğru bir adım attı. "Kesiğe bakayım." dedi elini çocuğa uzatarak. Remus'un inatçı gözlerle onu izlediğini görünce derin bir nefes verdi. Çocuğun masasının üzerinde duran asasını eline aldı. Diğer eli de çocuğun bileğini buldu ve tutup elini açmasını sağladı.

Akan kan oldukça yavaşlamış olsa da kesik gözüne derin gibi gözükünce Sirius hafızasını zorladı ve Hogwarts yıllarında Madam Pomfrey'den azar işitmekten yoruldukları için öğrendikleri birkaç ufak iyileştirme büyüsü hatırlamaya çalıştı.

Sonunda dudaklarını yalayıp "Episkey" diye mırıldandı. Parmaktaki kesik kapandığında Sirius'un suratına memnun bir gülümseme yerleşti. Belki de büyüler konusunda sandığı kadar paslanmamıştı.

"Sağol." diye mırıldandı Remus sonunda. Sirius sandalyeye oturdu ve başını geriye yaslayıp güldü. "Bazen bir büyücü olduğunu unuttuğunu düşünüyorum." Remus da çocuğun yanındaki sandalyeye yerleşirken homurdandı. "Son yıllarda olmaktan gurur duyduğum bir şey sayılmaz." dedi dürüstçe.

Sirius başını kaldırıp çocuğa baktı ve burukça gülümsedi. "Uyuyamadın mı?" Remus başını salladı. "Uyku tutmadı. Stresliyken-" Sirius tekrardan gülerek çocuğun lafını kesti. "Oh evet, hatırladım. Gerginlikten sabahladığın eski günleri unutmak mümkün değil." Bacaklarını kaldırdı ve rahatça Remus'un dizlerinin üstüne attı. Remus göz ucuyla çocuğa baktı ve gülümsedi.

"Bunun sonu nasıl bitecek?" diye sordu Sirius birkaç dakikanın sonunda. Aslında, neyi kastettiğinden dahi emin değildi. Remus'la arasındakiler mi yoksa Sirius'un saklanan bir kaçak olarak yaşaması mı..

Bodrumdaki yakınlaşmanın ardından ikisi de bu konuda konuşmamıştı. Sirius, Remus'un sonuçlardan korktuğunu biliyordu. Üstelik çocuğu suçlayamıyordu. Neredeyse dokuz yıldır ona ihtiyaç duyduğu anların hiçbirinde yanında olamamıştı. Remus'a her şeyin geçeceğiyle ilgili yalanlar söyleyemezdi, biliyordu ki ikisi de bu yalana inanmak isteyecek ve sonunda hayal kırıklığına uğrayacaklardı.

Ama bir yandan- ona beslediği bu hisler karşı koyamayacağı kadar yoğundu. Ondan tekrar uzaklaşamayacak kadar fazla ihtiyaç duyuyordu çocuğa.

"Sonunu düşünmek zorunda kalmayacak kadar yaşamak istiyorum." dedi Remus Sirius'a bakarak. Hangi soruya cevap verdiğinin önemi yoktu çünkü Sirius gerekli şeyleri kafasında oturtmaya başlamıştı, gözlerini ondan çekip kucağında duran ellerine dikti. "Merak ediyorum..." dedi sessizce. Aralık mutfak penceresinden içeri süzülen uğultulu rüzgar ikisinin de sesini bastırıyordu. "...beni- beni suçluyor musun? Her şey için.."

Remus Sirius'un beklemediği bir şeyi yapıp çocuğun kucağında duran elini tuttu ve hafifçe sıktı. "Yalan söylemeyeceğim." dedi keyfi yerinde bir sesle. "Seni suçlayarak geçirdiğim sekiz yılımın çöpe gittiğine üzülsem mi sevinsem mi bilemiyorum.." Sirius tek kaşını kaldırınca Remus gülüp devam etti. "...ama şu an, seni suçlayabileceğim tek şey uyumak yerine gecenin üçünde mutfağımızda oturup beni lafa tutuyor olman." Sonunda Sirius'un yüzüne mahçup bir gülümseme yerleşti ve göz devirip ayağa kalktı.

Tell the Wolves I'm Home | wolfstar. *askıda*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin